Rivayet olur ki yılın son günü doğanlar, üç yüz altmış beş günün yükünü sırtına alır, ilk günü doğanlarsa tüy gibi hafif bir umuda tutunarak etraflarına neşe saçarmış.
İyileşme doğrultusunda bir adım daha: Özgür ruh bir kez daha hayata yaklaşır, emin olabilmek için, yavaşça, neredeyse gönülsüzce, neredeyse güvensizce. Daha ısınır, eskiden olduğu gibi; duygu ve sempati derinlik kazanır, her tür eritici rüzgar başından eser. Sanki gözleri ilk defa şimdi, yakında elinin altında olanı görmüş gibi gelir ona;
Seviyor, sevmiyor...
İki insanın gönülden bağını anlatan papatyalarla karşılıklı oturup radyoyu açtım. Rastgele çalan şarkıları dinliyordum. Eskiden kalma bir alışkanlıkla, sıradaki şarkı bize gelsin,dedim.
Dışarıdaki paten sahasında Journey’nin “Open Arms”
isimli şarkısı çalıyordu ve tüm büyük çocuklar özel parti
odasının plastik camdan penceresinin önünden kayarak
geçiyorlardı. Abby doğum gününde yalnız olduğu
için herkesin ona güldüğünü biliyordu.
Tırnaklarını bileğinin iç tarafındaki süt kadar beyaz derisine
bastırdı ve ağlamamak için
"Ne dersek diyelim, ne iddia edersek edelim, dünya gerçekten çekip gitmeden çok öncesinde terk ediyor bizleri.
Daha önce de en çok meraklısı olduğumuz şeylerden, günün birinde artık gitgide daha az söz eder oluveririz, ille de konuşmak gerektiğinde zorlanırız. Hep kendi sesimizi duymaktan gına gelmiştir... Kısa keseriz..Vazgeçeriz... Otuz yıldır konuşuyoruzdur zaten... Haklı çıkmayı bile umursamamaya başlarız. Zevkler arasında kendimize ayırdığımız o küçük yeri bile koruma arzusunu yitiririz... Kendimizden iğreniriz... Azıcık karnını doyurmak, birazcık ısınmak ve hiçbir yere varmayan yolda giderken mümkün olduğu kadar çok uyuyabilmek artık başkalarının önünde takınacak yeni surat ifadeleri bulmak gerek... Ancak artık repertuarımızı değiştirecek gücümüz kalmamıştır. Eveleyip geveleriz. Onların, yani dostların arasında kalabilmek için bin türlü numara ve bahane ararız, ancak ölüm de artık buradadır, leş kokulu, yanı başımızda, artık daima orada kalacaktır, bir el pişpirik kadar bile gizemi kalmamış olacaktır. Gözümüzde bir anlam ifade etmeye devam eden tek şey olarak ufak tefek üzüntülerimiz kalmıştır, sözgelimi o küçük şarkısı bir şubat akşamı ebediyen susan bois-colombes'daki ihtiyar amcamızı henüz sağken ziyaret etmeye bir türlü zaman ayıramamış olmanın üzüntüsü. Yaşamdan geriye sakladığımız bir bu kalmıştır. Yani bu ufacık korkunç pişmanlık, gerisini ise, az çok yolda kusmuşuzdur, epey çabalayarak. Ve zorlanarak da olsa. Artık kimsenin geçmediği bir sokağın köşesindeki eski püskü bir anı fenerine dönüşmüşüzdür."
GECE ŞARKISI
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
Günün geçit vermez karlı dağlarını
Sanki sihirbaz bir el eritincedir.
Bütün gün beklediğim bahar ki gece,
Gökte yıldızların da ümidincedir.
Yollar, yollarda nihayet içime denk,
Sonsuzlaşarak başı boş gidincedir.
Ben ister güleyim, ister ağlayayım,
Sesimi yalnız kendim işitincedir.
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
çok zaman sonra oturup
bir fincan kahve içebilmeli insan
eski sevgilisiyle
geride bunu bırakabilmeli
yalnız ya da birlikte çekip giderken bir ilişkiden
her şey dün gibiyken
yıllar geçti