Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Anadolu bir mezbelelik, bitmiş Anadolu, her yan sefalet, rezillik dizboyu. Fuat Paşa güldü. — Anadolu hep öyledir oğlum, orası bu memleketin mezarlığıdır, bu vatanın çocuklarını alır başka diyarlarda öldürtür sonra Anadolu'ya gömüveririz, sonra da üstünü örtüp unuturuz... İyi Müslümanın mezarı üç yılda kaybolur derler ya, bizim iyi Müslümanlarımızın mezarı da kaybolur gider işte, senin gördüğün de kaybolmuş bir mezarlık.”
Ali Fuat Paşa bu durumdan şiddetle yakınır: “Çok müteessirdim. Nasıl olmayayım. Bir sene evvel, Büyük Millet Meclisi Reisliğinden Ordu Müfettişliğine çıkan ben, muhaberatımın hü­kümet tarafından kontrol edilmesi ve takip edilmem yüzünden istifaya mecbur oluyordum. Buna, âmirim olan Erkânıharbiye-i Umumiye Reisi de (Fevzi Çakmak) bir çare bulamıyordu.
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
Fakat Ali Fuat Paşa­'nın hatıralarında bu olay, gayet inandırıcı bir şekilde şöyle aydınlatıl­maktadır: Bu davet Ali Fuat Paşaya bildirilmemiştir. Hatta kendisi, evvelce kendi emrinde kurmay başkanlığı yapmış olan ve Gazi’nin yakın­larından olan Saffet Beyin (Arıkan) evinde misafir olduğu ve o akşam köşke çağrılan Saffet Beye, mutlaka Gazi’yi görmek arzusunda bulun­duğu ve delâleti rica edildiği halde, bütün bekleyişlerine rağmen Saffet Beyden kendisine bir haber iletilmemiştir. Halbuki aynı gece Gazi, Ali Fuat Paşayı Ankara’da aratıp durduğunu Nutuk'unda nakleder. İsmet Paşa ile Saffet Bey de Çankaya’dadır. Hulâsa hazin bir talihsizliğin kara perdesi, o gece, bu iki arkadaşın arasına gerilmiş, onları birbirinden ayırmıştır.
Sayfa 190Kitabı okudu
1864 Vilayet Nizamnamesi
1864 Vilayet Nizamnamesi büyük oranda Fuat Paşa ile Midhat Paşa'nın eseriydi. Fuat Paşa mezkur nizamname ile "tevsî-i mezuniyyet" ile valilere geniş yetki verilmesini hedeflemiş, vükelay-ı devletin ehemm-i umûr (mühim işler) ile uğraşmasını öngörmüştü. Valilerin genişletilen yetkilerinin çerçevesi ise "tefrîk-i vezaif" (görevler ayrılığı) ile tamamlanıyordu.
Bürokrasi-Hükûmet Denklemi
Osmanlı Devleti'nde Tanzimat ile birlikte güç kazanan sivil bürokrasi; kanunu, yani devlet idaresinde objektif kuralları temsil eden bir kurum olarak, din ve devletin selameti adına hükümdarın karşısına çıkma gücüne hemen hemen her dönem sahip olmuştu. Tanzimat dönemi devlet adamlarından bilhassa Ali Paşa, Saray mensuplarının devlet işlerine karışmasına mani olmuş ve hatta bazen mahzurlu gördüğü irade-i seniyyeleri dahi geri aldırmıştır. Fuat Paşa, "...lehülhamd saye-i madelet-i hümayununuzda bizim korkumuz yoktur, arz-ı hakikate tereddüt etmek bizce vebaldir" diyebilmişken benzer şekilde Midhad Paşa da II. Abdülhamid'e ithafen, "...muradımız istibdadı ref've zat-ı şahanenizi vezaifenizde ikazdır..." ifadelerini kullanabilmiştir.
Sayfa 42 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
“Gayet aceledir: Şifre: 638 Ankara 31 Teşrinievvel 1337. Garp Cephesi Kumandanı Ali Fuat Paşa Hazretlerine; Komünizmin memleketimizde değil, Rusya’da bile henüz tatbik kabili­yeti hakkında sarih kanaatler hâsıl olmadığı anlaşılmaktadır. ...
Sayfa 337Kitabı okudu
Reklam
Fakat Alî Fuat Paşa ye­rinden fırladı ve gürledi: — Sakın yerinden kımıldama, karışmam! Sonra hemen iki polis çağırdı. Genç hocanın üstünü arattı. Bunu beklemeyen hoca, şaşırdı. Hocanın ceplerinden çıkanlar herkesi şaşırt­tı. Çünkü orada kahramanlık, Müslümanlık taslamak isteyen softanın iç ceplerinin birinde, İngiliz polisinin âmirlerinden olan Yüzbaşı Benetti’nin bir mektubu bulundu.
