Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
2 senenin ardından HGOİ okumak
Eveeeet, neredeyse iki seneden fazla bir süre serinin devam kitaplarını bekledik. Bu süreç içinde ilk iki kitabı resmen unuttum desem yeridir. Çoğu sahne aklımdan çıkmış ve en önemlisi de seri ile olan bağım sarsılmış. HGOI demek benim için çok önemliydi çünkü bana okuma alışkanlığı kazandıran seri de bu olmuştu. Bir ayda 30 sayfa kitap okusa
352 syf.
7/10 puan verdi
Bir süredir yorumumu toparlamaya çalışıyorum çünkü puanım konusunda şüphelerim var. Bu yorumun sonuna gelene kadar puanımı kesinleştireceğimi düşünüyorum. Zaten epeydir kitap yorumu yazmadığım için körelmişim biraz. Hadi yorumuma geçelim.
Yazarı ilk kez bu kitabıyla tanıdım. Yalın ve güzel bir anlatımı var. Bir günde bile bitirebileceğiniz kadar
Küçümsenen herkese..
Umarım kendin de dahil herkesi haksız çıkarırsın.
Evett geldik serinin son kitabına. Kitapin konusu: Mirası alma sırası umursamaz, vurdumduymaz gibi görünen ortanca kardes Cal'e gelmistir. Onun görevi çocukluğunun çoğunu orda geçirdiği aşık olduğu kadının olduğu yazlıkta bir yaz gecirmek ve orayı satmak. Ama dedesinin Cal'a sürprizleri bununla da bitmez. Çünkü yazlığın yarısı eskiden aşık olduğu Lanadadır ve Cal'ın onu ikna etmesi gerekir. Evett gelelim kendi yorumuma. Kitapin konusu ikinci şans. Ve açıkçası ben ikinci şanslara hiç mi hiç inanmam. O yüzden assiri önyargı ile başlamıştım. Yani 3 günde falan 50 sayfa okudum o kadar önyargıdan bahsediyorum. Ama sonra okuyunca o kadar beğendim ki. Cal'ın her defasında alkol gibi şeylere sarılmasına çok sinirlenmistim gerçekten. Ve evet babalarından nefret ediyordum ama Cal'e bu kadar yüklenmesi saka mi? Gerçekten ben tetikleniyordum okuyunca. Neyse. Aşklarına gelelim. Lana'nın sevgisini iliklerime kadar hissettim. Cal'ın babasını ve beynindekileri silip atması çok güzeldi. Cami ile ilişkisi çok tatlıydı. Caminin onun babası olmasını istediği sahneye kalbimi bıraktım.Hele Cal'in her kötü söz söylediğinde onu soymasi çok komikti. Lana çok sabırlıydı. Hayret ettim ben okurken. Açıkçası ben bu kadar sabırlı olur muydum bilmiyorum. Kasabanın bu kadar birbirine bağlı ve samimi olması çok güzeldi. Kısacası kitap hoşuma gitti. Güzeldi. Okumaya değer. Bu kadarr
!!spoiler!! to lovers Budur işte amk son 40-50 sayfa haricinde 460 sayfalık kitapta ancak bu kadar nefret edebilir biri birinden. Gideon olmasa çekilecek kitap değil, bilmiyorum çeviriden mi bilmiyorum yoksa yazardan mı ama son 100 sayfa harici 350. sayfadan öncesi hiç sarmadı beni hiç. Aslında ben bu kitabı pdf bir şekilde 2-3 günde 120 sayfa okudum ama çok sevince Gideon’u dedim basılı alayım. Aptallık etmişim çünkü aldıktan sonra da PDF olarak okurum ve nerdeyse ilk ay 120 sayfayı yeniden okumama rağmen okuyamadım o 120 sayfayı. İnanılmaz sinir bozucu bir durum neden böyle oldu neden 3. Aya girene kadar bitiremedi ben bu kitabı ve neden 2 günde bitirdim neyse okumada zorladı beni işte karakterlerle de Gideon harici sona doğru zar zor bağ kurdum VE AMK SONDA GİDEON ÖLDÜ?! BEN ŞİMDİ İNANILMAZ EMİNKEN BU KİTABIN 3’ÜNÜ DE OKUYACAĞIMA OKUMA SEBEBİM ÖLÜNCE BEN NEDEN OKUYAYIM BU KİTABI?! (Kahrolsun ya amk ya) ben de fan çizimlerinden sanmıştım ki liktor müydü ne o Gideon oldu kıza kefen giydirmişler amk beyaz beyaz sikicem
Bilesin ki kalbimiz kocaman olduğu sürece sevdiğimiz her şey içine sığar.
