Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiç bu kadar kolay hareket etmemiştim. Artık bir insan değildim. En sevimli varlığı kollarında tutup, onunla çevredeki her şeyin yittiği hava gibi uçuşmak ve - Wilhelm, samimi olmam gerekirse, ama sevdiğim, kendisinde hak iddia ettiğim bir kızın, mahvolsam bile, benden başka hiç kimseyle dans etmeyeceğine dair, bu yüzden yemin ettim. Beni anlıyorsun!
Sayfa 20
Ebu Hanife Hazretlerine, kumaş yüklü iki gemisinin tama­men yandığı haberi gelir. O '' Elhamdulillah" der. Sonrasında haberin yanlış olduğu söylenir. O yine '' Elhamdulillah" der. Bu tavrının hikmeti sorulduğunda şöyle cevap verir: "Geminin battığı haberi geldiğinde kalbimi yokladım. Dünya malını kay­betmiş olmaktan dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu sebeple Allaha hamd ettim. Batan geminin benimki olmadığı haberi ge­lince yine kalbimi yokladım. Kalbimde en ufak bir sevinç yoktu. Kalbimi bu halde tutan Allaha yeniden hamd ettim. "
Reklam
Bağımsızlığımızı kazanıncaya kadar bütün ulusla birlikte, özveriyle çalışacağıma kutsal saydığım şeyler adına yemin ettim. Artık benim için Anadolu'dan hiçbir yere gitmemek kararı kesindir
Tanrı’ya el açtım, yalvar yakar pazarlık ettim ama Tanrı pazarlığa oturmadı. Tanrı inatçı, sağır ve dilsizdi.
Ne kaldıysa miras, işte onu kabullendiğimi fark ettim. Ne öğretildiyse, neye doğru dendiyse onu. İtiraz mutsuz ediyor insanı. Uymak, yaşamaktan daha kolay.
Sonra o soğuk eliyle saçlarımı okşar, "Babacığının artık gitmesi gerekiyor, yavru geyiğim. Hadi, in bakalım" derdi. Nila W.: Lakabım buydu. Bayılırdım. Bahçede -çok geniş bir bahçemiz vardı-"Ben babamın yavru geyiğiyim! Babamın yavru geyiğiyim!" diye şarkı söyleyerek hoplayıp dururdum. Bunun ne kadar kötücül bir lakap olduğunu çok sonraları fark ettim. Boustouler: Efendim? Gülümsüyor. Nila W.: Babam geyikleri vururdu, Mösyö Boustouler.
Reklam
Soytarı
Melankolimi ve öfkemi gizlemek için büyük çaba sarf ettim ve bunun yerine kendimi masum bir neşe havası geliştirmeye adadım. Böylece yavaş yavaş eksantrik bir soytarıya dönüştüm.
İstiklâlimizi kazanıncaya kadar, bütün milletle birlikte fedakârca çalışacağıma inancım üzerine yemin ettim.
Kim olduğumun, ne olduğunun aslında Baba tarafından, onun insanların yaşamında bıraktığı iz tarafından belirlendiğini fark ettim.
Sonra da, şüphe ettiğim şeyler üzerine ve buna bağlı olarak varlığımın tümüyle mükemmel olmadığı üzerine refleksiyon yaparak -zira, şüphe etmektense bilmenin fevkalade bir mükemmellik olduğunu açıkça görüyordum- benim haiz olmadığım daha yüksek mükemmellikteki bir şey düşünmeyi nereden öğrenmiş olduğumu araştırmak aklıma geldi; ve apaçık bir şekilde idrak ettim ki, bunu sahiden daha yüksek mükemmellikteki bir tabiattan öğrenmiş olmalıydım.
Reklam
Zaten acıya ve yalana ne kadar dayanabileceğimi hep merak etmişimdir. Aslında sadece birkaç yıl merak ettim çünkü bir gece aynaya baktığımda, kıpkırmızı gözlerim bana bütün dünyayı ve iğrençliklerini hazmedebileceğimi söylemişti.
Niçin hâin oluyormuşum ben? Kime ihanet ettim ben? Aileme mi, soyumuza mı? Ben gerçeğe, hayatın gerçeğine, o iki insanın gerçeğine ihanet etmedim. Ama bunu kimseye anlatamazdım. Annem bile anlamazdı beni.
Böylece her şeyin yanlış olduğunu düşünmek istediğim sırada, öyle düşünen "ben"imin, mecburen herhangi bir şey olması gerektiğini fark ettim. Ve şu hakikat dikkatimi çekti: Düşünüyorum, o hâlde varım, öylesine sağlam ve güvenilirdi ki Septiklerin en abartılı faraziyelerinin tümü bile onu sarsmaya yeterli gelmiyordu; bu hakikati gönül rahatlığıyla, aradığım felsefenin ilk ilkesi olarak alabileceğime hükmettim.
Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Sayfa 227Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.