Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu kadar romantik olma kardeşim.. :)
“Ey çıtırların en güzeli dilber, kalbimi ayaklarının dibine filan atıyorum çiğne diye. Elimde bir gül olsa sana verirdim. Şimdi yağmur yağsa ve yerler bok gibi çamur içinde olsa, narin ayaklarına pislik ve bok püsür bulaşmasın diye giysilerimi yere sererdim.” Bütün bunları söylerken, hastalığın geri çekildiğini filan hissedebiliyordum, ey kardeşlerim. “İzin ver de,” diye cıyakladım, “sana tapayım ve bu pis dünyada yardımcın ve koruyucun filan olayım.” Sonra aklıma uygun bir laf gelince dedim ki: “İzin ver gerçek şövalyen olayım,” sonra da diz çöküp eğilerek selam vermeye filan başladım.”
“Ey âşıklarının rengine bürünen gül. Neden böyle sararıp soldun. Zayıf mecalsiz kaldın. Yoksa sen de benim gibi Mem’sizliğin renginde misin? Anladım derdini ey sarı benizli! Bülbül hep kırmızı gülün derdindedir, bir kez gelip sormaz halini. Benim halimin dili ve delili sensin. Benim de bir kardeşim vardı kırmızı gül gibi: Bir bülbül onu aldı. Benim de bir bülbülüm var ama nasipsizdir. Ben de onun derdinden sarardım senin gibi. Bir kez, evet bir kez görseydi gözlerim onu. Gönlüme ah etmeyi haram kılardım…”
Reklam
Evreni Sevmek Ki...
Aç mısın kardeşim, gel olanı bölüşelim, Ama şiirlerimle seni doyuramam ki; Ta, yıldızlara değin uzansa bile elim, Daha ötelerine, daha... buyuramam ki. İnsanı insan diye sevmişim, hep severim; Ve onu tanrılara karşı bile överim. Ben bütün bir evreni sevmişim; alın terim Var evrende; öz, üvey diye ayıramarn ki. Güzellikleri alır satarım,
Sayfa 152
Siz toplanın başında bu saygıdeğer cesedin, Siz, ey kadınlığın sonsuz sızlanışları, Ey güçsüzlük ve alçalışın ürkek gözyaşları, Siz toplanın ve ağlaşalım...Siz, bu yasın En doğru, en yakın, en soylu tanışları! Tevfik Fikret/Kız Kardeşim İçin/1902
Onlar Evliyaullahtir
"Ey kardeşim! Allahın gözünden düşmek , azabına uğramak istemiyorsan, bu topluluk hakkında ileri geri konuşanların sözlerine kulak verme. "
"Yüreğinde korku varsa dua et ki geçsin, ey kardeşim."
Reklam
Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz Kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı Günlere geldim bunu bana öğretmediniz Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim Bunu bana söylemediniz İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler Bunu bana öğretmediniz Kardeşim İbrahim bana mermer putları Nasıl devireceğimi öğretmişti Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz
Sayfa 9
Leylâ...
"Sofu: –Ey benim derdi dağlardan büyük kardeşim, dedi, bu köprünün hikâyesin bilir misin? Yanık Kerem nereden bilsin köprünün öyküsünü. –Bu köprü ben diyeyim Nuh sen de İshak nebiden kalmadır. Her fani gibi yaşlandıkça bir yapısı düşer olmuş. Rivayet ederler ki bir gün garip bir çoban karşıya geçerken birer birer yitirmiş koyunlarını burada. Yitip giden hayvanların ardından bakarak:'Ey akılsızlar!' diye ünlemiş, 'Ne vardı öte tarafta sanki bir kaval sesi bile duyamayacaksınız!' Dertli Kerem: –İşte böyle kan kardeş...demiş. Bu denî dünya böyledir. Koyunun kuzunun lisanından anlamam ama hayvancağızlar o billur suların aynasında bir Leylâ'nın suretini görüp kanmışlarsa ayıplamak hatadır."
Sayfa 92 - Kerem ile Sofu
ALTINCI DEVA: (Hâşiye) Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ıztırap çeken kardeşim! Bu dünya eğer dâimi olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevalin rüzgârları esmeseydi ve musîbetli, fırtınalı istikbâlde ma’nevî kış mevsimleri olmasaydı; ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat mâdem dünya bir gün bize haydi dışarı diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı koğmadan biz bu hastalıklar ikazatiyle şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz.. O bizi terketmeden kalben onu terke çalışmalıyız... Evet, hastalık bu ma’nayı bize ihtar edip der ki; “senin vücûdun taştan, demirden değildir. Belki dâima ayrılmaya müsaid muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren” kalbin kulağına gizli ihtar ediyor. Hem mâdem dünyanın zevki, lezzeti devam etmiyor. Husûsan meşru olmazsa.. hem devamsız, hem elemli, hem günahlı oluyor. O zevki kaybettiğinden hastalık bahânesiyle ağlama; bilâkis hastalıktaki ma’nevî ibâdet ve uhrevî sevab cihetini düşün; zevk almaya çalış. ----------------------------------------------------- (Hâşiye): Fıtrî bir sûrette bu Lem’a tahattur ettiğinden, Altıncı Mertebede iki deva yazılmış; fıtrîliğine ilişmemek için öylece bıraktık; belki bir sır vardır diye değiştirmedik.
Sayfa 208 - İhlâs Nur NeşriyatKitabı okudu
Gariplere ne mutlu!
Ey kardeşim! Bizler insanlar içinde garip kalmışız. Her türlü günahtan münezzeh olan Peygamber (sav)'in bir hadisinde haber verdiği gibi, İslam dininin kendi müntesipleri dahi garip duruma düştüğü bir dönemde onun emirlerini ve yasaklarını hayatımıza tatbik etmeye çalışıyoruz. " İslam garip başladı, başladığı gibi (bir hale) dönecektir. Gariplere ne mutlu!"
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.