Kendi insanlığımı, kendi haklarımı unuttum. Hayatımı başkalarının saadetine vakfettim. Kendimi kendi tercihimle en basit temellerden , zevklerden mahrum ettim. Küçücük bir çocuk olduğum yaştan beri didindim. çırpındım.
Emir Timur
Giriştiği her işte muvaffak olurken yirmi altı memleketin tacını başına geçirmiştir. Bunlar arasında Çağatay Hanedanı, Türkistan ve Moğolistan'daki Cet Hanedanı, Harizm, Horosan, Tataristan, Irak-ı Acem'de Beni Muzaffer, Irak-ı Arap'ta İlhanlılar ve Hind Hanedanı en mühimleriydi
Ülkesi doğuda Çin Seddi'ne, kuzeyde Rusya içlerine, batıda Doğu Anadolu'ya, güneyde Mısır'a dayanıyordu. Kuvvetli cihangirin darbeleri altında hiçbir gücün kuvveti kalmıyordu.
Askerlerin sadakati her türlü tasavvurun ötesindeydi. Yalnız canlarını değil, gerektiği zamanlarda mallarını ve ganimetlerini de hakanları yolunda feda ederlerdi. Timur da onlarla birlikte aynı sofrada yemek yerdi.
Tasavvur ettiği bir şeyi asla terk etmez, verdiği emri geri almazdı. Kararlaştırdığı şey, onun için icra olunmuş hükmündeydi. Maziye asla teessüf etmez, istikbalden ise emin olmazdı.
Ortaya çıkan her türlü hâlleri, metanetle karşılardı.
Âlimlere, fakihlere, seyyidlere fevkalâde hürmet gösterirdi. Onların sohbetlerini dinlemek en büyük zevkiydi. Tüzükatı'nda: "Allah dostları âlimler ile devamlı irtibat hâlinde idim. Her işimde onlarla istişare ettim. Bunların hayır duaları bana zaferler kazan- dırdı" demektedir.
Girdiği hiçbir memlekette de âlim ve şeyhlerin incitilmesine rıza göstermezdi.
Savaş esnasında başarıya ulaşmak için hareketlilik ve şaşırtmaca gibi pek çok harp hilesine başvururdu.
O kendisini takdim ederken genellikle “Biz ki, Mülûk-ı Turan; Emir-i Türkistan'ız. Biz ki Türk oğlu Türk'üz. Biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz" ifadelerini kullanırdı.
“Bir gün yıldızlara çıkabilir miyim dersin? diye sordum.
“Sana yolu gösteririm,” dedi. “Her zaman yolu gösteririm.”
Rüya orada bitti ama bütün gece deliksiz uyumaya devam ettim.”
Evet , ben insanları mutsuz ettim ama sürekli olarak beni suçlamadılar , sadece sessiz kaldılar , sanırım kendi içlerinde bile beni suçlamadılar . Bu insanlar arasında sahip olduğum ayrıcalıklı bir özellik
Taşlar ya da sopalar,
asla kıramaz
kemiklerimi
fakat kelimeler
öylesine kırdı ki beni
tek tek sayılsa da kemiklerimin hepsi
ve
ölecek olsam bile,
açlığa mahkum ettim kendimi.
- Bir deri bir kemik.
— Gerçekten deli olduğunuz doğru mu, Ferdinand? diye sordu bana, bir Perşembe günü.
— Öyleyim! diye itiraf ettim.
— O halde, burada sizi tedavi edecekler, değil mi?
— Korkunun tedavisi yoktur, Lola.