Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Altay Yaratılış Destanı'nda Erlik'in kovuluşu
Tanrı kızıp bağırdı, sesi gökte çınladı: İn yerin dibine, in artık in, in buradan! Neyin var neyin yoksa, al tümünü, buradan in! Kur yerin en dibine, ne istersen kendine! Topla damın, deveni, in yerin en dibine! Kendine ne istersen, ordunu, askerini! Kur yerin en dibine, sarayını, kaleni! Sönmez ateş alevi, göklerde hiç sönmesin, Ne güneş ve ne de ay, gözüne görünmesin! Yerin en diplerine seni kapatacağım! Bil, seni kıyamette ancak çağıracağım!
-Evet, Manu bunu söylüyor ve Zerdüşt bunu öğretiyordu! Güneş ateşten doğar, ay da güneşten, ateş tüm evrenin ruhudur; temel atomları sonu gelmeyen akıntılarla dün yaya akıp boşalır! Bu akıntılar gökte kesiştikleri noktalarda ışığı, yeryüzünde kesiştikleri noktalarda altını üretirler. Işık, altın; aynı şeyler! Somut haldeki ateş. Aynı maddenin görünen ve dokunulan, akışkan ve katı halinin, su buharının buzdan farkından başka bir şey değil. Bunlar kesinlikle düş değil, bu doğanın genel yasası. Ama bilimden bu genel yasa nin sırrını çekip almak için ne yapmak gerek? Şuraya bak! elime dolan bu ışık altın! Tek gereken belirli bir yasaya göre genleşmiş aynı atomları başka bir yasaya göre yoğunlaştırmak. Nasıl yapmalı? Bazıları güneş ışığını gömmeyi düşün düler. İbn Rüşt, evet İbn Rüşt. İbn Rüşt bir güneş ışığını Kurtubadaki büyük camide Kuran'ın bulunduğu bölmenin solundaki ilk sütunun altına gömdü; ama işlemin başarılı olup olmadığını anlamak için mahzen ancak sekiz bin yıl sonra açılacak.
Reklam
Eximenus <ya da Ksenophanes> dedi ki: Tanrı her şeyi sözle yarattı. Onlara "Ol!" dedi, oldular, ekleyip birleştirdiği diğer dört öğe (top- rak, su, hava, ateş) gibi, ve düşmanlar birbirine karıştı. Nitekim görüyoruz ki ateş suya düşman, su ateşe, bu ikisi de toprakla havaya. Yine de Tanrı onları barış içinde bir araya getirdi, ki artık dost olsunlar. Böylelikle, her şey bu dört öğeden yaratıldı, gökyüzü, taht, melekler, Güneş, Ay, yıldızlar, yer, deniz ve içindeki her şey. Bütün bunlar çeşit çeşit, benzer değil, ve Tanrı bunların doğasını değişik değişik yaptı, yaratıklar gibi.
Rig Veda
Hinduizmdeki bu en eski kutsal eser MÖ 1500 civarında Sanskritçede sözlü olarak bestelenmiştir. Zaten çoktan çökmekte olan Harappa medeniyetini, İndus ve Ganj vadilerini işgal ettikleri sırada yok eden (bir zamanlar Aryanlar olarak adlandırılan) Hint-Avrupalı göçmenlerin ilahilerini ve kutsal şiirlerini içeriyordu. Bu göçmenler yaklaşık beş yüzyıl önce Karadeniz ile Hazar Denizi arasında yer alan ata topraklarını bırakıp İran üzerinden Hindistan alt kıtasına geldiler. Arkeolojik kalıntılar göçebelerin Mahenjo-daro'yu istila ettiklerini, yangınlar çıkardıklarını, oranın sakinlerine kestiklerini ve katlettikleri yerde bıraktıklarını gösterir. Harappa medeniyeti muhtemelen yükselen deniz seviyesinin nehirleri taşırması ve sellere neden olması nedeniyle büyük ölçüde zayıflamıştı. Soluk tenli sığır çobanları yanlarında bir pantheon tanrı getirdiler: Gürbüz savaş tanrısı İndra, güneş ve ateş tanrısı Agni, dinî ayinlerde kullanılan halüsinojenik içecekle ilişkili Ay tanrısı Soma. Rig Veda MÖ 300 yıllarında yazılana kadar sözlü gelenekle aktarıldı. Kitap ve diğer Vedalar ya da kutsal yazılar Vedik döneme (MÖ 1500-600) adını verir.
