Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hakan Güneş

Hakan Güneş
@gunshan
Farklı şekilde algılama ve düşünme yeteneği kazanılan bilgiden daha önemlidir. -David Bohm Paylaşımlar onayladığım anlamına gelmiyor.
Hekim
Bolu
5 Haziran
78 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
İnsanın ül­küsü, özlemi, öylesine yüce olmalıdır ki bir nok­taya bağlı kalmasın. Yoksa bu ülkü, duruş ile, durak ile sonuçlanır ve duruş da anlamsızlık ve boşluk bunalımına iletir.
Reklam
In the fifth century BC this new way of seeing the world received a boost from Plato, who built his whole philosophy on the idea of a transcendental realm separate from an earthly realm. The transcendental realm was the source of abstract Truth and Reality, the ideal essence of things, while the material world was but a poor imitation – a mere shadow. This idea came to inform the Christian notion of a spiritual heaven set in opposition to a worldly realm of mere matter – sinful, decaying and passing away. Indeed, the Church, and the Christian Roman Empire that expanded across Europe, vigorously sponsored the Platonic view, which came to be formalised in the doctrine of contemptus mundi: ‘contempt for the world’.
Better mobility will depend, not on some new kind of transportation system, but on conditions that make personal mobility under personal control more valuable. Better learning opportunities will depend, not on more information about the world better distributed, but on the limitation of capital-intensive production for the sake of interesting working conditions. Better health care will depend, not on some new therapeutic standard, but on the level of willingness and competence to engage in self-care.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Peki bütün bunların karşılığında ne gördüm? Bakırcılar çarşısına götürsen iki ruble etmez bir üstün başarı madalyasını bile bana çok gördüler. Dalkavukların, yukarıda dayısı olanların, her firsatta rüşvet almaktan çekinmeyenlerin üç senede bir dereceleri yükselirken;otuz senelik memurluk hayatımda üç derece ancak alabildim.
Modern Kölelik
Efektif talebin düzeyi, ilk önce gelirin dünyadaki dağılımı ile belir­lenir. Açıktır ki bir alıcı ne kadar parası varsa o kadar çok şey alabilir. Bu basit gerçek, kapitalistler için içkin ve süregiden bir ikilem oluşturur. Bir yandan, mümkün olduğunca çok kar elde etmek ve dolayısıyla başkalarına, örneğin çalışanlarına giden artı-değerin miktarını en aza indirmek isterler. Diğer yandan, en azından bazı kapitalistler, yaratılan artı-değerin bir kısmının yeniden dağıtımı­ na izin vermek zorundadır; yoksa normal olarak ürünleri satın almak için çok az alıcı olacaktır. Dolayısıyla, zaman zaman en azından bazı üreticiler gerçekten çalışanlarına verdikleri ücreti artırmaktan yanadır.
Reklam
Tüm bu işleyişin ardında ipleri elinde tutan birileri olduğuna dair genel bir inanış var. Demokrat politikacıların ya da otokrat despotların yerine dünyayı gizlice yöneten bir milyarderler zümre­sinin her şeyi kontrol ettiğini düşünüyorlar. Sistemin karmaşıklığını hafife alan bu tip komplo teorileri hiçbir yere varmaz. Gizli odalar­da purolarını tüttürüp viskilerini yudumlayan birkaç milyarderin, bırakın dünyayı kontrol etmeyi, olup biten her şeyi anlamasına bile imkan yoktur. Acımasız milyarderlerin ve dar menfaat gruplarının bugünün kaotik dünyasında tutunabilmeleri, olan biteni herkesten daha iyi okumalarıyla değil sınırlı hedeflere sahip olmalarıyla ilgili­dir. Kaotik dar bir bakış açısıyla hedefe odaklanmanın birçok avan­tajı vardır ve milyarderlerin gücü de hedefleriyle doğru orantılıdır. Dünyanın en zengin adamı servetine bir milyar dolar daha katmayı kafasına koyduğunda amacına ulaşmak için sistemi oyuna getire­bilir. Fakat söz konusu milyarder küresel eşitsizliğe son vermeye ya da küresel ısınmayı durdurmaya kalktığında başarılı olamayacaktır , zira sistem fazlasıyla karmaşıktır.
Knowledge can be conveyed, but not wisdom. It can be found, it can be lived, it is possible to be carried by it, miracles can be performed with it, but it cannot be expressed in words and taught.
Ayrıca karar verilmesi gereken başka bir sorun daha vardı: Fransa ya da Almanya gibi bir ülkenin tarihine neler dahil edilmeliydi? Bu ülke­lerin coğrafi ve zamansal sınırları nelerdi? Çoğu tarihçi bugünkü toprak sınırlarını, hatta bugün iddia konusu olan sınırları kullana­rak hikayeyi mümkün olduğunca geriye doğru götürmeye karar verdi. Böylece Fransa'nın tarihi, 19. yüzyılda tanımlandığı haliyle Fransa'nın sınırları dahilinde meydana gelmiş olan her şeyin tari­hi oldu. Bu elbette oldukça keyfi bir şeydi. Fakat bir amaca hizmet etti: çağdaş milliyetçi duyguların pekiştirilmesi. Dolayısıyla, bizzat devletler tarafından cesaret verilen bir pratikti.
Some people may feel uneasy about reducing the vagaries of human behavior to cold numerical probabilities. Who among us wants to describe ourselves as “typical”? If, for instance, you added up all the women and men on the planet, you would find that, on average, the typical adult human being has one breast and one testicle—and yet how many people fit that description? If your loved one was killed in a drunk-driving accident, what comfort is there in knowing that walking drunk is more dangerous? If you are the young Indian bride who is brutalized by her husband, what cheer can be had from learning that cable TV has empowered the typical Indian bride?
"Benim dilimin sınırları, benim dünyamın sınırları demektir." Bu tekbencilikteki "Ben, felsefeye, ' dünyanın benim dünyamın' olması yoluyla girer." "Metafizik özne" de denilen bu Ben, dünyanın içinde değildir, dünyanın sınırlarından biridir. Bundan dolayı "Ben", dile getirilebilir bir şey değildir. Bir şeyden söz etmekle, o dile getirilmiş olmaz. Wittgenstein'a göre, bir şeyin nasıl olduğunu söylemek, onu dile getirmek demektir. Yoksa bir şeyin ne olduğunu söylemek, yani onun varlı­ğından söz etmek, onu dile getirmek demek değildir.
Reklam
Yaşlılık, yavaş yavaş bütün duyulara ilişkin hazları uzaklaştırıp en bencil tatminlere, en sert hayal kırıklıkları­nı getirirken geniş bir insan kültürünün zenginleştirdiği kişilerin, yaşam sevincini çoğaltır. Gerçek mutluluk kaynaklarından hiçbi­ri, yılların geçmesiyle tükenmez. Bilim, edebiyat, doğa ve insan­lığa duyulan ilgisi de azalmaz. Durum, tam aksinedir. Hiçbir şey, Quinet'nin şu sözleri kadar doğru değildir: "Yaşlılık geldiğinde, onu ileri sürdüğünüze nispeten çok daha az acı buldum. Sefaletin ve yıkımın tepe noktası dediğiniz yıllar, bana gençliğimdekinden çok daha ılıman geldi. Donmuş, ıssız, daracık ve sislere boğul­muş bir tepe beklerken bunun aksine, gözlerimin önünde daha önce açılmamış engin bir ufuk bulunduğunu fark ettim. Hem her şeyi, hem de kendimi daha açık görüyordum." Ardından şöyle ekler: "Siz, duyguların yaşadıkça köreldiğini öne sürüyorsunuz. Öyle hissediyorum ki bir yüzyıl boyunca da yaşasam, beni bugün isyan ettiren hiçbir şeye alışmayacağım."
Kendi hayatlarını bozulmuş ve ziyan olmuş görenler, özgürlükten çok, eşitlik ve kardeşlik ararlar. Onların özlediği eşitliği sağlayacak olan hiçbir zaman özgürlük değildir. Eşitlik arzusu, bir bakıma kişiliğini gizleme (anonimite) arzusudur, yani kumaşı meydana getiren ipliklerden birinin diğerinden ayırt edilmesi gibi. Böylece kimse bizi diğerleriyle kıyaslayıp kusurlarımızı ortaya çıkaramaz.
