Mesafe denilen şey, uzayın zamana oranından başka bir şey değildir ve zamanla birlikte değişir. Bir yere gitmenin zorluğunu bu zorluk azaldığı anda geçerliliğini kaybeden bir miller, kilometreler sistemiyle ifade ederiz. Sanat da bundan etkilenerek değişir; çünkü iki ayrı dünyaya aitmiş gibi görünen iki köy, boyutları değişen bir manzarada birbirlerine komşu olurlar.
Utanç
Bizim memlekette Tarla sürülmesine sürülür Yağmur yağmasına yağar Toprak ana verir vereceğini Bire bin aldığımız olur Doğrudur Ama n'eyleyim Görünen köy kılavuz istemez Senden utanıyorum senden Bir şey yapamadığım için Ağzı var dili yok sarı öküz (Yaprak, 15.3.1949)
Sayfa 206 - Can Yayınları
Reklam
Kafka & Dostoyevski
Dostoyevski, Karamazov Kardeşler’de karda düşüncelere dalmış, hareketsiz duran bir köylüyü anlatan bir tablodan bahseder. Adam herhangi bir düşüncenin farkında değildir; ucunun nereye varacağını bilmeden izlenimlerin içinde toplanmasına belli belirsiz bir izin verir. Bu izlenimleri zaman içinde büyüttükten sonra, muhtemelen ya kurtuluş arayışıyla Kudüs’ün yolunu tutacak ya da doğduğu köyü yakacaktır. Belki de ikisini birden yapacaktır… Bu Rus köylü ile Franz Kafka’nın Şato’sundaki “K.” arasında, K. buz gibi bir kış gecesinin geç saatlerinde yolculuğunun görünürdeki sonuna vardığında, bir benzerlik kurulabilir. “Köy,” diye yazar Kafka, “derin kar tabakasının altındaydı. Şatonun olduğu tepe görünmüyordu, etrafını karanlık ve sis sarmıştı, geniş şatonun varlığına işaret edecek tek bir cılız ışık huzmesi bile yoktu. K. anayoldan köye giden tahta köprü üzerinde durup yukarıda bomboş görünen karanlığa doğru uzunca baktı.” Sonrasında olanlar erişilemeyecek bir Kudüs’e doğru yola çıkılan umutsuz bir hac ziyareti gibi görünebilir, ya da eşit derecede umutsuz olan, köyün hareketsiz yaşantısını ve şatoyla olan bağlarını yıkma girişimi de olabilir, belki ikisi birden ve belki de hiçbiri.
İthaki Yayınları
John Starhurst
Çok çalışan, humma kurbanı da olan misyonerler inatla, bazen de umutsuzca görevlerine sarılıyor ve muhteşem bir ruh hasatına yol açarak özel bir tezahürün, bir dinsel ateş sağanağının gelmesini bekliyorlardı. Ama Yamyam Fiji inatla direniyordu. Kıvırcık saçlı yamyamlar, insan bedeni bolluğu devam ettikçe, tencerelerinden vazgeçmekte
Balina Dişi - Alfa YayıncılıkKitabı okuyacak
Giriş ya da Zor Bulunan Cemaate Merhaba
Gerçekte var olan cemaat, cemaatin ete kemiğe bürünmüş haliymiş gibi yapan, bir rüyanın gerçekleşmiş hali gibi görünen ve -böyle bir cemaatin sunacağı varsayılan iyilikler karşılığında- koşulsuz sadakat talep edip, bu sadakatten yoksun her eylemi hıyanet sayan bir kolektiftir. Kendimizi pençesine düşmüş olarak bulduğumuz “gerçekte var olan cemaat”, verdiği ya da vermeyi vaat ettiği hizmetlerin karşılığında katı bir itaat bekler. Güvenlik mi istiyorsun? Özgürlüğünden ya da en azından onun büyük bir kısmından vazgeç. İtimat ını istiyorsun? Cemaatinin dışındaki birine güvenme. Karşılıklı​ anlayış ını istiyorsun? Yabancılarla konuşma, yabancı dil kullanma. Bu sıcak yuva duygusunu mu istiyorsun? Kapındaki alarmı kur, girişe kamera koy. Emniyet mi istiyorsun? Yabancılan içeri alma, sen de garip davranışlardan ve tuhaf düşüncelerden uzak dur. Sıcaklık mı istiyorsun? Pencereye yaklaşma ve onu asla açma. Buradaki açmaz, bu tavsiyeye uyup, pencereleri kapalı tutarsanız bir süre sonra içerdeki havanın ağırlaşması ve sonunda da bunaltıcı hale gelmesidir.
"Amerikan milletvekilleri kendi hükümetlerinden sormuşlar: 'Şu Türkiye'ye para verip yardım edelim, diyorsunuz ama, orası demokrasiden uzak, basın hürriyetinden mahrum bir memlekettir, bu nasıl olur?' Amerikan hükümeti de, siyaseti icabı cevap vermiş: 'Yok efendim, Türkiye'de dehşetli bir demokrasi, mostralık bir basın hürriyeti
"Çok Yaşayın" adlı yazı - Malûmpaşa - 15 Eylül 1947Kitabı okudu
Reklam
498 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.