Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ey kabir, nerede kaldı senin zaferin? Ey ölüm, nerede kaldı senin zehrin?
Unutma sakın, ey şehvetin ölçüsüne vurulmuş insan - taş da sensin, çöl de, ve ölüm de...
Reklam
yakıyor beni bu riyakârlık, hilekârlık bir çocukluk rengi istiyorum ey ölüm, senin o suskun dudaklarından ölümsüz bir öpücük istiyorum
İnsanlar ömür denen şeyi ne de uzun sanıyorlar. Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç ölmeyeceklermiş gibi dolaşıyorlar. Oysa etraflarında o kadar ölüm var ki! O kadar çok ölen var ki etraflarında. Yine de ibret almıyorlar. Ölüm denen mecburiyetin bir gün onlara da geleceğini hiç getirmiyorlar akıllarına. Sanki ölenler hep diğerleri olacakmış zannediyorlar. İnsan ne kadar nisyana meyilli, unutmaya ne kadar da alışık! Başkalarının hayatının niliayete erişi bir anlık da olsa ölümü düşündürüyor onlara lâkin sonra hiç olmamış gibi yaşıyorlar. Hiç kimse ölmemiş gibi, hemen yanı başlarında onca mezarlık yokmuş gibi davranıyorlar. Görüyorlar ama görmezden geliyorlar, her gün ölüyorlar ama ölümü bilmezden geliyorlar. Şayet ölenler en yakınları, en sevdikleri, en vazgeçemedikleri bile olsa yine de birkaç zaman kalıyor ölümün zihinlerindeki yeri. Sonra yine gafil, yine meçhul, yine kayıp...
Ey nefsim! Deme: "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder. Derd-i maişetle sarhoştur." Çünki ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor.
Su yangını - l
Ne yana dönsem siyah, sessiz, bitkin ve ırak Kalbe dokunduğunda her akşamüstü ölüm Kırıldı hüzne karşı taşıdığım son mızrak Meçhul bir mimar yıktı içimin sarayını Gözlerine bakınca geceye küstü ölüm Göğümden aldı bahar güneşini, ayını Ey üzgün yalnızlığım, sineme bir baksana Ne münzevi bir kaygı, ne de mahrem bir resim Kaç zavallı dilenci elini açmış sana Omuzlarımda mağrur bir devin ağırlığı Aynaları arıyor yokluğunda adresim Kim duyar bir fanusun içindeki çığlığı
Sayfa 73 - TimaşKitabı okudu
Reklam
-Kendine Gel Kendine- Şiiri (Ahmet Sargın)
Yüklenip kervanın henüz kalkmadan Ey gönül kendine gel, kendine gel. Ölüm fermanın da henüz çıkmadan Ey gönül kendine gel, kendine gel. Domurcuk güllerin tazeyken solmadan, Yaprağın sararıp kabına dolmadan, Kuru odunun ateşe konmadan,
Sayfa 18 - Ay YayınlarıKitabı okuyor
Sen ölümsün ey benim gülümseyen kız kardeşim ey gücü tükenen kalp, ölümsün sen benim zayıf kollarımda ölümsün sen. İşte biz içtik, sen ölümsün rüzgar gibi, rüzgar gibi sen ölümsün ışıltı gibi, ışıltı gibi ölüm.
ıstırabın gaddarlığıyla domuzların boğazlandığı yerde her kara gece bir kilisedir ey tepeden tırnağa sarsılmak ey ölümden daha kırılgan olan ölüm benim büyük kız kardeşimdir can çekişmek sen topraktan daha soğuksun.
Sen benim ekmeğimsin ey kara ölüm çarpan bir yüreğin içinde seni tadıyorum o korkunç dehşet ancak benim naifliğimdir delilik benim ellerimde, ellerimin içindedir.
Reklam
İnsanlar ömür denen şeyi ne de uzun sanıyorlar. Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç ölmeyeceklermiş gibi dolaşıyorlar. Oysa etraflarında o kadar ölüm var ki! O kadar çok ölen var ki etraflarında. Yine de ibret almıyorlar. Ölüm denen mecburiyetin bir gün onlara da geleceğini hiç getirmiyorlar akıllarına. Sanki ölenler hep diğerleri olacakmış zannediyorlar. İnsan ne kadar nisyana meyilli, unutmaya ne kadar da alışık! Başkalarının hayatının niliayete erişi bir anlık da olsa ölümü düşündürüyor onlara lâkin sonra hiç olmamış gibi yaşıyorlar. Hiç kimse ölmemiş gibi, hemen yanı başlarında onca mezarlık yokmuş gibi davranıyorlar. Görüyorlar ama görmezden geliyorlar, her gün ölüyorlar ama ölümü bilmezden geliyorlar. Şayet ölenler en yakınları, en sevdikleri, en vazgeçemedikleri bile olsa yine de birkaç zaman kalıyor ölümün zihinlerindeki yeri. Sonra yine gafil, yine meçhul, yine kayıp ...
Gün akşama kavuşur Dünyadan el ayak çekilir Bütün görüntülerimi yitiririm birden. Aynalara baka baka Unuturum yüzümü. Her şiirde biraz daha Koparım sözcüklerden. Gün akşama kavuşur Kapılar sürgülenir Evler mezar taşıdır artık Sokaklar teneşir... Ey yankısız ses! Ey devinimsiz tufan! Ölüm nedir?
OSMAN b. MAZ'ÜN Hayatı Mescidden İbaret Olan Zahid
Allah Resûlü onu çok severdi. Ölüm döşeğinde son yolculuğuna hazırlanırken, Allah Resûlü de başındaydı. Onu alnından öpmüş ve mübarek gözlerinden yaşlar damlamıştı. Osman Medine'de vefat eden ilk sahâbiydi. Onu son yolculuğuna uğurlarken Allah Resûlü: "Allah sana rahmet etsin ey Ebû Saib (Osman b. Maz'ûn)! Dünyadan ayrılıyorsun, sen ona aldanmadın... o da seni aldatamadı..." buyurdu.
Ölüm en yakınındaydı insanın ve Hüdâyî ölümden korkmuyordu, günahlarından korkuyordu da hiç hatırından çıkarmıyordu ölümü. Zira ölüm herkesin başındaydı, bugün ölenler dün gencecik yaşındaydılar.
DAVETİYE Ey benito musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için savaş düğündür; Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.