Önceki çağlarda, mesele kimsenin bu fikri düşünmemesi veya nasıl kullanılacağını bilmemesi değildi, mesele insanların geleceğin bugünden daha iyi olacağını düşünmemesi, bu yüzden de kredi vermeye istekli olmamasıydı. Genellikle geçmişin, şimdiki zamandan daha iyi olduğuna, bu yüzden de geleceğin daha kötü veya en iyi ihtimalle şimdiki zaman kadar iyi olacağına inanılırdı. Bunu ekonomik terimlerle anlatmak gerekirse, toplam zenginliğin sabit kalacağına veya azalacağına inanılıyordu; bu yüzden de insanlar, şahsen kendilerinin ve krallıklarının veya tüm dünyanın, örneğin on yıl sonra, daha fazla zenginlik üreteceğine inanarak girişimde bulunmanın kötü bir kumar olduğunu düşünüyordu. İş dünyası sıfır toplamlı bir oyun gibi görülüyordu. Elbette herhangi bir fırının gelirleri artabilirdi ama bu ancak diğer fırının gelirlerinin azalmasıyla mümkün olurdu. Venedik zenginleşebilirdi, ama aynı süreçte Cenova fakirleşirdi; veya Osmanlı Sultanı zenginleşebilirdi ama bunu İran Şahı'ndan almalıydı. Pastayı farklı şekillerde kesebilirdiniz ama sonuçta pasta aynı pastaydı. Bu yüzden pek çok kültür, çok para kazanmanın günah olduğuna ikna oldu. İsa'nın dediği gibi, "Bir devenin iğne deliğinden geçmesi, bir zenginin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır" (Matta 19:24). Eğer pasta değişmiyorsa ve bunun büyük kısmına sahipsem, bir kısmını başkalarının payından çalmış olmalıyım. Zenginler de bu yüzden, yani kötülükleri yüzünden kârlarının bir kısmını fakirlere dağıtmak durumundaydı.
Evren modellerinde kullanılan parametreler ve yapılan gözlemlerle ölçülen evrensel sabitler bize evrenimizin ne kadar hassas bir denge halinde olduğu­ nu göstermektedir. Öyle ki, bu parametreler biraz farklı olsaydı evrenimiz var olmayacaktı. Örneğin evrendeki tüm maddenin yoğunluğunu gösteren bir parametre biraz daha güçlü olsa evren kendi üstüne çöker; biraz daha zayıf olsa hiçbir yıldız ve galaksi oluşamazdı. 1998'de keşfedilen ve evrenin genişlemesinden sorumlu kozmik bir itici güç olarak değerlendirilen başka bir parametre biraz daha güçlü olsaydı, yıldızlar, galaksiler ve dolayısıyla ya­şam ortaya çıkamazdı. Öte yandan evrenin başlangıç koşullarındaki simetri kırınımı olmasaydı evrende madde de var olamazdı. Aynı şekilde canlıların evriminde de doğal seçilim için simetrinin kırılması, diğer bir deyişle kopya­lamanın hatalı olması gerekmektedir. Tamamen simetrik bir evrende evrim gerçekleşemez.
Şeyh Abdülaziz bin Baz, 1966 yılı gibi yakın bir tarihte, Suudi Arabistan kralından ülkesinin topraklarında yayılmakta olan sapkın bir düşünceyi en­gellemesini istemişti. Şöyle yazmıştı şeyh: "Kuran-ı Kerim, Peygamber'in öğretileri, İslam alimlerinin büyük çoğun­luğu ve hakikatler, güneşin dünyanın ekseni etrafında döndüğünü ... sabit ve durağan olan dünyanın da Allah tarafından insanların ayakları altı­na dümdüz serildiğini kanıtlamaktadır. Aksini iddia eden herkes Allah'ı, Kuran'ı ve Peygamber'i yalancılıkla itham etmiş olur."
346 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.