Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yarın öbür gün, Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamber'in torunları, Ravza'nın yeşil kubbesine kurşun atacaklar. İstanbul elden gidiyormuş gibi telaşlanarak, size Anadolu'nun bağrından Türk yavruları göndereceğiz. Siz, Peygamber torunlarının ateş ve açlık çemberi içinde, bir hurma kurusu bulamayıp deriniz iskeletinize yapışmış ölürken, Anadolu çocukları iskorpitten çürüyüp düşen ağızlarının yaraları içinde kavrulmuş çekirge çiğnemeye çalışarak, yürekten Fatma'nın, Ebu Bekir'in, Ömer'in ve Muhammed'in sandukalarını savunacaklar. Ta Şam'a kadar üç gün üç gece süren demiryolunun iki tarafını Anadolu Türkleriyle kuşatacağız. Arap kesesine Anadolu altını ve Arap kursağına Anadolu'nun rızkını akıtacağız. Şaka değil, İslam emperyalizmi yapıyoruz. Arap cenbiyele- riyle bağırsakları deşilerek, etleri çöl güneşinden kavrulmuş olanlar! Sizler, ey Sarıkamış'ın buzdağı üstünde donmuş olanların kardeşleri, siz hep, pomatlı bir yüz derisinin kapladığı boş bir kafanın içindeki bomboş bir hayalin kurbanları değil misiniz? Sevgili Buhara yavrusu, o hayal dahi, senin yurdunda, babandan on yıl sonra, seni buraya sürüyen kara fikirler uğruna, Rus kurşunları altında parçalanıp ölecekti.
hacı
Yarın, öbür gün, Arap çeteleriyle sarılacaksınız, peygamberin torunları, Ravza'nın yeşil kubbesine kurşun atacaklar. İstanbul elden gidiyormuş gibi telaşlanarak, size Anadolu'nun bağrından Türk yavruları göndereceğiz. Siz, peygamber torunlarının Ateş ve açlık çemberi içinde, bir hurma kurusu bulamayıp deriniz iskeletinize yapışmış ölürken, Anadolu çocukları iskorpitten çürüyüp düşen ağızlarının yaraları içinde kavrulmuş çekirge çiğnemeye çalışarak, Fatma'nın, Ebubekir'in, Ömer'in ve Muhammed'in sandukalarını savunacaklar. Ta, Şama kadar 3 gün 3 gece süren demiryolunun iki tarafını Anadolu Türkleriyle kuşatacağız. Arap kesesine Anadolu altını ve Arap kursağına Anadolu'nun rızkını akıtacağız. Şaka değil, İslam emperyalizmi yapıyoruz. Arap cembiyeleriyle (hançer) bağırsakları deşilerek, etleri çöl güneşinden kavrulmuş olanlar! Sizler, ey sarıkamış'ın buzdağı üstünde donmuş olanların kardeşleri, siz hep, pomadlı bir yüz derisinin kapladığı boş bir kafanın içindeki bomboş bir hayalin kurbanları değil misiniz?
Sayfa 65 - Pozitif yayınları/2004
Reklam
''Bunların hiçbiri ''ne yaptığını'' bilmiyor. Eğer bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat, benimdir. Kabahat, ey bu satırları heyecanla okuyacak arkadaş; senindir. Sen ve ben onları, yüzyıllardan beri bu yalçın tabiatın göbeğinde, herkesten, her şeyden ve her türlü yaşamak zevkinden yoksun bir avuç kazazede halinde bırakmışız. Açlık, hastalık ve kimsesizlik bunların etrafını çevirmiştir. Ve cehalet denilen zifiri karanlık içinde, ruhları, her yanından örülü bir zindanda gibi mahpus kalmıştır. Bu zavallı insanlardan, sevgi, şevkat ve insanlık namına artık ne bekleyebiliriz? Bu iklimin çoraklığı, ruhlarını kurutmuştur. Bu ıssızlık ve gurbet onlara müthiş bir egoizm dersi vermiştir. Onun için her biri kendi yuvasında bir kunduza dönmüştür.''