Sayfa 200 - Kronik KitapKitabı okudu
Burhan;
Burhân/delil, kesin sonuç elde etmek için kesinlik taşıyan öncüllerden oluşturulmuş bir kıyastır. Kesinlik taşıyan öncüller ise, altı kısımdır: 1- Evveliyyât (aksiyomlar): Bir, ikinin yarısıdır. Bütün, parçadan daha büyüktür. 2- Müşâhedât (gözlemler): Güneş aydınlatıcıdır. Ateş yakıcıdır. 3- Mücerrebât (deneyimler): Sakmunya safrayı gidericidir. 4- Hadsiyyât (sezgiler): Ay, ışığını Güneşten almaktadır. 5- Mütevâtirât (doğru haberler): Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) peygamberlik davasında bulundu ve mucize gösterdi. 6- Kıyası, kendilerinde olan önermeler: Zihinde mevcut olan “iki eşit parçaya bölünme” ilişkisi gereği “dört, çifttir” dememiz gibi.
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
Reklam
Zamanının "Ay Tarihçesi"ni yapmış kral...
İlk kavimler bu erkek eli değmemiş tanrıçaya özel bir saygıyla tapmışlardır. Mısırlılar ona İsis adını vermiş; Frigyalılar Astarte diye anmış; Eski Yunanlılar Phoebe adıyla tapınmış, Latona ile Jüpiter'in kızı saymış, kararmalarını Diana'nın yakışıklı Endymion'a yaptığı giz dolu kaçamaklarla açıklamışlardır. Mitolojideki efsaneye
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İÇ BAKIŞ SÜRECİ
Kadim Yogiler, insan vücudu hakkındaki dikkate değer bilgilerini büyük ölçüde bir iç gözlem süreci yoluyla elde ettiler. Raja Yoga sayesinde kendilerinin o kadar yoğun bir şekilde farkına vardılar ki, büyük kan damarlarını, sinirleri ve organları görmek yerine içsel olarak hissettiler. Bu tür iç gözlemlerden, kundalini'nin tezahür edebileceği
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
-Gece ile Gündüzün Münazarası- Gece ve gündüzün birbirlerine üstün gelmek için Münazara sırasında gösterdikleri delilleri dinle. Bu, gönülden gam ve kederin şiddetini uzaklaştıran bir sergüzeşttir. Onlar üstünlüklerini ispatlamak için mücadeleye giriştiler. Bu övme ve kınama konusunda şöyle sözler geçti: Gece: Tanrı gündüzü geceden yarattığı
Reklam
Eskiden insanlar; güneş, ay, yıldız ve ateş gibi şeylere taparlarmış. Şimdi nerde değersiz aşağılık kompleksi bir şey varsa ona tapıyor. Mesela; Para, siyasetçiler, partiler ve cemaat gibi. İnsanlık geliştikçe kendi akli dengesini kaybediyor. Vakit geçtikçe Değer verdikleri şeyler daha da basitleşiyor. Basit şeylere değer vermek bir noktaya kadar güzeldir fakat şerefini haysiyetini ona bağlamak aşağılıkça bir harekettir. “Allah seni özgür yaratmışken, başkasının kölesi olma!!” demiş
Hz. Ali
Hz. Ali
SIĞMAZAM.
1. Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam 1. (İki cihan (dünya ve ahiret) benim içime sığar, ancak ben bu dünyaya sığmam. Mekansızlık cevheri bende, ben bu aleme sığmam.) 2. Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam 2. (Bütün
Bulunur belki bir gün bir şehirde bir sokak Bir ev, sessiz bir oda, her köşesinde bahar Öyle mağrur ki zaman yeniden doğmak için Bir kadın bir cihangir istiyor kaderinden Bir adam, kucağında güneş, ay ve yıldızlar Kâinatın o sonsuz, o esrarlı yerinde Bak işte, tarihini arıyor ellerinde
1.189 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.