Aslında, siyasi parti merkezlerinden verilen kartvizitlerin dışında hiçbir şeyin doğru dürüst değerlendirildiği yoktu. Belki de, her gün tomar tomar dilekçe birçok büroda çöp sepetine atılıyordu. Devlet kuruluşlarının giriş kapılarına asılan duyurular, büyük büyük salonlarda yüzlerce gözetmenin önünde bin bir titizlikle yapılan sınavlar, giriş koşulları, bilmem şu kadar vesikalık resim ya da savcılıklardan alınan sabıkasızlık belgeleriyle muhtarlara birkaç kuruş karşılığında mühürlettirilen iyi huy kâğıtları ve ikametgâh ilmühaberlerinin hepsi, sonuçları çoktan belirlenmiş bir oyunun gülünesi görüntülerini tamamlıyordu. Sınavlara katılanlar, bu oyunda birer figüran olduklarını biliyorlardı bilmesine ama, gene de şaşılası bir iyimserlikle çaba gösterip ter döküyor, kitapları karıştırıyor, üstlerine başlarına alışılagelmiş saygıyı uyandıracak giysiler alıyor ve küçücük sözlerden, küçücük olasılıklardan bin bir umut kırıntısı toplayarak oradan oraya sürüklenip duruyorlardı.
Ezik
Bazen hayatın çok hızlı aktığını duyumsarsın. Ve bu hayat denizinde "ne" olduğunu düşünürsün. Kalabalık bir otobüs durağında, en köşede kalmış olansındır. Hiç fark edilmeyen. kaldırımlarda hızlı hızlı yürürken, dönüp kimsenin bakmadığı.... hakkını ararken sesi en kısık çıkan.. hep seven ama hiç sevilmeyen... kimsenin her şeyi olamayan....
Bazen tünelin ucundaki ışığa doğru yürürken arkadaki girişin çoktan kapanmış olduğunu bilemezsin. Geri dönüş yoktur ve ışık hep senden uzaklaşır...
İşte böyle! Hayatın figüran rolü verilmiş biriyim ben
Sadece bir figüran rolünü üstlendiğimiz bu zalim oyunda ölene kadar direnmemiz istendiğinde nasıl eğlenebiliriz? Ölüm bir oyun için çok ciddi bir mesele.