Sayfa 181 - İletişimKitabı okudu
"Niye yaşamalı? Her şey boş! Yaşamak - havanda su dövmektir; yaşamak - kendi kendini yakıp ka vurmak ve yine de ısınamamaktır." Eski çağlardan kalma bu laflar "bilgelik" sayılıyor hala; ama eski oluşları ve küf kokmaları y ü z ü n d e n daha da saygı duyuluyor bunlara. Çürümek de asilleştiriyor. - Çocuklar böyle konuşabilir; onlar ateşten ü r k e r ellerini yaktığı için! Çocuksu çok şey vardır eski bilgelik kitaplarında. Her zaman "havanda su döven"lerin ne hakkı vardır harman dövmek üzerine sayıp sövmeye! Çenesini bağlamalı böyle delilerin! Masaya otururlar da bunlar, hiçbir şey getirmezler yanlarında, iyi bir açlık bile: - ve sonra sövüp sayarlar 'Her şey boş!" diye. Ama iyi yiyip iyi içmek, ey kardeşlerim, salıiden de boş bir sanat değildir! Kırın, kırın bu hiçbir zaman hoşnut olmayanların levhalarını!
Sayfa 205
YEDİNCİ DEVA
Ey sıhhatinin lezzetini kaybeden hasta! Mesela, karanlık olmazsa, ışık bilinmez; lezzetsiz kalır Soğuk olmazsa, hararet anlaşılmaz; zevksiz kalır. Açlık olmazsa, yemek lezzet vermez. Mide harareti olmazsa, su içmesi zevk vermez.
CENÂB-I HAK NEFSE DEMİŞ Kİ...
"Hadisin rivayetlerinde var ki: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demiş: "Ben benim, sen sensin" Azab vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: "ENE ENE; ENTE ENTE". Hangi nevi azabı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azab vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş:
Sayfa 294 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Reklam
BİR AVUÇ İNANAN İNSANLAR İNSANLIĞA ÖRNEKTİR .
🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲 Uzun Bir Gecenin Ardından Dakyanustan Allah 'u Teâlaya Kaçan Gençler Ashab-ı Kehf Kıssası Ashâb-ı Kehf, putperest bir hükümdar olan Dakyanus devrinde Tarsus’da yaşamış, îman ve tevhîd mücâdelesi vermiş olan sâlih gençlerdir. Zalim kral Dakyanus'un Ashâb-ı Kehf'e karşı sunmuş olduğu puta tapma teklifine karşı
Kabahat, ey bu satırları heyecanla okuyacak arkadaş; senindir. Sen ve ben onları, yüzyıllardan beri bu yalçın tabiatın göbeğinde, herkesten, her şeyden ve her türlü yaşama zevkinden yoksun bir avuç kazazede halinde bırakmışız. Açlık, hastalık ve kimsesizlik bunların etrafını çevirmiştir. Ve cehalet denilen zifiri karanlık içinde, ruhları, her yanından örülü bir zindanda gibi mahpus kalmıştır. Bu zavallı insanlardan, sevgi, şefkat ve insanlık namına, artık ne bekleyebiliriz? Bu iklimin çoraklığı, ruhlarını kurutmuştur. Bu ıssızlık ve bu gurbet onlara müthiş bir egoizm dersi vermiştir. Onun için her biri kendi yuvasında bir kunduza dönmüştür.
Sayfa 131Kitabı okudu
“Ey açlık! Seni midemde, iliklerimde, kanımın yuvarlarında duydum. Ve sen, benim iyi, benim merhametli ve devamını sağlayan soyum, insan soyu, sen sonsuz tokluğu fethedeceksin.”
Sayfa 105Kitabı okudu
·
Puan vermedi
Ey Âdemoğlu! O elma zehirli, hâlâ anlamadın mı? Bunca kaos ortamı, yangınlar, hastalıklar, iflaslar, ölümler, depremler, seller, afetler ve açlık seni neye hazırlamak için? Bizlerden neyi saklıyorlar? Aklının kontrolünü kaybeden herkes “neye inanacağımızı şaşırdık” diyerek denize düştü ve yılana sarıldı. Oysa zehir şifaydı, plan ise yılan. Yalan da yılandı ve o da şeytana aitti. Bir şeyi anlamayıp inkâr ettiğinizde o şeyin esaretinden de kurtulamazsınız. O yüzden başımıza gelen her şeyin olanlara bir bahane olabileceğini önce bir anla ve başla. Oku! Susma, durma, hakkını ara, inan, niyet et, dua et, çalış, irade göster, harekete geç, anla ve uyan! Artık ismimi değiştirmek için çok geç. Geri dönmek için de öyle. Nerede ne ne yapıyorum, neciyim… Hiçbir şey için geriye dönüş yok. Senin için de öyle! Bizi yok etmek için her şeyi yapacaklar. Madem bu dünya ve bu vatan bizim, o zaman onlara nasıl savaşılacağını gösterelim! Gül, dalga geç, alaya al, inanma ama silkelen! Sen uyursan savunmasız insanlar mahsun olur, aileler yıkılır, tabiat bozulur, ölümler artar, hastalıklar boyut değiştirir. Yangınlar çoğalır, iklimler bozulur, deprem ve tsunamiler her şeyi alır götürür. İnsanlık susuz kalır, aç kalır, köle olur ve şeytanın elinde yok olur gider! Sen uyursan, her şey mahfuz kalır!
