Demek mesajlara geç bakıyorsun, görüldü atıyorsun, 2 gün yazıp üç gün kayboluyosun, dm de mesaj biriktiriyosun, görmezden geliyorsun vay havalı şey seniiiii. Keşke soyunuz tükense...
Babamın otomatik tabancası vardı, çünkü o bir direnişçiydi. Geceleyin arkadaşlarıyla birlikte gider, otomatik tabancasını da yanında götürürdü. Biz, izciler gibi iz sürmeye gider sanırdık.
Babamın otomatik tabancası salondaki divanın altında saklıydı. Babamın bir otomatik tabancası olmasını pek istemezdik, çünkü bazen kafasında tuhaf fikirler oluşurdu.
Birçok kez, annemi öldüreceğini söylerdi. Biz bunu şakasına söylediğini sanırdık ama hiç de şaka yapar gibi bir hali yoktu.
Büyükannem kızı için, biz de annem için korkardık.
Bir günü hatırlıyorum, perşembeydi, evdeydik. Babam, büyükanneme, annemi beklemeleri için sokağa adamlarını yerleştirdiğini söyledi. Gün içerisinde, büyükanneme tabutu hazırlayıp hazırlamadığını sormak için geri geldi. Büyükannem saçmalamayı bırakmasını söyledi. Konuşulanları duyuyor ama fazla
gülemiyorduk, çünkü saçmalayıp saçmalamadığından emin değildik.
Annem bürodan döndü, babamsa çok geç vakitte, oldukça yorgun bir halde geldi. Hiçbir şey olmadı.
Babam o gün annemi öldüreceğini unutmuş olmalıydı.
"Tıp okumak istiyorum."
"Bu yaştan sonra mı?Geç kaldın Aylin."
"Rahmetli annem,"tıp tahsili çirkin kızlar içindir" derdi, dedi Nilüfer.
"Ben de ailenin çirkini değil miydim zaten?"
"İdin!..Birkaç yıldan beri kozasından çıkmış kelebek gibisin, pek hoşlaştın,"dedi teyzesi.
Hiçbir yere gitmesem de sürekli yolculuklarda olduğumu algılamakta geç kalmadım. Ama genç yaşlarda, henüz bana, yaşamı yaşanır kılan bu duyguya varmadan önce, gidememek, derin, derin, derin bir acıydı.
Bildiğim tek şey seneler senesi içimde büyük bir baskıyla gizlemeye çalıştığım açmazları şimdilerde çok daha kolay bir şekilde dışavurabiliyor olduğum. Bu da kimi acıların insan hayatının gündeminden er ya da geç kalkabileceğini kanıtlıyor. Bir ilerleme mi, yoksa bir gerileme mi bu? Sanırım bunu da zaman gösterecek. Ama sonuç ne olursa olsun hep bir yerlerde kaldığımızı, kendi hayaletimizce kovalandığımızı ve tüm çabalarımıza karşın bireysel serüvenimizde durmaksızın bir sürgünü ve tutsaklığı yaşamaya zorunlu olduğumuzu hiç unutmamamız gerekiyor. Gerisi boş laf.
Sonra atasından siqaret istədi. Əvvəllər olsaydı
yəqin ki, yaxşı bir sillə dəyərdi üzünə. Ancaq bu gecə bu iki insan
arasında olan buzlar ərimişdi. Oğluna siqaret uzadıb yandırdı. Birini
də özü götürdü. İndi ata ilə oğul gecənin ayazında, küləyində heç nə
danışmadan göy üzünə baxır, ciyərlərini tüstü ilə doldurub, yaşaya
bilmədiklərini ürəklərindən boşaldırdılar.
...bazı insanların utanmazlıklarının, küstahlıklarının ve can sıkıcı laubaliliklerinin er ya da geç evrensel hor görülme damgasını yiyeceğini ve bu insanların kendi değersizlikleri ve çürüyen yürekleri yüzünden yok olacaklarını bilmeliler.
Sayfa 111 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor