Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlgimizi çeken iki müstakil sancak daha var. İstanbul ile Kastamonu vilayetleri arasındaki küçük İzmit sancağı. Adapazarı, Geyve, Taraklı ve Akhisar (Pamukova) bu sancağa bağlı nahiyeler. Birinci Cihan Harbi'nden hemen sonra İtilaf kuvvetleri İstanbul'u işgal ediyor. Peşinden İzmit'i işgal edip Geyve Boğazı'na yöneliyorlar. Geyve, Taraklı, Akhisar ve Mekece'den toplanan gönüllüler, boğazın geçilmesine müsaade etmiyor. Önce Ali Fuat Paşa, sonra Deli Halit Paşa komutasında direniyorlar. Böylece Yunan işgal kuvvetleri ile İtilaf devletleri orduları birleşememiş oluyor. Diyebiliriz ki İngilizlerin isteyip de giremediği tek yer bu bölgedir. Buranın niçin müstakil sancak olarak yapılandırıldığının hikmetini bu vesileyle anlamış bulunuyoruz. Anadolu'nun batıdaki kapısı.
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
Reklam
Atsız'a Milletvekilliği Teklif Ediliyor: Halkın belki de yarısının gönül verdiği Menderes ve arkadaşları idam edilmişti ama memlekette yaprak kımıldamamıştı. Türkiye seçim sath-ı mâiline girmişti. O günlerde Atsız'a da milletvekilliği teklif edildi. Erk Yurtsever anlatıyor: "2 Eylül 1961, Cumartesi günü saat 11 suları... Telefondaki
Enver Paşa, Cemal Paşa, Mustafa Kemal, İsmet, Ali Fuat, Karabekir ve diğerleri gibi, İkinci Meşrutiyet ve hatta Cum­huriyet devrinin seçkin subayları, belki Abdülhamit dahi far­kına varmadan, böyle yetiştiler.
Sayfa 152Kitabı okudu
Ali Fuat Paşa
Çocukluğunu ve gençliğini yaşadığı şehir artık bir tür kabir gibiydi. Akaretler yokuşuna vardığında bu güzel caddenin sahibi değil, misafiri gibi hissetmişti.
Sayfa 105Kitabı okudu
Ali Fuat Paşa
Anarşiyi def edip kurtuluş çarelerini arayıp bulacak bir ruh ve azim milletimizde vardır.
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal ve Albay İsmet Beyle, Ali Fuat Paşa (Cebesoy) 8 ekim 1918'de Halep'e vardılar.
Sayfa 112Kitabı okudu
Öyle bir fikir ve heyecan konusu ki, kendi neslinden, yani Bi­rinci Meşrutiyet mücadelecilerinden ziyade, kendinden sonraki nesle, İkinci Meşrutiyet mücadelecilerine, muhtaç oldukları idealin sembolünü, bütün coşkunluğuyle verdi. Böylece de me­sela Enver Paşa ve onun nesli, yani Ömer Naciler, Mustafa Kemaller, Karabekirler, Ali Fuat Paşalar ve 1908'in bütün ön­cü mücahit subayları, muhtaç oldukları enerjinin ruhi gıda­sını, hep vatan fikrinden ve sevgisinden aldılar.
“Anadolu bir mezbelelik, bitmiş Anadolu, her yan sefalet, rezillik dizboyu. Fuat Paşa güldü. — Anadolu hep öyledir oğlum, orası bu memleketin mezarlığıdır, bu vatanın çocuklarını alır başka diyarlarda öldürtür sonra Anadolu'ya gömüveririz, sonra da üstünü örtüp unuturuz... İyi Müslümanın mezarı üç yılda kaybolur derler ya, bizim iyi Müslümanlarımızın mezarı da kaybolur gider işte, senin gördüğün de kaybolmuş bir mezarlık.”
