Kafka iyi bir yazar olmasının yanında, aynı zamanda iyi bir gözlemcidir. Dönüşüm kitabı ütobik bir kitap olmakla beraber, bu kitapta da anlatmak istediği alt metinde eleştirel bir kavram ve özgürlük temasına vurguda bulunmuştur.
Kitapla ilgili önemli bir anektot ise: Kafka bu kitabında bir böcek resminin kullanılmamasını rica etmiştir. ( Neden
Makyajsızdır bu güzel çehreler
Yüzlerini sen pudrasız bırakma Allahım
Ya kaldır şu FaceSwaplarını
Ya fondotensiz bırakma Allahım..
Toplanın ey Goriot Baba’nın kızları,siz de Laios’un şişikliği kollarına vurmuş dar t-shirtlü oğulları.Bu kitap size inmiş İncil’dir.Gelin okuyun,topluca okuyun ve resmini instagrama Brazil Santos’la beraber atmayı
Caner the CahilBender (C.)
C. Bay Nietzsche beni kırmayıp tee Röcken mezarlığından kalkıp gelmeniz büyük bir nezaket. Efendim öncelikle hoş geldiniz mi?
N. Açıkça söylemek gerekirse -ki ben hep açık konuşurum (bıyık altından pis pis gülüyor herhalde, çünkü bıyıkları gocuman) biraz
Bir ıslık göğe resimler çiziyor
Kuşlar konuyor dudaklarıma
Gök. Büyük bir soru işareti
Nerdesin eski gelin böceği
Bomboş duruyor çocukların
Parmak uçlarındaki pembelik
Kuşlar kalkıyor dudaklarımdan
RAB diyor ki, “Gelin, şimdi davamızı görelim. Günahlarınız sizi kana boyamış bile olsa kar gibi ak pak olacaksınız. Elleriniz kırmız böceği gibi kızıl olsa da yapağı gibi bembeyaz olacak.
(Yeşaya 1:18)
Dedi ki:
“Sanki üstümde
Bir yaratık geziniyor.”
Baktım kar gibi boynunda
Küçük pembe bir böcek var.
-İster bilge ister deli
İnsan hoyrattır gençlikte-
Boyunda böcek yerine
Dudakta öpüş görmeli.
Cam gibi pembe sırtında
Küçük siyah benekler var,
Bizleri seyretmek için
Daldan eğilmişti kuşlar.
Körpe dudaklı güzelin
Eğildim boynuna doğru.
Gelin böceğini aldım,
Öpücük de kaçıp gitti.
Gökte gördüm o böceği
Dedi ki ey salak oğlum!
İyilik Tanrı’nın işi,
Aptallık insanoğlunun!
(1856)
Kitap unutulmaz bir girişle başlıyor. Her türden bilim insanının işkenceye uğradığı, aşağılanarak inanmadıkları sözleri söylemeye itildiği, daha onlu yaşlardaki öğrenciler tarafından dövülerek öldürüldüğü bir kaos ortamına bir anda adım atıyorsunuz okuyucu olarak.
Burada öldürülen bilim insanlarından birinin kızı zamanı gelince uzaylı bir medeniyet ile teması kuran ilk kişi oluyor. Yıllardır uğradığı aşağılayıcı söz ve hareketlerin neticesinde Dünya'nın kurtarılamaz bir noktada olduğuna kanaat getirerek kendince yardım istiyor.
"Gelin ve artık gezegeni işgal edin. Gelin ve bu insanlık denilen zararlı böceği yok edin. Gelin ve eğer hala yeşil ve mavi ise yeni evinize yerleşin."
Kitabın içinde özellikle Trisolaris yanlılarının uzaylıların medeniyetlerinin nasıl geliştiğini anlattığı ve kendilerine casuslar bulmak amacıyla yarattığı oyun dünyası bölümleri olağanüstü yaratıcılıkta. Üç cisim problemi evreninde geçen çağlar, bu çağlardaki gelişim ve yıkımlar, bilinen dahilerden gelen (Einstein gibi) çözümsüz felsefi yorumlar, tam anlamıyla en üst düzey bilim kurgu.
Okuması zor bir serinin ilk kitabı sona erdi. Özellikle ilk iki yüz sayfa oldukça karmaşık ve bilinmezliklerle doluydu. Sabırsız çoğu okuyucu kitabı bu bölümlerde kapatabilir. Sonrası ise çok özel bir aklın sıra dışı satırları...
Okuduğunuz için teşekkürler.
Dedi ki: sanki üstümde
Bir yaratık geziniyor.
Baktım kar gibi boynunda
Küçük pembe bir böcek var.
- İster bilge ister deli
İnsan hoyrattır gençlikte -
Boyunda böcek yerine
Gerek duruşu, gerek yazışı ile gönlümde eşsiz yere sahip bir yazardır Sevgi Soysal.
Malumunuz 1960 lı yıllar sonrası, ülkemizde hızlı ve şiddetli bir sosyokültürel değişim başgöstermişti. Bu değişimlerde yoğun olarak kentleşme, makineleşme, bireysel sorunlar ve iç hesaplaşmalar şeklinde gün yüzüne çıkmıştı. Sevgi Soysal da bu değişimlere paralel
Kaynanaların öpülen elleri, kabul günleri, uysal gelin bakışları, gülücükler, titiz bir ev kadını görünme çabaları, yuvayı yapan dişi kuştur numaraları, ovulan lavobolar, tencere karaları, bir hamam böceği gibi kolayca ezilebilir mi?
Henüz 15 yaşlarımda tanıştığım ve Beyaz Diş romanıyla beni kendine hayran bırakan bir yazarın başyapıtından bahis açalım bu seferimizde. Evet seferimizde dedim zira bu yazı bir gemicinin hayat hikayesine odaklanmakta. Martin Eden…
Martin Eden, hayatı gemilerde çalışarak geçmiş, kaba saba, fakir, sefil ama bunlardan kasrı nazar; alabildiğine