"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Bu aralar en çok düşündüğüm konulardan birisi bu oldu arkadaşlar.Biz Dünyalık mı yaşıyoruz, yoksa Ahiretlik mi diye? Bunun cevabı aslında çok basit : Çoğumuz dilde Ahiretlik yaşıyoruz.Gönülde ise Dünyalık.Neden mi böyle dedim? Önce iyiliklerimize bakalım.Yaptığımız iyiliğin büyüğü, küçüğü elbet olmaz.İyilik iyiliktir.Ama bir insana 50 liralık
"Rüyamda gördüm dün gece babaannemi "Çocuk yaşında yüzümü güldürdüğün güllerin kokusunu hatırla yavrum. Boşver dikenleri" dedi bana☺️
"Kalbin Amberi"💙
Çocukluğumdan beri hayatın sert rüzgarlarıyla incinen kederli kalbimi son derece yürekten sevgisiyle ısıtır, bazen harika anne yemekleri yapardı bana. Bende mutlu etmek için
Öyle büyük şeylerde gözüm yok hiç,
küçük mutluluklar diliyorum; küçücük..
Bir çocuk saflığında gülüşler,
Islanmış çimenlerin kokusu,
Çimenlerdeki çıplak ayaklar,
Bahçedeki gül ağacı,mis kokulu çiçekler,
Gıcırdayan salıncak,
Çocukken oynadığımız oyunlar tadında sımsıkı sarılışlar,
Ruhumuza dokunan şarkılar,
Akordu bozulmayan bir yaşam bestesi,
Maskelerden arınmış yüzler,
Sımsıcak kahkahalar,
Çatılmayan kaşlar,
Gün doğumları,
Hepsi bu………!
Farid Farjad
Namazda huzurdayız ama kimin huzurunda durduğumuzdan gafiliz. Bunun için ikâme edilen bir miraç değil namazlarımız;aradan çıkarılan bir borç gibi.
Ah bir anlasak,namaz seccadeyi serdiğimiz anda değil,selam verip seccadeden kalktığımız anda başlar.Bu idrak, böylelikle bizim iki namaz arasında geçen vakitlerimizi de kulluk şuuruna yükseltir. Namazın
Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 164 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim.
Bu
"AH DOKTOR!!! NEVRİM DÖNÜYOR, DÜNYA DÖNMÜYOR!!"
Tıkır tıkır, tıkır tıkır... Tahta beşik sallar gibi. Bir, iki, üç, dört, beş.. On ikiye kadar. Sonra bir dakika susuyor, yeniden başlıyor.
Ah o hidrofor yok mu?! Delireceğim uykusuzluktan...
..............
Bahçeli, iki katlı, müstakil bir evde doğdum ben. Babamın kendi elleriyle
Türk edebiyatının son dönem yazarlarından Beşir Ayvazoğlu, Güller Kitabı ile bizleri kültürümüzün uzun ince ve çiçeklerle bezeli yollarında zevkli bir yolculuğa çıkarıyor.
Hem bir araştırmacı hassasiyeti hem de bir edebiyatçı zerafetiyle ile yazılmış olan kitap, kültür tarihimiz açısından ortaya konmuş önemli bir eserdir. Çiçeklerden yola
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi
Ne kapanan kapılar
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi
Ne de turna katarı gökte
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine
Ardında dünyalar ışıyan camlar
Her şeyin zıttı ile kaim olduğu şu âlemde, Suskunlar’ı anlatabilmek için konuşması gerekiyordu birilerinin. Bu maksadı hâsıl eylemek niyetiyle aldım sazı elime. Sâkitini, kimi zaman dilsiz şeytan kılan kimi zamansa Hakk’a ulaştıran sade ama çetrefilli ‘susmak’ eylemi üzerine temellendirilmiş olan bu kitabı konuşmak zor olacak. Biliyorum, “söylesem
.
Sen gül çocuk, sen gül.!
Sen gülünce umudum artıyor.
Ve ben kocaman bir çocuk oluyorum.
Ve sana söz...!
İnsanlığın kokusu, geçte olsa tüm dünyayı saracak.
// Yusef Masadow //