Kitapta verilen bilgilere göre steve Jobs, kesinlikle sıra dışı düşünce yapısına sahip biri. Zira, yaptıklarıyla bu tespiti defalarca ispatladığını gördük. Burada analiz etmek istediğim konu, steve Jobs'un bilinmeyen yönlerini sizlerle paylaşmaktır. Karakter olarak, Türk düşünce yapısına göre arızalı bir kişiliğe sahip. Etrafında kazık atmadığı insan neredeyse kalmamış. Ancak, bu olumsuzluk içeren yönlerinin yanı sıra, belki de onu sıra dışı bir kişilik olarak tanımlamamız neden olan yönleri şunlar olmuş:
1-Tam bir kalite tutkunu. Yaptığı her işte, babasının küçüklükte ona aşıladığı şekilde mutlaka kaliteyi ön plana almış.
2-Yılmak nedir bilmeyen bir yapıya sahip.
3-Her kayıptan işine yarayacak olumlu sonuçlar çıkarmış.
4-Hiperaktif bir davranış biçimi.
5-Denemekten korkmayan
6-Her yeni projeye başlarken, o konunun en iyisi olan kişilerle işbirliği yapmış.
7-Önemli bir konuyu biriyle konuşacağı zaman, muhatabını mutlaka bir yürüyüşe davet ederek, konuşmayı tercih etmiş ve çoğunlukla istediği sonucu elde ederek bu görüşmeleri sonlandırmış.
8-Çoğunluğun kabul ettiği gerçeklik içeren olguları, istediği şekilde manipüle etmiş ve muhataplarına yeni gerçek olarak kabul ettirmiş. (Bu yönünü ülkemizden birileri iyi taklit ediyor gibi:))
VE kitapta anlatılan daha bir çok şey. Yukarıdaki özelliklerini iyi bilen yazar Walter Isaacson, biyografiyi yazmayı kabul ederken steve Jobsa tek bir şart koşmuş: "Yazdıklarıma Karışmayacaksın".
Steve JobsWalter Isaacson · Domingo Yayınevi · 20111,097 okunma
Betimlemelerin fazla yer kapladığı bir roman.Bir kadının penceresinden hikaye anlatılıyor.Emma bir doktor ile evlenmiş bir kadındır.Ancak gerçek aşkı bulamadığını düşünen birisidir.Bunun için yaşadığı hayattan memnun değildir.Emma'nın ihanetlerini,hayal kırıklıklarını,sevincini,hüznünü okuyacaksınız.
Bana göre Emma hayatta tam olarak ne istediğini bilmeyen kararsız bir kişilik.
Aşk romanlarını ve betimleme sevenlerin kaçırmaması gereken bir roman
Madame BovaryGustave Flaubert · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201933,2bin okunma
Eşimizi Neye Göre Seçeriz?
Tesadüf gibi görünen eş seçimleri gerçekte
tesadüf müdür? Eş seçimi aslında tahmin
edilenden daha karışık bir süreçtir.
Aşık olma süreci tamamen tesadüfler üzerine
kurulu gibi görünse de gerçekte olan aslında
beynimizin alt katmanları yani en temel
beden fonksiyonlarını yerine getiren kısmı,
eşimizi ebeveynlerimizle
"yalnızca kaçıklar için"
çağın hastalığına yakalanmışların kutsal kitabı. kaçıklık, aylak adam'lık, bozkırkurtluğu…hepsi aynı hastalığın farklı biçimleri.
tek bir kişilikten oluşmadığını hisseden,kendi ruhunu kategorize etmeyi sevmeyen, alışılagelmiş kalıplardan uzak durmaya çalışan insanlara hitap eden kült roman.
ne zaman insan içine karışsa kendinden uzaklaştığını hissedenlerin kitabı. bi çok kişi kitabın başında karakterin yalnızlığını ve çelişkilerini okudukça "aa ulan bu beni yazmış" diyerek hayrete düşer.
çağdaş toplumun ve zamanın dayattığı yaşam biçimi, insanları insani olanla olmayan arasında şizofrenik bir ayrılığa, kişilik parçalanmasına itmiştir. insan aklıyla ve duyularıyla insani olanı özledikçe, sistem ona insanlık dışı bir yaşam biçimi dayatır.
Bu hastalığa düşenlerin ortak noktası bu dünyaya ayak uyduramamaları, kendini herkesten farklı hissetmeleridir. çağın getirdiği şeylerden haz etmez ve kendi içine kapandıkça kapanır.
günümüzde yaşamak ve yaşamaktan haz almak isteyen birinin senin gibi, benim gibi bir insan olmaması gerekiyor. boş olan popüler kültür müziği yerine gerçek müzik, eğlence yerine kıvanç, para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçekten haz alacağımız işler, oyun yerine gerçek tutku arayan birine bu kasvetli dünya yurt olamaz.
BozkırkurduHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 20227,7bin okunma
Zülfü Livaneli sevdiğim bir kişilik. Hem müziklerini dinlemek hem de kitaplarını okumak beni mutlu ediyor. Yeni çıkan kitabını da hemen aldım. Bir otelin açılışına katılan konukların, garsonların, bekçilerin birçok kişinin yaşamına girip çıkıyoruz kısa öykü tadında anlatımlarıyla. Bu bölümleri çok sevdim. Zehra ve Emre ise romaın bütünlüğünü oluşturan tutkal görevi gören iki karakter. Özellikle Emre karakteri tam yerine oturmamış gibi geldi bana. Davranışları, sözleri. Tamam tutarsız bir kişi ama o bunu böyle yapmaz ya da söylemez der gibi okudum. Livaneli entellektüel bir yazar. Bu romanda da ne kadar bilgisi varsa hepsini bir kere de anlatayım der gibiydi. Hele son bölüm . Ölülerin konuştuğu bölüm. Hiç olmamasını tercih ederdim. Belki haddim olmayarak yazıyorum ama gerçek düşüncem bu. Livaneli sevenlerdenseniz özellikle farklı bir yaklaşım olan kısa yaşam öyküleri tadından yenmez. Diğerlerini de ansiklopedik bilgi olarak tutabilirsiniz.
Ona göre, asıl çocuk olan benmişim bu, başlangıçta bir kuşkuymuş, ama giderek tam bir inanç halini almış onda.Benim yalnızca boyum posum, elim yüzüm bir yetişkine benziyormuş; ama gelişme yönünden, ruh, kişilik yönünden, hatta belki akıl yönünden bile, bir çocukmuşum ve altmış yaşına dek de yaşasam,böyle kalacakmışım. Çok güldüm tabii; doğru değildi bu; nasıl çocuk olabilirdim ki ben?Burda gerçek olabilecek tek şey, yetişkinlerle birlikte olmayı sevrnememdi; gerçekten de -ta ne zaman fark etmiştim bunu- büyüklerle birlikte olmayı sevmiyordum.Çünkü yapamıyordum onlarla.Yetişkinler bana ne söylerlerse söylesinler, bana karşı ne kadar iyi olurlarsa olsunlar, bana zor geliyor onlarla birlikte olmak; canım hep dostlarıma gitmek istiyor; ve benim dostlanm, her zaman, yalnızca çocuklardır.
tarihimizin tarihimizle uzaktan yakından alakası olmayan dizi ve filmlerden öğrenildiği şu günlerde gerçek tarihi gerçek kanuniyi öğrenmek için mükemmel bir kitap. hem de sıradan tarih kitaplarının oluşturduğu çizginin çok dışında ve kanuninin kişilik özelliklerinden de bahseden , Talha hocanın kendi çekimleriyle de süslediği bu kitabı tüm tarihseverler okumalı :))
Bu kitap salt bir nazire, yahut karşı ütopya değildir!
Kitap ile ilgili farkına varılan ilk gerçek bu olsa da, sayfalar ilerledikçe kitabın aslında bir kötülük problemi çözümü görevini gördüğünü farkediyor kişi. Karakterler; insan ruhunun iyiliği üzerine sürülen çeşitli tezleri temsil eder biçimde ,saf iyi, saf kötü, kotüleşmis, iyiliğe meyyal, kişilik özelliklerini barındıran çocuklardan oluşuyor ve biz bu çocuklar bünyesinde kötülük probleminin cevabını arıyor, iyi ile kötünün daimi mücadelesini seyrediyoruz. Genel olarak Golding bir görüş belirtmekten kaçınsa da romanın sonu ile birlikte onun cevabını almış oluyoruz. Bu sonda belirttiği gizli yargı ve kitabın bütünü ele alındığında Golding'in Schopenhauer fikrine yakın olduğu izlenimine kapıldım ben. Siz de okuyun ve theodize üzerine cevaplarınızla birlikte romanın sonunu zihninizde sil baştan kurgulayın!
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,3bin okunma
Kalktılar. Aynı odada uyumuyorlardı. İki kişilik toplumda sevgiyi dipdiri tutacak çareyi bulduklarını sanıyorlardı. Evlenen iki kişinin gitgide sevgilerini yitirmelerinin baş sebebini aynı yatakta uyumalarında görürdü. Uykuda başına buyruk yaşayan inan bedeninin kendini koyvermişliği, hormalası, yellenmesi, hepsinden çok o biteviye uyku soluması, kişinin bu bedende aramaktan hoşlanacağı gizlerin değerini düşürürdü. Gerçek sebep bu muydu acaba? Yoksa içinde gizli bir ikiyüzlülükle, kim olursa olsun, bir başkasının kendini uyurken seyretmesini mi istemiyordu? Yaşadığınca hiç kimseyle bir yatakta uyumamıştı.