Sayfa 275Kitabı okudu
27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Ankara’ya vardığı zaman, şehir bu haldeydi. İstanbul’un Ankara’daki Valisi Muhittin Paşa, millî kuv­vetlerin gücüyle Ankara’dan çıkarılmıştı. Yerine geçirilen ve kendisi de bir tarikat mensubu olan Defterdar Yahya Galip Bey, Vali Vekiliydi. Ankara’nın, şehir içinden ve vilâyet çevresinden bütün kuvvetleri, o gün harekete geçirildi. Ali Fuat Paşa, tertiplerin başındaydı.
Sayfa 185Kitabı okudu
Nitekim Fevzi Paşanın Sivas’a gel­mekte olduğu haberi Mustafa Kemal’i, Ali Fuat Paşa ve Rauf Beyi si­nirlendirmişti.
Sayfa 129Kitabı okudu
Sultan Hamit, Namık Kemal'e, "Beni mi seversin, kardeşim Sultan Murat'ı mı?" diye soracak, Namık Kemal, "Sultan Selim'i severim" diyecekti. Sonra Endülüs inkırazında Abdullahıssagir'e anası çıkışacaktı: "Vatanını erkekler gibi koruyamadın; şimdi kadınlar gibi ağla!.. " Sonra Jean Jacques Rousseau'nun mezarında Bonapart haykıracaktı: "Bir bu adam, bir de ben doğmasaydık, insanlar rahat ederdi." Sonra Ahmet Vefik Paşa'yı Fuat Paşa tenkit edecekti "Çeki taşı büyüklüğünde pırlantadır: Ne yüzük yapabilirsiniz, ne küpe!.. "
Sayfa 76 - oğlak
Reklam
Böylece, hükümet telâşa düştü ve olaylar, biraz tesadüfle­rin, fakat daha çok, Mustafa Kemal’le arkadaşlarının (özellikle Ali Fuat Paşa ve babası İsmail Fazıl Paşa) hesaplı hazırlıklarıyle nihayet, onun bu bölgeye III. Ordu Müfettişi olarak ve bizzat padişah ve Ferit Paşa tarafından gönderilmesi imkânını sağladı.
Sayfa 399
Vahideddin Divanıharbiyle yabancı işgal kuvvetlerinin, İstan­bul’da birbirleriyle, vatanseverler tevkifinde yarışa girdikleri o günlerde, meselâ 1919 ocak-şubat aylarında ortada tuhaf bir durum vardır. İderide, Anadolu’da başlayacak millî Mücadele­ nin hemen bütün önder şahsiyetleri o sırada, İstanbul’da toplanmış bulunuyorlardı: Mustafa Kemal Paşa, İsmet Bey (Pa­şa), Fevzi (Çakmak) Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Refet Paşa, Rauf Bey, Kara Vasıf Bey, Nureddin Paşa, Kemaleddin Sami Paşa, Mersinli Cemal Paşa, Adnan Bey (Adıvar), vb. Sonra da aynı hareketin fikir ve kalem kadrosu: Falih Rıfkı, Ruşen Eşref, Yunus Nadi, Halide Edip, Hüseyin Ragıp, Akçeraoğlu, Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi vb. Yani ge­leceğin reisicumhurları, başvekilleri, zaferi kazanacak kuman­danları, kalem, fikir ve siyaset adamları İstanbul’da, işgal kuvvetleri ile Vahideddin divan-ı harbinin elleri altındaydılar...
Sayfa 371
Mustafa Kemal İstanbul’a 13 kasımda gelmişti. Ali Fuat Paşa da 20 aralıkta İstanbul’a gelmek imkânını bulur ve Kuzguncuk’taki evine uğradıktan sonra hemen karşıya geçer.
Sayfa 364
Mustafa Kemal’i, İtttihat ve Terakki’nin icra mevkilerinden iten, gizli umumi merkezin müessir şahsiyeti Binbaşı Enver Beydi (Enver Paşa). Enver Bey 1908 öncesi de, İttihat ve Terakki umumi merkezinin büyük yıldızıydı. Ali Fuat (Cebesoy), gene yukarda dokunduğumuz mektubunda Enver Beyi şöyle anlatır:
Sayfa 111
Mustafa Kemal Paşa elleri belinde, öfkesi alev alev gözlerinden çıkmaktadır. Çalışma odasında ileri geri yürürken aniden durur. Ali Fuat Paşa onun bu hallerine, önemli bir karar vereceği zaman önce kendi içinde saatlerce yaptığı mücadelelere alışıktır.
Sayfa 205Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.