"Bir düşte uyanık yürüyoruz; bizler geçmiş zamanların hayaletlerinden başka bir şey değiliz."
(...) zaman... zaman bizi nasıl da önce bir yere bağlıyor ve sonra kafa karışıklığına sürüklüyor. Kendimizi sadece güvende hissediyorken olgun olduğumuzu düşünüyorduk. Sorumlu olduğumuzu hayal ediyorduk, oysaki sadece korkakça davranıyorduk. Gerçekçilik diye adlandırdığımız şey, olan bitenlerle yüzleşmek yerine sonunda olan bitenlerden kaçınmacın bir yolu çıkıyordu. Zaman... bize yeterince zaman verin, o zaman en iyi desteğe sahip kararlarımız sallantılı, kesinliklerimiz gelgeç şeyler olarak gözükecektir.
Reklam
Ahmed Arif
Son numarası toplumca gerçekçilik. Ağzından düşmüyor bu söz, "sosyal realizm” realist olmadan sosyal olunabilirmiş sanki. Hiç de iyi bir şiirine rastlamadım daha. Ortalama memur şiirleri işte. Varlık'a yazıyormuş. Diline bir söz dolamış: "Kılıca lokma yapmalı bunları, kılıca lokma!" Lokma yapacakları da kendisi gibi ozanlar.
FAKİR BAYKURT: Orhan Kemal diyor ki: "Köydeki köylüyü yazmıyorum, köyünden şehire gelmiş köylüyü yazıyorum." Tabii böyle olacak. Biz hepimiz gerçekçi yazarlarız. Gerçekçi yazar; gördüklerini, yaşadıklarını, iyi bildiklerini, bir de bildiklerine dayanarak, tasarladıklarını, yani onlardan meydana getirdiği kompozisyonları yazar. Orhan Kemal, köy romanı yazarken, köyünde köylüyü, pek tabii, yazamaz. Metodu gerçekçilik olduğu için, şehirdeki köylüyü tanımış. Niyeti iyi diye, köyündeki köylüyü yazmıya kalksa, başarılı olabilir mi, olamaz mı?... Ben şüpheliyim.
Gerçekçilik, içinde yaşadığın topluma yer yer ayna tutmaktan ibaret değil ki. Asıl gerçekçilik, asıl yurtseverlik, içinde yaşadığın toplumun bozuk düzenini görmek. Bozukluğun nereden geldiğine akıl erdirmek, sonra da bu bozuklukları ortadan kaldırmaya çalışmak.
Sayfa 189Kitabı okudu
Hayalperest, hatta biraz fantastik bir hayal gücüne sahip olmasına rağmen, onu gördüklerini yazmaya zorlayan esaslı bir gerçekçilik aşkı vardı onda.
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.