Ali Fuat Paşa bu durumdan şiddetle yakınır: “Çok müteessirdim. Nasıl olmayayım. Bir sene evvel, Büyük Millet Meclisi Reisliğinden Ordu Müfettişliğine çıkan ben, muhaberatımın hü­kümet tarafından kontrol edilmesi ve takip edilmem yüzünden istifaya mecbur oluyordum. Buna, âmirim olan Erkânıharbiye-i Umumiye Reisi de (Fevzi Çakmak) bir çare bulamıyordu.
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
Fakat Ali Fuat Paşa­'nın hatıralarında bu olay, gayet inandırıcı bir şekilde şöyle aydınlatıl­maktadır: Bu davet Ali Fuat Paşaya bildirilmemiştir. Hatta kendisi, evvelce kendi emrinde kurmay başkanlığı yapmış olan ve Gazi’nin yakın­larından olan Saffet Beyin (Arıkan) evinde misafir olduğu ve o akşam köşke çağrılan Saffet Beye, mutlaka Gazi’yi görmek arzusunda bulun­duğu ve delâleti rica edildiği halde, bütün bekleyişlerine rağmen Saffet Beyden kendisine bir haber iletilmemiştir. Halbuki aynı gece Gazi, Ali Fuat Paşayı Ankara’da aratıp durduğunu Nutuk'unda nakleder. İsmet Paşa ile Saffet Bey de Çankaya’dadır. Hulâsa hazin bir talihsizliğin kara perdesi, o gece, bu iki arkadaşın arasına gerilmiş, onları birbirinden ayırmıştır.
Sayfa 190Kitabı okudu
1864 Vilayet Nizamnamesi
1864 Vilayet Nizamnamesi büyük oranda Fuat Paşa ile Midhat Paşa'nın eseriydi. Fuat Paşa mezkur nizamname ile "tevsî-i mezuniyyet" ile valilere geniş yetki verilmesini hedeflemiş, vükelay-ı devletin ehemm-i umûr (mühim işler) ile uğraşmasını öngörmüştü. Valilerin genişletilen yetkilerinin çerçevesi ise "tefrîk-i vezaif" (görevler ayrılığı) ile tamamlanıyordu.
Bürokrasi-Hükûmet Denklemi
Osmanlı Devleti'nde Tanzimat ile birlikte güç kazanan sivil bürokrasi; kanunu, yani devlet idaresinde objektif kuralları temsil eden bir kurum olarak, din ve devletin selameti adına hükümdarın karşısına çıkma gücüne hemen hemen her dönem sahip olmuştu. Tanzimat dönemi devlet adamlarından bilhassa Ali Paşa, Saray mensuplarının devlet işlerine karışmasına mani olmuş ve hatta bazen mahzurlu gördüğü irade-i seniyyeleri dahi geri aldırmıştır. Fuat Paşa, "...lehülhamd saye-i madelet-i hümayununuzda bizim korkumuz yoktur, arz-ı hakikate tereddüt etmek bizce vebaldir" diyebilmişken benzer şekilde Midhad Paşa da II. Abdülhamid'e ithafen, "...muradımız istibdadı ref've zat-ı şahanenizi vezaifenizde ikazdır..." ifadelerini kullanabilmiştir.
Sayfa 42 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
“Gayet aceledir: Şifre: 638 Ankara 31 Teşrinievvel 1337. Garp Cephesi Kumandanı Ali Fuat Paşa Hazretlerine; Komünizmin memleketimizde değil, Rusya’da bile henüz tatbik kabili­yeti hakkında sarih kanaatler hâsıl olmadığı anlaşılmaktadır. ...
Sayfa 337Kitabı okudu
Fakat Alî Fuat Paşa ye­rinden fırladı ve gürledi: — Sakın yerinden kımıldama, karışmam! Sonra hemen iki polis çağırdı. Genç hocanın üstünü arattı. Bunu beklemeyen hoca, şaşırdı. Hocanın ceplerinden çıkanlar herkesi şaşırt­tı. Çünkü orada kahramanlık, Müslümanlık taslamak isteyen softanın iç ceplerinin birinde, İngiliz polisinin âmirlerinden olan Yüzbaşı Benetti’nin bir mektubu bulundu.
Sayfa 275Kitabı okudu
1.333 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.