Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dine inandığını yine de söylüyordu, fakat akıl süzgecinden geçen bir inançla. Müslümanlık onun gözünde mantık, muhakeme, bilim ve bilgiyle uyumluluk içinde 'doğal bir din'di. 'Milletin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançer' olan yobazlığa bütün gücüyle karşıydı. Çağdaş bir görünüşün Müslümanlığa aykırı olduğunu ileri sürenleri azarlıyordu. Camilerde cuma günü verilen vaazların bilim kurallarına uygun olması gerekliydi; vaizler uygarlık dünyasının siyasi ve sosyal koşullarını yakından izlemek zorundaydılar. Bundan sonra vaazlar, halkın anlayabilmesi için, eski bir ölü dille değil, Türkçe olarak verilecekti.
Sayfa 451Kitabı okudu
Görevli "velkam sör" diyerek açıyor kapıyı. "Vatandaş Türkçe konuş!” demek geliyor içimden. Yüksek kemerli tarihi kapıdan geçerken, taşa kazılı Osmanlı yazısına takılıyor gözüm; ‘Dil ve Din’i yazarken öğrendiğim Osmanlıca işime yarıyor: “Der-sa-a-det Ci-na-yet Tev-kif-ha-ne-si 1337” “Ekskiyuzmi sör!?” diyor görevli. “Burası ‘Cinayet Tevkifhanesi’ mi?” diyorum. “Hayır efendim,” diyor Türkçe olarak; “Burası Four Seasons…” İçimde kopan kahkahayı bastırıyorum: “Ama öyle yazıyor!? Katiller mi kalıyor burada; siz gardiyan mısınız?” Yanıma gelip omzumun üzerinden başını yaklaştırarak yazıya bakıyor: “Bilmiyorum efendim,” diyor, “eski yazı.” “Boşver,” deyip açtığı kapıdan girerken çok şakacısınız efendim diyor gülerek. Dönüyorum: “Şaka değil, bu otel on yıl öncesine dek solcuların tıkıldığı bir zindandı; bu kapıda gardiyanlar, askerler bekliyordu bir zamanlar. Ve tutuklu anaları..”
Reklam
‘’Dün eski lisanı ve edebiyatı müdafaa edenlerin bugün açık Türkçe taraftarı olduklarını, dün hilafetçi ve İslamcı olanların bugün milliyetperverliği kimseye vermediklerini, dün padişahçı ve hakancı olanların bugün cumhuriyetçi kesildiklerini ve dünkü mesleklerini ne kadar kuvvetle müdafaa etmişlerse bugünkü mesleklerini de o kadar kuvvetle müdafaa ettiklerini görüyoruz.’’
‘’ Ahi Evren, Anadolu'da esnaf teşkilatını kurmuşmuş. Bu teşkilat Orta Asya'dan gelen bir Oğuz türesi imiş. Göçebe Oğuzlardaki esnaf teşkilatı... Aklımız Tanrı'ya emanet!... Hele koca Çalışma Bakanı'nın, bu masallara inandığı yetmiyormuş gibi bu adamın adını "Ahi Evran" diye okuması da ayrı bir festivaldi. "Ahı" ve eski şekliyle "akı" Türkçe bir kelime olup "cömert, yiğit, dost" anlamındadır. "Evren" ise hem "ejder", hem de "kâinat" manasına gelip erkek adı olarak kullanılır. "Ahi" ise Farsça bir kelime olup "ahlı", "ah çeken" demektir ve şairlerin mahlas diye kullandığı uydurma bir kelimedir. Hatta Yavuz Sultan Selim çağında Ahi mahlaslı bir şair yaşamıştır.’’
"Kadın" eski Türkçe de "hükmeden ve emreden dişi" demekti...
''Yine mütefekkirimizin hayatını anlatan tarihi kaynaklar, Arapça dil bilgisi dersi aldığı hocaya Farabi'nin de mantık dersi verdiğinden bahsetmektedirler ve gerçekten de bu zat, daha sonra kaleme aldığı Dil bilgisinin Temelleri adlı eserini mantık kaidelerine dayandırarak yazmış bulunmaktadır. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor ki Farabi, Türk kıyafeti ile ve Türkçe konuşarak Bağdad'a geldiğinde yaşı otuzun epey üzerinde bulunuyordu ve o, Arapça da dahil olmak üzere birçok şey biliyordu. Ancak, İslam kültür ve medeniyetinin de merkezi olan bu başşehirde o, eski bilgilerini yeniden gözden geçirdi, kuvvetlendirdi ve her sahanın şöhret bulmuş otoritesi ile görüşüp bilgi alış-verişinde bulunarak sahip olduğu bilgileri, "kesin bilgi" şekline dönüştürdü ve kendinden emin kimsenin hali içinde bilgilerini kitap haline getirmeye başladı. ''
Reklam
İhtiyar Giritli, eski günleri, Türkiye dönemini hatırladı; babasının sözleri ve insanlar Allah'tan korkup inandıkları için o dönemde olan mucizeler aklına geldi. — Nah işte, şu gördüğünüz ben... ben, Barba Anagnostis, mucize kabilinden doğdum, mucize kabilinden işte! Size nasıl olduğunu anlatsam, şaşkınlık içinde şöyle dersiniz:
Can YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.