Bence gelmiş geçmiş en iyi distopya.tahminleri çağımza örtüşüyor.1984'ü de okudum ve bir benzetme yapmak gerekirse.1984'te karanlıktan göremiyorsunuz.Cesur Yeni Dünya'da ise aydınlıktan görememe durumu söz konusu ve bu bence bizim çağımızda olan bir şey.Olay örgüsü bence çok güzel ayrıca beni hiç sıkmadıda.Bence hiç zaman kaybetmeden alın ve okuyun.
Sebahattin ali bence bizi biz yapan değerlerin özünü benzetme sanatını yerinde ve ayrıntılarla kullanarak hoş açık bir üslupla tek tek nakşetmiş .Her hikayesi bir başka güzel ,yarım kalanlarıda belki biri tamamlar.
herkese göz kırpar ama, kimseyle evlenmez. (Mevlana hz.)
.
***Ne güzel bir benzetme olmuş...
Gelinin SÜSÜ, düğün bitinceye kadar sürer. Sonrası ise gerçek yüz ile başbaşa kalarak ÇETİN BİR İMTİHAN...
Sınavı geçenlere sonsuz SELÂM OLSUN...
İyi ki doğdun Yılmaz ERDOĞAN
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konabilir
bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
Gustave Ayı olmasaydı, Deve olabilirdi. 1852'nin Ocak ayında Louise'e mektup yazar ve ona bir kez daha, yola gelmez mizacını açıklar: O olduğu gibidir, değişemez, değişmek elinde değildir, olup bitenlerin doğal eğilimine bağımlıdır, yani "kutup ayısını buzlu bölgelerde yaşatan ve deveyi kum üstünde yürüten" doğal eğilime. Niçin deve? Belki de Flaubert'e özgü grotesk unsurun güzel bir örneği olduğu için: Deve aynı anda hem ciddi hem de komik olmaktan kurtaramaz kendini. Kahire'den şunları yazar Flaubert: "En güzel şeylerden biri de deve. Hindi gibi yalpalaya yalpalaya yürüyen ve boynunu bir kuğu gibi sallayan bu garip hayvanı seyretmekten hiç usanmıyorum. Bağırışını taklit etmek için kendimi paralayıp duruyorum, onu yanımda getirmeyi umuyorum, ama yüksek perdeden bir çeşit gurultunun eşlik ettiği bu sesi çıkarabilmek güç bir şey."
Bu hayvan aynı zamanda Gustave için bildik olan bir karakter özelliğini sergiliyordu: "Ben, hem fiziksel hem de zihinsel etkinliklerimde, bir hecin devesi gibiyim; hecin develerini yürütebilmek, ama bir kez yürüttükfen sonra da durdurabilmek zordur; ister devinimsizlikte olsun, ister devinimde, benim gereksinim duyduğum şey, süreklilik." 1853 tarihli bu benzetme de bir kez harekete geçti mi, durdurulması zor olur: George Sand'a yazdığı 1868 tarihli bir mektupta Flaubert, hâlâ koşmaktadır.
Sayfa 56 - IV, Flaubert'in hayvanlar kitabıKitabı okudu
Samsa bir sabah neden felç inmiş şekilde uyanmadı da böcek olarak uyandı? Neden özellikle böyle bir metafor kullanıldı?
Burada felç kalıp mecburiyetten hayatın aksaması fikrinin aksine tercihen hayata ayak uydurmamak fikri vurgulanmış. Peki neden böcek? Bunun sebepleri, öyküyü okuyucuya daha çarpıcı sunmak, yedirebilmek veya böcek metaforunun içine derin anlamlar yüklenebiliyor olması olarak söylenebilir. Böcek iken yiyor içiyor tabloyu elliyor eşyaları kıpırdatıyor kısacası ayak altında dolaşıyor. Yani ona biçilen rol (işe gidip para kazanması ve normal bir insan gibi davranması) dışında her şeyi yapıyor. Böcek, bu ruh halindeki bir insan için gayet güzel bir benzetme. Hem dışarıdan öyle gözüküyor hem Samsa öyle hissediyor.
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022222,8bin okunma
Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin uçurtma mesela
Altına konabilir bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine
Bir beyaz kağıda herşey yazılabilir
Senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan herşeyden
Bir gülden,
24. Görmedin mi! Allah nasıl bir benzetme yaptı: (Tevhid ve şehadet olarak) güzel söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir.
(Bu âyet-i kerîmede geçen “güzel söz”ü Allahu Teâlâ, bizim anlamamız için, kökü sağlam, sabit, yıkılmayan, kurumayan, dalları yer ve gök semasını tutmuş, meyvesi güzel olan bir ağaca benzetmektedir. Müfessirlerin açıklamasına göre, bu güzel söz; “kelime-i tevhid/kelime-i şehadet”, bu ağaç ise “mârifetullah” ağacıdır. Benzeyen, benzetilenin özelliğini taşır. Bu bakımdan mârifetullah (Allah bilinci) ağacı kimin kalbine dikilir, orada ne kadar kuvvetli kök salar ve ne kadar güzel gelişip meyvelerini verirse o insan artık özüyle, sözüyle, ahlâk ve davranışlarıyla kemâle ulaşır. Allah’a kulluk görevini yerine getirir, şirkten ve tâğûttan uzaklaşır. Yalnız Allah’ın rızasına uygun iş ve hareketlerde bulunur. Bu sayede de dünya ve âhiret saadetini hazırlamış olur.Aşağıdaki âyet-i kerîmede belirtildiği gibi kalpte/düşünce ve duygudaki kötü kelime ise küfür olup Allah’ı ve O’nun hüküm ve hâkimiyetini tanımama sözüdür ki her türlü fitne, fesat, musibet ve felâketin kaynağı olup bu da dünya ve âhiret bedbahtlığına sebep olur.)
Şimdi de sorunun diğer parçasını, yani insanların “korku” sebebiyle ibadet etmeleri veya cezadan sakınmak için güzel davranışlarda bulunması meselesini ele alalım. Öncelikle belirtmek gerekir ki, her şeye gücü yeten, kudreti sınır tanımayan bir varlık olan tanrının bu yüceliğinin insanda korku oluşturması gayet tabiidir. Ancak, tam bu noktada
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa