Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Böylece, aynı yüzyılda aynı ülkenin farklı şehirlerinde aynı din ve anadile sahip olarak doğan, ama kendilerine hiç danışılmadan konmuş gelenek ve töre adındaki kurallar yüzünden birbirinden ayrı düşen üç yetişkin insan, çok sıcak bir yaz günü, bir hastane bahçesinde, sahici gözyaşlarının sembol olduğu bir zeminde, gönüllerini yan yana açtılar.
Sayfa 212
Kaç bin yıldır süregelen kurallar. Adına ister töre densin, ister gelenek, insanlar devletin koyduğu yasalardan çok bu kurallara inanıyor, onlara göre yaşıyorlardı. Bu kuralları aşiret koyuyordu, şeyh koyuyordu, bizzat günlük hayatın kendisi koyuyordu. Doğu'da görev yapan polisin öncelikle bu gerçeği bilmesi gerekiyordu.
Reklam
Gökalp'a göre, her millet, canlılığını korumak için milli hayattan doğmuş, organik kurumları desteklemelidir. Milli gelenek, uluslararası nitelik tanıyan medeniyet ve din karşısında geriye çekilen bir unsur değildir. Milli kültür, milleti ileri götüren yaratıcı bir faktördür. Medeniyetten gelen öğeler, ancak ona aşılanmak suretiyle bir hayat ve gelişme imkânı kazanır; " âdi taklitte olduğu gibi çürüyüp düşmez " . Milletin ruhunda yaşayan canlı gelenekler, milleti bir bütün halinde tutar ve yükseltir. Buna karşı artık toplum bilincinde yaşamayan bir medeniyet veya dine ait kurallar, ölü alışkanlıklar olarak devam eder ve milleti gelişme yolundan alıkoyarlar. Tutucu kesim, mevcut kuralların değiştirilmesine küfür nazarı ile bakar; buna karşı radikal, devrimci, milli vicdana yabancı olup olmadığını düşünmeden bir takım yeni kurallar sokmaya çalışır. Gökalp'a göre her ikisi de, kültürün gerçek yapısını ve dinamiğini göz önünde tutmamaktadır. Gökalp'ın bu gözlemleri, bugün içinde bulunduğumuz kültür ve kimlik sorunlarımızı bütün çıplaklığıyla gözlerimizin önüne sermiyor mu?
Sayfa 181 - Kırmızı YayınlarıKitabı okudu
Gelenek - Kurallar
Afganlar bağımsız insanlardı. Afgan halkı gelenekleri sayar ama kurallardan iğrenir.
Sayfa 53
Modernleşme-Para-Gençlik
Gençlerin, büyüklerin pek uyum sağlayamadıkları kent koşullarında baskın çıkmaları yaşlıların hâkimiyetini zedeliyor. Bu koşullarda, modernleşme, eğitim ve sosyal sorunlara çözüm getiren olumlu bir değişim yönü belirlemek bir yana, küresel ekonomiye tüketimle eklemlenen toplumsal koşulları oluşturmaktan öte bir anlam taşımıyor. Kentleşme süreci ile birlikte, kendi kontrol mekanizmalarını yitirip yozlaşmaya başlayan "gelenek", içindeki şiddeti daha da arttırıyor. Bu yüzden, kadınlar, geleneksel koşullarda olduğundan daha da zor durumda kalıyor. Geleneksel kurallar içindeki baskı ve güç kullanma yetkisi bu kez yaşlı, tecrübeli ve yüzyıllara dayanan değerlere bağlı aile büyüklerinden, parasal gücü ellerinde bulunduran ve bu gücün "kültür"üyle davranan *genç erkeklere* geçebiliyor. Bu durumda, toplumsal şiddetin artmasina yol açan en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor...
Sayfa 84 - NTV YAYINLARIKitabı okudu
Elbette kurallar tarafından daha çok tanımlanan bir oyun bu, ama şair de, romancı da, ressam da olsam, seçimlerim şimdiye kadar içinde yetiştiğim, sahiplendiğim geleneklere ve edindiğim deneyimlere bağlı olacak; bu gelenek ve deneyimlerin bir kısmı kadın olmamla ilgili olsa da tamamen belirleyici olacaklar diye bir şey yok. Klişelere uyum sağlamaya itilmenin baskıcı bir tutum olduğunu düşünüyorum; tıpkı siyahi bir yazarın siyahi bilinç veya siyahi kültür hakkında yazmasının, siyahi duyarlılığı ifade etmesinin istenmesi gibi. Siyahi yazarların "gettolaştırılmasını" yanlış bulduğum gibi, kendim de gettolaştırılmak istemiyorum.
97 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.