“Güzellik nasıl eskir sana gösterir aynan;
Saatin Bunca güzel dakikana kıydın der.
İzler getirir her boş yaprak senin aklından;
Şu sözleri öğretir işte sana bu defter:
Açık seçik çizgiler göreceksin bak aynana:
Onlar aklına açık gömütler getirecek.
Güneş saatindeki gölgeler söyler sana:
Hırsızlama yürüyor zaman sonsuzluğa dek.
Bak senin belleğinde kalmayacak ne varsa
Yaz şu boş sayfalara yaz da gör: ne bakımlı
Olur düşüncelerin çocuk gibi doğarsa
Bıraktıkları izler orada kalır saklı.
Bak da saatle ayna zenginleştirsin seni
Düşünceler kazançla doldursun defterini.”
Yarı karanlığa alıştırılmış olan gözleriniz çok yakında daha parlak ışıklar için açılacak. Resmetmemiz gereken gölgeler seleflerimizin ışıklarından daha parıltılı olacak ve müzelerde onlarınkilerin hemen yanı başında duran resimlerimiz en karanlık geceyle kıyaslandığında kör eden gün ışığı gibi parlayacak.
„. Annem için de kendi özel araştırmalarının sonucu aynı oldu. Döndüğünde onu karşılayan Barcelona, onun yıllar önce ardında bıraktığı yer değildi artık. Her köşesinde babamdan bir iz bulsa da, babamın uzun zaman önce ayrıldığı bir gölgeler şehri bulmuştu karşısında.“
Gölgeler uzadığında, isimlerimiz toza dönüştüğünde, sevdiğimiz yahut nefret ettiğimiz ne varsa pas tutacak.Sarsılmaz bir gerçek dışında her şey unutulacak.
Bu yeryüzünde yaşayanların dünyasıyla hiçbir bağlantısı olmayan uçucu, sırça, rakik ruhu, kıvrımlı elbisesinden ona işkence eden gövdesinden yavaşça çıkmış, başıboş gölgeler dünyasına gitmiş, sanki benim gölgemi de beraber götürmüştü.
“Bitirdim ben...
Koydum lavtamı kenara.
Mor üçgüller arasında
''Gölgeler asılı durdukça
Şakımak da sona erdi, şarkılar da.
Bitirdim ben...
Koydum lavtamı kenara.
Eskiden bülbüller gibi erken,
Çiy düşmüş çalılarda öterken,
Kestim artık sesimi.
Yorgun bir ketenkuşuyum şimdi.
Dudağımdaki ezgiler bitti,
Öttüğüm zamanlar geçip gitti.
Bitirdim ben.
Koydum lavtamı kenara.''