Herkesin abarttığını düşündüğüm bir kitap olduğunu sanıyordum ta ki okuyup bitirene kadar. İşte o zaman abartılacak kadar olduğunu hatta daha fazla abartılması gerektiğini düşünmeye başladım.
Kitabın kapağı ve ismi her ne kadar tatlı gözükse de aslında içinde bir çocuğun fakirlikle, şiddetle dolu hayatını barındırıyor. Kitap yeri geldi güldürmeyi, yeri geldi ağlatmayı başardı. Hikayenin bitmesine son 50 sayfa kala ağlayarak bitirdiğim de bir gerçek. Beni bu kadar etkileyeceğini ve ağlatacağını hiç düşünmemiştim. :’)
Benim gibi daha okumamış kişiler varsa bence kitabı en kısa zamanda okumaları gerek. Bir çocuğun gözünden hayatı okumak hiç bu kadar dokunaklı olmamıştı. Zeze hayatım boyunca hep aklımın bir köşesinde bulunan karakterlerden biri olarak kalacak. Keşke ona sımsıkı sarılabilsem :’)
Kitabın yazarı olan Jose Mauro De Vasconcelos Zeze’nin ta kendisiydi. Vasconcelos, 12 günde yazdığı bu romanı “yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını” söyler.
1724 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Ön söz:
(Biraz spoiler içerir) Sefiller bambaşka bir kitap. Bu incelemenin hakkını veremeyeceğimi biliyorum. Çoğu şey yarım kalacak ne kadar anlatmak istesem de anlatamayacağım.
Hikaye Akışı için Gerekli Bazı Karakterlerin Analizi:
- Jean Valjean:
Kendisi bir ekmeğe muhtaç kaldığı için ekmek çalması sonucu kürek mahkumiyeti ile cezalandırılıyor.
Mavi Trenin Esrarı
Agatha Christie... Hayran olduğum, iyi bir yazar. Mavi Trenin Esrarı ondan okuduğum birçok kitaptan biri. Yazar bu kitabı eşinden ayrıldıktan hemen sonra yazmış. Bence bu durumu bize söylemesinin -ya da durumun bize söylenmesinin- nedeni kitaptaki bazı sorunların sebebine anlayış göstermemiz.
Kitap mükemmel bir kurguyla başlıyor. O kadar akıcı ki
Hassas Ruhlara!
PARMA MANASTIRI
Stendhal'ın kaleminden çıkan ve Tolstoyu bile etkileyen bir kitap Parma Manastırı.
Fransız ruhunun yazmakta zorlandığı bir kitap olduğunu ve kitapta geçen olayları kesinlikle takdir etmediğini her cümlesinde vurguluyor. Fransız ve İtalyan kültürlerini karşılaştırıp İtalyan tavırları sineye çekmeyi de unutmuyor:
“Fransız
ah Leksey üzümlü kekim seni seviyorum
spoiler olabilir.
Kitabı çok önceden hızlı bir şekilde 2-3 günde bitirmeye yaklaşırken aşırı akıcı olması sebebiyle bitirmeye kıyamayıp yaklaşık bi 50 sayfa bırakmıştım. Kaldığım yerden aylar sonra devam etmeme rağmen çocukluğunu bu kadar net bi şekilde hatırlayan Maksim Gorki etkisi olacak ki ben de unutmamışım yaşadığı acıları.İçimi tekrar
Bu yılın ilk kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Ve hemen özetine geliyorum.
4 arkadaş beraber gezmek için Amsterdam'a gitmeye karar veriyorlar ancak uçakta oluşan problem nedeniyle uçak düşüyor ve 3 tanesi maalesef ki hayatını kaybediyor. Geriye kalan bir kişi ise aradan uzun bir süre geçmesine rağmen onları gördüğünü hatta yanık kokusu aldığını söylüyor.
