Oğuz Atay'a AİT DEĞİLDİR...
#Biliyor musun Olric
Neyi efendimiz?
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
Neden efendimiz?
Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
Onur Yürüyüşü'nde öpüşen çiftlerden rahatsız olup ahlakının bozulduğunu söyleyenler, bugün iki çocuğun taciz edilişini resimlerle anlattığını öğrendiniz, dava sonucu çıkan kararı da gördünüz "mükemmel ahlak" kavramınız üstüne oturup düşündünüz mü acaba? Çok ahlaklı bir toplumuz ya hani, ahlakımız birbirini seven iki insan öpüşünce bozuluyor ya hani. Bir düşünün lütfen.
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Peş peşe okuduğum dört Saik Faik kitabının ardından ki yaklaşık 70 civarında öyküye denk geliyor, bir durup soluklanmak, biraz okuduklarımı sindirmek, biraz da üzerimde biriken yükü boşaltmak maksadıyla bir mola vermek icab edince, bir semaver dibinden daha güzel bir köşe olamayacağını düşünüp çıkınımı buraya boşaltmaya karar verdim...
Gelin,
“Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm.
Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi:
-Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.”
Ben başka bir dünya yapmak için yıllarca çalıştım. Alışılmış kurallarla savaştım, istediğim ve istemediğim şeyleri belirlemeyi bildim, kalabalıklarla baş ettim, dilediğimde
Ne çok okunacak kitap var. Hergün listeye bir yenisi daha ekleniyor. Bazen ömrüm yetmeyecek diye düşünüyorum ve beklemenin anlamı yok diyorum. Bu sitenin bana kazandırdığı en güzel şey, dostlukların yanında, yeni kitaplar keşfetmek oldu. Unuttuğum, okumadığım, rafa kaldırdığım kitaplar. Evet işte onlardan biri daha.
Yıllardır ara verdiğim Aziz
-Spoiler içermez-
Her ne kadar çocuk kitapları kategorisinde yer alsa da bu bir yetişkin masalıdır. Haklı ile güçlünün savaşıdır. Bir sistem eleştirisidir, hem de bizden bir yazarın bize dair eleştirileridir. Tanıdığım en iyi masal anlatıcısının öğüt niteliğindeki bir başka kitabıdır.
Filler diyarının sultanı bir gün karınca denen hayvanların
İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene:
-Benim Ahmet’i gördünüz mü? diyor.
Hangi Ahmet’i yüz bin Ahmet’in hangisini?
Yırtık basmasının altından kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun, İstanbul yolunun aksini gösteriyor:
-Bu tarafa gitmişti, diyor.
O tarafa? Aden’e mi, Medine’ye mi, Kanal’a mı, Sarıkamış’a mı, Bağdat’a mı?
Ahmet’ini buz mu, kum mu, su mu, iskorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? Eğer hepsinden kurtulmuşsa, Ahmet’ini görsen, ona da soracaksın
-Ahmet’imi gördün mü?
Hayır… Hiç birimiz Ahmet’ini görmedik. Fakat Ahmet’in her şeyi gördü. En alasından cehennemi gördü.
Anadolu Ahmet’ini soruyor.
Ahmet’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek… Fakat biz Ahmet’i kumarda kaybettik!
✒ " Dünya ne sana ne de bana kalmaz.. Sultan Süleyman'a kalmadı böyle hiçbir kitap yazmaz.." Kalmadı ya koca Süleyman'a kalmadı. Deyin hele şimdi ağalar paşalar, kalır mı dünya kimselere ? Kefeninde; daşını toprağını, evini damını, parasını pulunu götüren var mı ola gördünüz mü heç ? Düşünün hele bir bunca dövüş niye o vakit ? Nece
Twitter'da bugün olan bitenleri gördünüz mü ?
Kendisi de cerrahi bir doktor olan hanımefendi, hayvanseverleri de toplayıp, hayvanları ne kadar sevdiğini göstermek için bir köpekle normal bildiğin insanla öpüşür gibi öpüşüyor.
Diğer toplanmış kişilerde bunları alkışlıyorlar..
Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Hayvandan geçen hoonor bir hastalıkla bu doktor hanım 82 gün komada kalıyor ve ölüyor...
Yani bakın şimdi ben de bir hayvan severim, yakın paylaşımlarıma da bakabilirsiniz.
Balkonuma gelen bir kumrunun beni ne kadar mutlu ettiğini ya da kedi köpeklerle ilgili sevgi dolu nasıl muhtelif paylaşımlar yaptığımı sizler de biliyorsunuz..
Fakat arkadaşım bu kadar da içinden çıkılmaz şizofrenik bir vaka haline gelip, it tapara dönüşmeye de gerek yok.
Hayvanseverleri tenzih edip, it taparların, şöyle de bir huyu var:
Bunlar normalde doğaya ya da hayvana karşı çok merhametli gözüküyor değil mi?
Ama bir insana karşı aynı hassasiyeti göstermiyorlar. Bir anda nasıl bir şeytan görmüşe dönüşüyorlarsa, aman Allah'ım! o nasıl çemkirmek! O nasıl çemkirmek!
"Allah'ım ben nasıl bir pisliğin içine düştüm" deyip kaçıp kurtulasın gelir, o derece yani.
Pablo Neruda şiirlerini ondan habersiz sevgilisine okuyan postacıya:
''Neden şiirlerimi çalıp sevgiline kendi şiirlerinmiş gibi okudun postacı?" Diye sitem etmiş.
Postacı: "Üstad, şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır. Benim o şiirlere ihtiyacım vardı.'' demiş.
Şiirler kelimelerden mısralara evrildikten sonra ortak
"Siz hiç emeğinizi, sofradaki ekmeğinizi şeytanın gelip aldığını gördünüz mü? Lakin bu şeyh geçinen insi şeytanların elleri müritlerinin cüzdanlarındadır."
> Hele şöyle yamacıma bir yanaşın bakalım. Bugün gene hep birlikte kalemi kuvvetli, eserleri birbirinden güzel mi güzel bir yazarın kitabına saracağız. Sizi bilemem, ama ben kekimi, Selanik gevreğimi, kahvemi aldım ve uzun aradır paslanmış olan parmaklarımı çalıştırmaya başladım bile.
imgyukle.com/i/24365.ECYvft
> Diyet filan