Mahfuz
MahfuzEray Hacıosmanoğlu · Hayy Kitap · 2022411 okunma
Reklam
Ey Âdemoğlu! O elma zehirli, hâlâ anlamadın mı? Bunca kaos ortamı, yangınlar, hastalıklar, iflaslar, ölümler, depremler, seller, afetler ve açlık seni neye hazırlamak için? Bizlerden neyi saklıyorlar? Aklının kontrolünü kaybeden herkes “neye inanacağımızı şaşırdık” diyerek denize düştü ve yılana sarıldı. Oysa zehir şifaydı, plan ise yılan. Yalan da yılandı ve o da şeytana aitti. Bir şeyi anlamayıp inkâr ettiğinizde o şeyin esaretinden de kurtulamazsınız. O yüzden başımıza gelen her şeyin olanlara bir bahane olabileceğini önce bir anla ve başla. Oku! Susma, durma, hakkını ara, inan, niyet et, dua et, çalış, irade göster, harekete geç, anla ve uyan! Artık ismimi değiştirmek için çok geç. Geri dönmek için de öyle. Nerede ne ne yapıyorum, neciyim… Hiçbir şey için geriye dönüş yok. Senin için de öyle! Bizi yok etmek için her şeyi yapacaklar. Madem bu dünya ve bu vatan bizim, o zaman onlara nasıl savaşılacağını gösterelim! Gül, dalga geç, alaya al, inanma ama silkelen! Sen uyursan savunmasız insanlar mahsun olur, aileler yıkılır, tabiat bozulur, ölümler artar, hastalıklar boyut değiştirir. Yangınlar çoğalır, iklimler bozulur, deprem ve tsunamiler her şeyi alır götürür. İnsanlık susuz kalır, aç kalır, köle olur ve şeytanın elinde yok olur gider! Sen uyursan, her şey mahfuz kalır!
136 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Hayat niçin bu kadar acımasız, bu kadar kör?
Savaş; hangi devirde, hangi zamanda yaşanırsa yaşansın, yaşattığı zulümler ve çekilen çileler hep aynı olmuş. Zaman değişmiş, mekân değişmiş, ölenler, öldürülenler değişmiş ama acılar hep aynı kalmış. Bu acıları en çok çeken de en derinden hisseden de genelde analar olmuş. Hem evinin erkeklerini savaşa göndermek zorunda kalmış hem de geride
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,4bin okunma
Eski çağ köleliğinin kederli simgesi İsa gibi, proleteryanin erkekleri, kadınları, çocukları bir asırdır İsa'nin çarmıha gerildiği ıstırabın acımasız tepesine güç bela tırmanıyorlar. Bir asırdır zorla çalıştırılmak kemiklerini kırıyor, tenlerini öldürüyor, sinirlerini kerpeten gibi sıkıyor ; bir asırdır açlık iç organlarını büzüyor ve akıllarında sanrilar uyandırıyor!... Ey Tembellik, uzun süren sefaletimize acı! Ey tembellik, sanatın ve soylu erdemlerin anası, insan kaygılarına merhem ol!
Doğar doğmaz ziyan dasın ey insan! Cezalısın fermanlısın filancalardansın Seni bu bataklıklar sudan nefret ettirip Çektiğin susuzluğa keramet yükleyecek Artık nerede kepenek görsen saldıracaksın Seni kimin emzirdiği aklına gelmeyecek. Ana sütü. Can suyu. Bismillah. Ey çakmaksız çakan! Ey ikmale kalan! Ey öğrenilmemiş olan! Yaşlansa da o cılız ruh kepeneklere imrenecek Kepeneklilerin düzenleme ilmini tahsil edecek Fış fış kayıkçı diyecek Kayıkçının küreği Tıp tıp eder yüreği Akşama Fincan böreği Dünyada İstanbul'dan başka yerler de olduğu Dışarlıklıların da canı olduğu Hu! Hu! Ya Hu! Ve kim olarak yaşarsak yaşayalım Yokmuş ana sütünden başka Başımızdan açlık belasını defedip Ruhtaki susuzluk ızdırabını dindirecek
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.