Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gülcan Saygılı

"Yazmak bir bakıma anlatılmaya değmez olanı anlatmaktır. Böylelikle anlamsız olanı anlamlı kılmaya cüret etmektir."
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Sanki aklının kancaları, kopçaları filan var. Ya da aklına bir sürü ilik açılmış da her nasılsa, gelip düğmeleniyor sorunlar. Uzun bir fermuarın dişleri gibi birbirine kenetleniyor kendisi ve şu dünyanın dertleri. Kalbine dikiş iğneleri, topluiğneler, tığlar gibi saplanıyor tasalar. Sanki bir makaranın...
"Aslında herkesin çocukluk döneminde bir şeyler aksar. Ama insan, duyguların dürüstçe yaşanabildiği bir çevrede yetişirse olumlu duygular gibi olumsuz duygularını da açıkça yaşamayı öğrenebilir,dolayısıyla kendine fazla yabancılaşmaz."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan niye insan ırkı yürüsün diye bu kadar zahmete katlanıyordu? Bu çok mu istenen bir şeydi? Tür olarak çok mu çekiciyiz?
... ve hayat ondan ne kadar çok şey almaya çalışırsa, o da ondan o kadar çok şey almaya çalışıyordu; bazen de barış müzakereleri yapıyorlardı (oturduğu zamanlar); büyük uzlaşma sahnelerini hatırlıyordu; ama çoğunlukla, gariptir ki, hayat dediği bu şeyin korkunç, düşmanca ve eğer kendisine fırsat verilirse insanın kafasına vurmaya hazır bir şey olduğunu hissettiğini itiraf etmeliydi. Ebedi sorunlar vardı: Acılar; ölüm; yoksullar. Hep kanserden ölen bir kadın oluyordu, burada bile. Yine de, bütün bu çocuklara bu hayatı yaşayacaksınız demişti. Bu sekiz kişiye usanmadan hep bunu söylemişti.
Sayfa 62 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu bir mayalanma anıdır, tohum şişer, tutulan ekmek hamuru kabarır, nar çatlar, meyveler bal tutar, çocuk koşmak ister, yükselen deniz en yüksek çizgisine ulaşır...
Sayfa 32 - sander yayınlarıKitabı okudu
Bir kadın bir erkeğe verdiğini başka bir erkeğe veremez çünkü. Daha doğrusu her erkek bir kadından kendi ne alabilecekse onu alır.
Sayfa 43 - sander yayınlarıKitabı okudu
Mutlu sonlar yalnızca bir duraklamadır. Üç çeşit büyük final vardır: İntikam. Trajedi. Bağışlama.
Sayfa 210Kitabı okudu
Ruh, bilincimizin izin verdiğinden çok daha zekidir. Bazı şeyleri öyle derine gömeriz ki, ortada gömülecek birşey olduğunu bile anımsamayız. Bedenlerimiz anımsar. Nevrotik yapımız hatırlar. Oysa biz anımsamayız.
Sayfa 153Kitabı okudu
İnsan olarak gereksindiğimiz tek şey vahşi bir doğa değil; hayallerimizin evcilleşmemiş, açık alanları. Okumak el değmemiş, vahşi şeylerin bulunduğu yer.
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
KAPI ARALIĞI: Tükenmemişken aşk, ayrılık vakti gelir ya bazen,hani sütten kesilmiş bebek gibi kalır insan. Mario Levi'nin "Çin Lokantası" öyküsü bütün birliktelik olasılıklarını böyle bir parantezin içinden sorgular. İlişkinin özlem olarak kalması, yalanla özdeş oyunlara girme tedirginliğine yeğlenesi bir kapı aralığı vermez mi gerçekten? Ve bu hüzünlü eşikte beklerken o aralıktan küçücük bir sevinç payı çıkaramaz mı kişi kendisine? Uzayan, kimi eşyaların yaşanırlığı ile kimi duvar seslerini barındıran ilişkilerin tüm iyi niyetlere karşın zamanla yıprandıklarını, başlangıçtaki güzelliklerini yitirdiklerini her ikimiz de çok iyi biliyoruz çünkü. Öyleyse birlikteliğimiz bu türden bir yalnızlığa, bir çözülmeye yol açmayacağı için güzel olacak. Birbirimizi tüketme olanağını hiçbir zaman bulamayacağız örneğin, bedenini, gündelik, en doğal alışkanlıklarını daha yakından tanıyarak, yolun bir yerinde belli belirsiz, güvenilirliği tartışılır bir özlem adına ayrılma isteğini hiçbir zaman duyamayacağım içimde. Benim için hep bir olasılık, beklenmedik, uzun yolculuklarla özdeş bir seçenek olarak kalacaksın. Seni, aradan uzun yıllar, tümceler ve sevinçler geçse de hep bu metindeki gibi anımsayacağım. Sözünü daha önce de ettiğim o küçücük kapı aralığı bu belki de.
"İçimde biri vardı-bir başka parçam- artık nasıl tanımlamak istiyorsanız; öylesine hasarlıydı ki, huzur bulabilmek için beni ölü görmeye bile hazırdı."
"Seninle dünyayı, kasaba kasaba, kıyı kıyı dolanmak isterdim. Her gün bir yaş daha gençleşir, çocuklaşırdın! Yalan değil, olacak bu."
Sayfa 129Kitabı okudu
"Seninle, yüzyılların hayvan ötesi tutukluğuna ve donan insan düşüncesine bir can, bir haysiyet verebiliriz gibime geliyor. Yalansız, riyasız, çıkarsız bir haysiyet."
"...insan düşüncesinin ulaşabildiği bütün kavramların üstünde, biz hep birbirimizi görecek, duyacağız."
"...Duyduğumuz ya da garip bir alamet olarak algıladığımız o deprem, atalarının ve yanmış olan köyde bir zamanlar yaşamış olanların kendisini beklediği öteki dünyanın sınırını oluşturan görünmez seti muhteşem bir güçle yıkıp geçmek üzere bu dünya ile arasındaki son bağları koparmış olan Nelio'nun ruhuydu..."
Sayfa 203Kitabı okudu