Hatırlıyorum, yine bir perşembe günüydü. Şair olsaydım, içinde 'perşembe' geçen bir şiir yazmak isterdim, çünkü tam olarak öyle bir perşembeydi. Hatta öyle ki, hayatımda hiç o kadar güzel bir perşembe görmemiştim...
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü.
Aydınlıktı, güzeldi dünya.
Bir adam düştü o gün Galata Kulesinden.
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında,
Bütün umutlarıyla birlikte paramparça oldu.
En uzun günüydü ömrümün
bir yanı sabır bir yanı tınmaz
bir yanı kahır bir yanı kanmaz
bir kez daha sığınarak kendi yüreğime kendi şehrimde
yeniden başlıyorum yazmaya,
yeniden ve yine yapayalnız..
Hicretten on altı-on yedi ay kadar sonraydi. Şaban ayının 15. günüydü. Allah Resûlü [sallalla- hu aleyhi vesellem], Selimeoğulları'nı ziyarete git- ti. Bu arada öğle namazının vakti girdi. Cemaatle namaza duruldu. Farz namazın iki rekâtı kılındık- tan sonra şu âyet-i kerime nâzil oldu:
"(Resûlüm, vahyin gelmesi için) yüzünün göğe doğru aranıp durduğunu görüyoruz. Bunun için seni razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Artık yü zünü Mescid-i Harâm'a (Kâbe'ye) doğru çevir. Ne şekilde olursanız yine yüzlerinizi Käbe tarafina döndürünüz" (Bakara 2/144),
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahu aley hi vesellem), namazın içinde yüzünü Kudüs'te- ki Mescid-i Aksa'dan Mekke'deki Kâbe'ye doğru çevirdi. Peşindeki cemaat de saflarıyla birlikte döndü. Böylece aynı namazın ilk iki rekâtı Bey- tülmakdis'e, son iki rekâtı da Beytullah'a doğru tamamlandı. İşte bu hadisenin cereyan ettiği Se- limeoğulları Mescidi'ne "Mescidü'l-kibleteyn" (iki kıbleli mescid) denildi.
En uzun günüydü ömrümün
süzgün, kamaşan bir arzuyla
her yanım karmakarış
yıllar ve yıllar ve yıllar sonra kendi şehrimde
yeniden yazmaya başladığım şu gün...
Bir yanı unutulmuş bir yanı taşkın
bir yanı bastırılmış bir yanı bıçkın
düşlerimle boğuşarak uyandım
ve boğulurcasına kendi karanlığımda saatlerce dolaşıp durdum şehri..
Bu şehir
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu.
Ahmet Haşim'in Gurabahane-i Laklakan'ın da yer alan "Müslüman Saati" yazısında, alaturka saatten, alafranga saate geçişin kendinde uyandırdığı, kendine çok yakışan duygular üzerine "Eskiden kendimize göre bir yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre dinden, irktan, görenekten esinlenen bir beğenimiz olduğu
Bıyık kesik, iki canipten.uçları sarkık,
Yanaklar etlice, solgun, dudak kaim ve çıkık.
Ağızda öfke köpürmüş, bir ihtiras iie şiş,
Açılmadan da kokar ya, içinde birkaç diş.
Sakal şakakların altından uçları sivri,
İner ta göğse kadar, bu şiar-ı din eseri.
Baş usturayla kazınmış, keleş, benekli, siyah,
Yazılmış enseye katmerli fi
GALATA KULESİ
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
En uzun günüydü ömrümün
bir yanı sabır bir yanı tınmaz
bir yanı kahır bir yanı kanmaz
bir kez daha sığınarak kendi yüreğime kendi şehrimde
yeniden başlıyorum yazmaya
yeniden ve yine yapayalnız...
Ömrüm senden özür diliyorum !
Nihat Behram, Ekim 96, İstanbul
En uzun günüydü ömrümün
süzgün, kamaşan bir arzuyla
her yanım karmakarış
yıllar ve yıllar sonra kendi şehrimde
yeniden yazmaya başladığım şu gün...
Bir yanı unutulmuş bir yanı taşkın
bir yanı bastırılmış bir yanı bıçkın