"Hayatta benim gibi anormal derecede içine kapanık başka çocuklara rastladığımda gördüm ki, onlar da bir kere bağlandıklarında başkasına kalplerinde yer vermiyorlardı."
"Şu kadınlar ne garip mahluklar. Duygusal durumları ne çabuk değişiyor. Bir anda dünyanın en mutsuz, en kederli, en suçlu insanı iken, nasil da kolayca gökyüzünün en üst katına çıkabiliyorlar. Sevgileri, tutkuları uğruna neleri göze alabiliyorlar. "
"Yani gelecekte, yerin üstünde zevk, rahatlik ve güzelliğin peşinde koşan varlıklar yaşarken, yerin altinda ise sürekli olarak emeğinin koşullarına adapte olan yoksullar ve isçiler yaşıyordu."
"Gelecek çağa gitmek için çalışıp, uğraşarak harcadığım yılların düşüncesi, şimdi ise ondan kurtulmak için duyduğum kaygılı isteğim. Kendimi bir insanin kurduğu en karmaşık ve en umutsuz tuzak içinde bulmuştum."
"Tomrise göre birine bir uzvun kadar bağlı olmak hayata karşı saygisizlikti. Kendi hayatına karşı saygısızlıkti daha dogrusu. Tanriya bile yeteri kadar bağımlı olmazken kendisi ile benzer vasıflara sahip başka bir canlı nasil bu kadar da bağlanılabilir olurdu ki?"
"Kendimce kurallarım var. Uyumsuzum. Kabulleniyorum ve inadına değişmiyorum. Beden ve zihne hizmet etmeden, ihtiyaçlarını karşılamayı sürdürerek gerçekliğimle yaşıyorum hayatı. Benden şikayetçi olanlara diyecek sözüm yok çünkü kendilerini yok sayıyorum."
Siz erkekler yok musunuz, diyordum."
Şarabımdan bir yudum aldım. "Biz erkeklerin nesi varmış ?" diye sordum.
"Kadınları boyama kitabı gibi görüyorsunuz. "
"Boyama kitabı mı?"
"Evet. Boyama kitabı gibi görüyorsunuz. Onları en sevdiğiniz renklere boyamaya çalışıyorsunuz