İslâm tarihçileri rivayetleri karşılaştıran ve okuyucuya kesin hükümler sunan birer yargıç olmak istemezler. Amaçları, işittiklerini ve okuduklarını toplamak; en küçük bir tahrife yer vermeden gelecek nesillere aktarmaktır. Bir kelimeyle hakikati keşfetmek istemezler. Hedefleri, hakikatin keşfine çalışacaklar için lüzumlu malumat ve rivayetleri gelişi güzel toplamaktır.
Tarihçi, okuyucuya dosyalar sunar. Onu etkilemeye kalkışmaz. Okuyucu, vereceği kararlarda tamamen hürdür.
İncelemeye, alıntıyla başlamak istiyorum; "Ana babasını dinleyen çocuklar gibi olmamalıyız; yani bize aktarıldığı gibi." (185)
Yani, geleneksel bilgilerle, başkalarından öğrenmekle bilge olunmaz. Bilgelik soruşturmakla ve sorgulamakla başlar. Ayrıca, birçok filozof'un metinlerini dikkatle incelerseniz,
Modern Çağ ile Orta Çağ arasındaki fark, şu noktadadır: İlim kilisenin hizmetinden fabrikanın hizmetine geçmiştir; ancak dün ilmin şiarı hakikatı keşfetmek idi, bugün ise güç kazanmak.
Bu kitap; sınırlarını aşan, kalıplaşmış kuralların dışına çıkan, artık cehalet yolundan kurtulmak isteyen ve kendini yenileme peşinde bulan bir martının öyküsü.
"Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi..." Artık başıboş bir hayat yaşamak zorunda değiliz, artık yaşamamızın bir amacı bir emeli
Hiçlik bütün varlığı önceler, sarıp sarmalar ve şartını teşkil eder. Kaygı tecrübesi bize saklı hakikati açar: nihai teselli yoktur, her türlü çabanın sonucu beyhudedir, akıbeti varolmayanın uçurumudur. Bu hakikati keşfetmek zor, hele onunla karşılaşmak ve yaşamak daha da zordur.