Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mühim
A'kil-bâliğ olan kimselerin yapmakla mükellef oldukları üç husus vardır: 1. İtikad (İnanç) 2. Fıil (Yapılması gereken ameller) 3. Terk (Terkedilmesi lâzım gelen davranışlar) İtikada ve kalbin amellerine gelince, insan âkil-baliğ olduğunda, kendisine her şeyden önce kelime-i şehadeti bilmesi ve anlaması farzdır. Ancak âkil-bâliğ
Abbasi döneminin ictimai bozulmalarına karşı Türkler İslam alemi içerisinde yeni bir soluk olmuşlar, pekçok sapık düşüncenin etkisiyle yozlaşmaya başla­yan kadının ictimai durumunun düzeltilmesinde rol oynamışlardır. Kadınların kamu hayatına katılımı açısından ilk dönem Osmanlı toplumunun müsbet bir model oluş­turduğunu görüyoruz. Göçebe Türkmen aşiretleri ara­sında kadının toplumsal etkinliği benimsenmiş ve ona hayatın her safhasında rahat hareket etme imkanı sağ­lanmıştır. Belki de bundan dolayı üretim ve sanat faaliyetleriyle meşgul olan kadınlardan, zaviyelerde şeyh olan kadınlara kadar her alanda 'iş'lerini ' cinsiyet'le­rinin önüne koyabilmişlerdir. Aslında kadının konu­munu tüm toplum yapısından bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Reklam
Vefalliğin, Ahmed er-Rifal (öl. 1182) tarafından kurulan Rifaiyye'den ayrı bir mahiyet taşımadığı ve bu sonuncunun teşekkülünden sonra kendi içinde eritildiği öne sürülmüş ise de göçebe Türkmen kabileleleri arasında heterodoks bir mahiyet aldığı görülmektedir. Ne yazık ki, Baba İlyas çevresinin dışında XIII. yüzyılda bu tarikatın diğer temsilcilerini tanıma imkanına sahip değiliz. XV. yüzyıla kadar bile varlığını sürdürmüş olduğu anlaşılan Vefaiyye tarikatının, bu yüzyılda Bektaşiliğin teşekkülüyle onun, ve daha büyük bir ihtimalle XVI. yüzyılın başlarından itibaren Aleviliğin içinde içinde eridiğini düşünmek gerekiyor. Bugün özellikle Doğu Anadolu'da bazı Alevi dedelerinin elindeki icazetnamelerinin Tacü'l-Arifin Seyyid Ebu'l-Vefa'ya dayanması bu hipotezi destekler gibidir.
  MALAZGİRT’İN 900. YILDÖNÜMÜ VE MİLLÎ KÜLTÜR Hüseyin Nihal Atsız Geçmişi anmak insanlara mahsus bir iştir. Hayvanlar geçmişi düşünmez. Onlar yalnız içinde bulundukları ânın kaygısındadır. “Geçmiş” ne kadar kusurlu olursa olsun bugün ve yarın için vereceği derslerle, göstereceği ibretlerle ihmaline imkân olmayan bir kitap, insanlara milletlerin
TÜRK MİLLETİNE ÇAĞRI Milletimiz Orta Asya’daki hayatının en eski yüzyıllarında atı ehlileştirmek suretiyle mesafeleri kısaltmayı bilmiş, böylelikle geniş bölgeleri kontrol etmek imkânını bularak büyük devlet kurmak başarısını sağlamıştır. Başka milletler ancak şehir devletleri kurabilirken, birçok şehirleri de içine alan bu devletler, Türklerde
İbn-i Haldun - Konfüçyüs
_Benzer hadiseleri benzer şartlar veya benzer şartları benzer hadiseler meydana getirmektedir. _O, senin mutluluğunu senden daha çok ister ve senin çıkarlarını da senden daha iyi bilir. Çünkü o, senin idrakinin ve aklının sınırlarının üstünde bir varlıktır _Türkler, savaşçı karakterleri ve kahramanlıkları nedeniyle islâmın kurtarıcısı olmuşlardır.
Reklam
Kadın-Oluş: Cinsel Farkı Yeniden Düşünmek
Deleuze'ün sorduğu gibi, bir beden ne yapabilir? Ampirik olanın, bir kendiliğin özgül mevkii ol­duğunu öne sürmek istiyorum: Ampirik olan uzamsal, hatta jeopolitiktir, ama hem doğrusal, tarihsel (Chronos) hem de döngüsel, soybilimsel (Aion) anlamıyla zamansaldır da. Her varlık, bir organizma olarak kendi içeyerleşik zamansallığı­na sahip olduğu gibi, göçebe bir özne olarak da daha karma­şık, ileriye dönük bir zamansallığa sahiptir.
Sayfa 111 - Otonom YayıncılıkKitabı okudu
Abidelerin yazı üslûbu ve kelimeleri, bunlardaki medeniyet seviyesinin -alelāde göçebe hayat şartarı dahilinde bekleneceği gibi- aşağı olmadığını farzettiriyor. Hatta han, bütün Türk kavimlerini kendisinin yazıp bıraktığı ābideleri okuyarak anlamaya ve bundan kendi hanlarının başarılarını ve halkın hana karşı ayaklanması neticesinde karşılaştıkları zorlukları bilmeye çağırıyor. Halkta okuma ve yazmanın bu kadar yayıldığını düşünmek elbette zordur. Lakin kitâbelerdeki bu sözler devleti idare eden zâtın, yâni hanın kendi vazifelerini, Chavannes'ın "Hanlar bu heykellerinde yalnız kendilerinin vahşi şöhretlerinin rüyalarını (Reve de gloire brutale) tasvir etmişlerdir" sözleriyle anlatmak istediğinden daha geniş bir şekilde anladığını gösteriyor.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İSLAM’IN KILICI O zaman kadar Cengiz Han imparatorluğunu Asya sınırlarından ileri götürmemişti. Çölde büyümüş ve medeniyete ilk teması Katay’da gerçekleşmişti. Bunu takiben Katay şehirlerini bırakarak doğduğu yaylanın otlaklarına dönmüştü. Daha sonra Güçlük olayı ve Müslüman tacirlerin gelişleri ona Asya’nın öbür yarısını da
34 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.