"Ben buralarda dolaşırken İstanbul'da bir kadın şairi Boğaz'da, Pendik'te, Florya'da, Şişli'de hanımlarla röportaj yapıyordu:-
Atatürk'ün kadın konusundaki devrimleri gayesine erdi mi? diye soruyordu.Onlar da:- Evet, diyorlardı."
Dursun Akçam Cumhuriyet tarihinde ilk defa 1963 yılında Doğu (Ardahan-Kars-Ağrı..) illerinde köylü
Merhaba sevgili okur. Bu kitabı okumama neden olan arkasında yazan, şairin şiirinden bir kesitti.:
"Ne tuhaf ömrünün sonuna kadar
Kelimelerle yaşamam
Ağaçtan çok ağaç sözünü
Denizden çok deniz sözünü sevmem
Instagramda tatil hikayelerini görünce ben de kendimi böyle motive ediyorum
Ne tuhaf ömrümün sonuna kadar
Kelimelerle yaşamam.
Ağaçtan çok ağaç sözünü
Denizden çok deniz sözünü
Sevmem.
Halbuki bir sabah erken uyanınca.
Balkona çıkmakta güzel.
dünyaya inanmış bir yüzü anlatmak
bu kitap okuyanın huzurunu kaçırsın diyedir, onlaradır diye başlıyor dünya lekesi. bile isteye o lekeyi üstüne çalan herkes geceyi erken getirir yanına. üstünü erkenden örter. lekeyi kapatmaz ama karanlıkta bırakır, ne siler ne uzaklaştırır, ne hatırlamak ister ne unutmak. dizinin dibi biraz yaralı kalır. dizinin
Eve döndüğümde dedem Kuran'dan ayetler okuyordu. Hiç uyumaz mıydı acaba? Çocukken yatmadan önce duyduğum son ses onun sesiydi, uyanınca da ilkin onu duyardım. Değişen denizde değişmeyen bir kaya gibiydi, kaç yıldır dua ediyordu böyle acaba? Birden, her zaman ağır yorgunlukların sonunda olduğu gibi dirildiğimi duyumsadım. Dinginlğime tekrar kavuştum, Mustafa Said'in öyküsünün getirdiği kara düşünceler dağıldı.
Köy artık gökyüzüyle yeryüzü arasında asılı değildi. Ağaçlar artık gerçek ağaçtı, yükselen gök pırıl pırıldı, “Ben bir yalanım.” demişti. Ben de öyle miyim acaba? Benim için gerçek bu köyde değil mi? Yabancılar arasında yaşadım ama tek başıma: onları ne sevdim ne de nefret ettim onlardan. Hazinesini avuçlarında saklayan bir çocuk gibi yüreğimin ve aklımın uygusunu hissettim. Eve en gizli köşelerinde köyüm vardı. Yazın, Londra'da, köyümün kokusunu duyabilirdim. Yorgunluk akşamlarında ya da sabahın erken saatlerinde yabancı sesler ve gürültüler köyümün bildik sesleri gibiydi benim için. Hiç kuşkusuz yerleşik kuşlar soyundanım.
Elimdeki son Nermin Yıldırım kitabını okudum hüzünlüyüm Yazarın insana dokunan bir kalemi var,kitaplarındaki melankoli sıkmıyor beni. Sanırım biraz melankolik şeyle seviyorum bende yani arkadaşlarım öyle diyor. Rüyalar Anlatılmaz kitabı aile, aile olma kavramlarını işliyor bana kalırsa. Her ailede konuşulmadan ünsanlara biçilen roller oluyor. Bu