Carter, yani geriye kalan arkadaş ölen kişilerin son isteğini yerine getirdikten sonra onları görmemeye başladığını fark ediyor ve tüm istekleri yerine getirmeye başlıyor. Ancak son Arkadaşının istediği şey kaybolan karısını bulması.
Aradan 18 ay geçmiş ve maalesef ki olay hakkında pek de bilgi yok denilebilir. Carter, olayları çözmeye çalışırken karışık şeyler oluyor. Ne bu süreçte bazı şeylerden dolayı ekipler Carter'dan şüphe etmeye başlıyor. Peki sizce arkadaşının kaybolan karısının kaybolmasında onun parmağı var mıydı, var ise ceset neredeydi?
Başta olayı çok güzel giriş yapılmışken sonradan fazla detaydan dolayı açıkçası aklım karıştı. Normalde bir günde bitirebileceğim bir kitap iken 3 güne yayıldı. Belki de benden kaynaklı da olabilir, bilemiyorum. Maalesef ki ısrarla önerebileceğim bir kitap değil.
Kitaptan alıntılar:
Hayatta her zaman kazanamazsın, daha önce Sahip olduğunuz şeyi takdir etmek için bazen kaybetmek gerekir.
Sayfa sayısı: 318
Aldığım fiyat: 37,50 TL.
Aslında konu çok güzel. Bir siyahi kadının kölelikten kurtulmak uğruna kaçarken, bebeklerinden birini öldürmek zorunda kalmasını ve hayalet bir beyaz kız, diğer yaşayan kızı, birlikte yaşadığı bir erkekle 124 adlı bir evde yaşamaya başlamasını konu edinen bir modern masal.
İlk 150 sayfaya sabrederseniz (roman 310 sayfa) , kesinlikle bitirirsiniz.
“… konuşmak mı susmak mı, susmamak mı yoksa konuşmamak mı, her şeyin olduğu gibi devam etmesine izin vermek mi yoksa düzeltmeye, Kurtulmaya çalışmak, bu gidişatı düzeltmek için sözlerle müdahale etmek mi, kelimelerle ifade etmek mi yoksa hiç dile getirmemek mi, insanları tehlikeye karşı uyarmak mı yoksa onlara konu hakkında bir fikir bile vermemek
Sam and Julie
Kitap sırf bitmesin diye günde 50 sayfa okumaya karar versem de okumamak için kendimi zor tuttum ve çabucak bitirdim. Gereksiz hiçbir ayrıntıya yer vermeyerek kendini akıcı bir şekilde okutturan bir kitaptı.
Julie Sam'i görür ve tanışırlar bir süre sonra da sevgili olurlar. Sam bir gün trafik kazasında ölür ve bunu atlatamayan Julie son kez onun sesli mesajdan sesini dinlemek için arar fakat telefonu Sam açar. Sam ona tekrar yaşadıkları anları hatırlatır ve Julie'nin hayatına teşvik etmeye çalışır. Mika ve Jamie'ye de telefonla konuşturur Julie, Sam'la olan bağlantıları giderek azalır. Son hakkını ise mezuniyet balosundan sonra yapmaları gerekmektedir fakat Julie'nin telefonu kırılır ve beni beklemesin diye Sam'i her yerde arar fakat bulamaz en son Sam'in telefonuna hattını takar ve arar. Birbirlerine veda ederler ve Sam'in son sesli mesajı kitabı okuyan herkesi ağlatacaktır eminim ki.
Kitapta en sevdiğim kısım sonundaki sesli mesajdı. Gerçekten çok duyguluydu ve devam etmek için arkamızda bıraktıklarımıza zor da olsa veda etmemiz gerektiğini hatırlatıyordu.
En sevmediğim kısımsa herkesin Sam'in ölümünde Julie'yi suçlamasıydı. Kızın hiçbir suçu yoktu.
Kitap o kadar güzeldi ki bir kere daha okumak isterdim.
Ne söylenebilir ki başka ? :)
Ben bu kitap serüvenine başladığımdan beri onlarca kitap okudum ve içinde güzel olanlar vardı, kötü olanlar da vardı. Bugün de Serenad'ı bitirdim. Zülfü Livaneli'nin yazdığı Serenad kitabını bitirdim.
Çok önceden beri okumak istiyordum fakat şu çok sayfa psikolojisi beni yiyip bitiriyordu. Aslında, diyordum ki işte 400 sayfa nasıl
