’Yani, palto için gerekli olan paranın ilk yarısı elindeydi, ama diğer yarıyı nereden bulacaktı? Bir kırk ruble daha nereden bulabilirdi ki? Akakiy Akakiyeviç, düşündü… düşündü… ve sonunda günlük harcamalarını kısmak zorunda olduğuna karar verdi; en azından bir sene boyunca bunu yapması şarttı. Akşamları çay içmeyi bırakacak, mum da yakmayacaktı; eğer çalışması gerekiyorsa, ev sahibesinin odasına gidecek ve işini onun mumunun ışığında görecekti. Dışarı çıktığında ağırlığını ayaklarına vermeden, nerdeyse parmaklarının ucunda basarak yürüyecek ve elinden geldiği kadar adımlarını, düzgün kaldırım taşlarına denk getirmeye çalışacaktı, böylece ayakkabılarının tabanları hemen aşınmayacaktı. Çamaşırlarını da yıkamaya daha seyrek gönderecek, böylece onların da hemen yıpranmasını engelleyecekti. Eve döner dönmez eskimesinler diye derhal giysilerini çıkaracak, sadece umarsızca geçip giden zamanın bile merhamet ettiği eski pamuklu gecelik entarisiyle oturacaktı. Doğrusu ya, başlarda bu sıkıntılara alışmak Akakiy Akakiyeviç’e oldukça zor geldi, ama bir süre sonra teker teker hepsine alıştı ve işler rayına girdi; hatta akşamları aç açına uyumak bile onu rahatsız etmemeye başladı. Evet, belki karnı doymuyordu, ama tüm düşüncelerinde yer eden ‘gelecekte sahip olacağı paltoyla ilgili hayaller’, ruhunu yeterince besliyordu. Sanki yaşamında eksik olan bir şeyin yarattığı boşluk doldurulmuştu; sanki evlenmişti; sanki yanında, yaşamakta olduğu anı paylaşan biri vardı, artık yalnız başına değildi…’’
Ya ortasındasındır Aşk'ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde..
Ella Rubinstein (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte "sorunsuz" bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir.
Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella'yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır.
Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar... ve aşkın peşinde katetmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller...
Aşk... kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası...
Aşk... Elif Şafak'tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman.
(Tanıtım Bülteninden)
Kitap genel olarak güzel bir kitaptı,Fakat bazı mantıksızlıklar vardı.Selimin annesi ve ev cayır cayır yandı.dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan yağmura rağmen,yağan yağmurun yangının sönmesine hiçbir katkısı olmadı.
Baba; anneme iyi bak olur mu?
Benden sana evlat vasiyetidir
Baba; anneme iyi bak!
Akşam büyük bir heyecanla televizyon izlerken sen
Şöyle gözünün ucuyla bir kez anneme bak
Yaşanmışlıklarını göreceksin o çocuksu bakışlarında
Yaşattıklarını yaşatamadıklarını
Sana adanmış koskocaman bir ömrü göreceksin bakışlarında
Akşamları geç geldiğinde boğazına
Berna Durmaz'ın Bir Fasit Dairesi 2014 Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazanmış bir hikaye kitabı. Kasaba ve mahalle insanlarının hikayelerini anlatan, içiçe geçmiş karakterleri, özgün dili ve kurgusuyla okunmaya değer bir kitap. Türk insanından ve kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bu 13 öyküde, karakterler, içinde bulundukları hikaye ile sınırlı kalmayıp, başka hikayelerde de karşınıza çıkıyorlar. Kasabanın çalgıcısı, ölüsü, mecnunu, sarhoşu, katibi ve ev kızı çoğu zaman içinde bulundukları durumdan sıyrılamayan çaresiz insanlar olarak karşınıza çıkıyorlar. Umut vadeden yeni bir Türk yazarla tanışmak ve iyi bir öykü kitabı okumak isteyenler Bir Fasit Daire'ye göz atmalı.
Ne kadar acı çekiyor olduğum, sevgili lou, kendini tekrar bulup bulmaman meselesiyle bağlantılı değil. Senin kadar zavallı bir insanla hiç uğraşmamıştım.:
Bihaber ama kurnaz
bilinen şeyleri değiştirmekte usta
bir kusurunda zevksiz ve naif
küçük meselelerde dürüst ve adil, genellikle inatçılık göstermiyor
mesele daha büyük olunca, yaşama
İnsanlar beni deli ediyor! Yaşama amaçları: barınma, beslenme, üreme! Etrafımdaki insanlara bakıyorum da, daha büyük bir ev, daha lüks bir araba, daha lezzetli yiyecekler falan fişman. Kapitalizm! Ey insanlar. Canlarım. Ciğerlerim. Kim uyuttu sizi? Hangi kötü kalpli büyücü yedirdi size bu zehirli elmaları? Ulan hadi biriniz uyumuş olsanız, öpüp uyandıracağım ama, herkese yetişemem ki! Kapitalizmin beşiğinde ölüm uykusu! E bebeğim eeee ee e! Dandili dandili dastana/ Danalar girmiş bostana/ Kov bostancı danayı/ Yemesin lahanayı. Ne için yaşıyorsun? Hayatın anlamı nedir? Sabah işe gidiyor, akşam eve dönüyorsun. Ulan danalar da sabah çayıra gidiyor, akşam dönüyor. Sen hiç akşamları ahırında kitap okuyan bir dana gördün mü? Varoluş gizemini çözmeye çalışan bir dana? Hayır. Göremezsin. Neden? Çünkü danalar hayatın anlamını bilmeden yaşar. Peki insan ne için yaşar? Lahana için mi?