Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öte yandan devrimler, halkın özgürlüğüne kavuşması ve geleceğin va­tandaşları olma prensipleri adına değil, zavallıları kurtarmak adına yapıl­dığında, halk zavallılarla özdeşleştirilir. En korkunç eylemler "zavallıları kurtarmak" adına yapılır. Zavallıların gösterisi ve tatmini her şeyi, hatta terörü bile haklı göstermeye yeterlidir. Zavallılık adına her şey kabul edi­lir, devrim romantizmi içinde, devrim doğrultusunda giden her şeye, yani teröre izin verilir: "Bir kez acıma güçleri, özgürlüklerine kavuştuğunda (daha doğru bir deyişle, iplerini kopardığında) artık zavallılara, mağdur ve mazlumlara yardım etmez, toplumları yıkar, yok eder. Böylece, acımadan teröre, devrimden totalitarizme geçilir" (Arendt, 1990: 8).
İçimde bir devlet, bir politika, partiler ve devrimler yaratmalıyım. Bunların hepsi olmalıyım; bu ben-halk'ın gerçek panteizmi içinde Tanrı olmalı, bedenlerinin, ruhlarının, çiğnedikleri toprağın ve işledikleri fiillerin özü ve eylemi olmalıyım. Her şey olmalı, onlar ve onlar-olmayanlar olmalıyım. Zavallı ben, işte, yine gerçekleştiremeyeceğim bir düş!
Bernardo Soares, Huzursuzluğun KitabıKitabı okudu
Reklam
"(...)Asıl egemen olan halktır. Devletin başındakiler halkın efendisi değil, görevlisidirler. Dolayısıyla, görevlerini kötüye kullanırlarsa, halk onları uzaklaştırabilir."
Sayfa 15 - Kırmızıkedi, 1.Baskı, Cumhuriyet Bilgeleri, İlk Basım 1983Kitabı okudu
Şapka giyme zorunluluğu halk için teklif edilmemiştir. Çünkü halk böyle bir kanun zoruna lüzum kalmadan şapka giymeye başlamıştı. Teklifteki kanun zorunluğu mebuslar ve memurlar içindi. Demekki;genel olarak, toplumun kılığındaki değişiklik devrimi, kanun zoru ile olmamış, şapka giyimi bu gereğin milli vicdana mal edilmesiyle başlamıştı. Kanun zoru koyma ihtiyacı, halka göre aydın olmaları gereken mebuslar ve memurlar için duyulmuştu.
Sayfa 150 - Başnur Matbaası 1972Kitabı okudu
Ne güzel demiş, Mülkiye müfettişi Hamdi Bey.
"Cehaletin, geçim darlığının, iç ve dış aldat­maların, Kürtlük eğilimlerinin, son irtica hareketinin tedipten doğan intikam hislerinin, dini ve içti­mai devrimler vesilesiyle kara kuvvetlerin uyandır­dığı kötü telkinlerin etkisi altında bulunan avam halk, reis, şeyh, bey ve ağanın esir ve oyuncağıdır. Şekavet bunların kışkırtması ile olmaktadır."
- Galiba artık devrimler dönemine geldik? "Geldik kızım. Ancak bilirsin, ben farklı devrimlerden söz edilmesini sevmem. Aslın­da, tek ve muazzam bir 'Türk Devrimi' vardır. Ve bu devrimi, 'teokratik bir monarşiden, halk egemenliğine dayanan laik ve çağdaş bir cumhuriyete geçiş' olarak tanımlarım."
Reklam
Manifesto'dan önce Avrupa
19. yüzyılın ortalarında, Avrupa'da toplumsal ilerlemede ön planda yer alan üç halk vardı. Bunlardan ingiltere, iktisadi dönüşümde başı çeken ülkeydi ve giderek kendisini "dünyanın atölyesi" haline getirecek evrimde öncü konumdaydı. Buna karşılık Fransa da;Bastille'in zaptı (1789), "Eşitlerin Manifestosu" (Babeuf, 1796) ve "Üç Şanlı Gün" (1830 Devrimi) gibi simgesel tarihlerle belleklere çakılan devrim geleneğinin merkeziydi ve siyaseti temsil ediyordu. Almanya ise, bu uç ülke arasında iktisadi planda en geri durumda olmasına rağmen, bilim ve teoride en büyük sıçramayı başarmıştı. Dinde reform ile ilahiyatın giderek özgür felsefeye dönüşmesi, il. Frederik'in eğitim reformu, Kant'la başlayıp Hegel'le zirvesine ulaşan eleştirel felsefe ("Alman idealizmi") ve 1809' da Berlin' de ilk modern üniversitenin kurulmuş olması bu üstünlüğün aşamalarını temsil ediyordu. Tarihi maddeci kuram, İngiltere ve Fransa' dan katkılarla, bu zengin kültürel miras üzerine kuruldu.
İslam ve gericilik.
“Yukarıdan yarı-devrimler” ve kesintiye uğrayan halk devrimleri tarihinin gösterdiği gibi, ilerici kazanımların ve demokratik hakların korunup genişletilmesi, ancak bir “sürekli devrim”le, yani devrimin burjuva- demokratik aşamasından yükselen bir sosyalist devrimle mümkündür.
Yordam KitapKitabı okudu
İçimde bir devlet, bir politika, partiler ve devrimler yaratmalıyım ... Bunların hepsi olmalıyım; bu ben-halk'ın gerçek panteizmi içinde Tanrı olmalı, bedenlerinin, ruhlarının, çiğnedikleri toprağın ve işledikleri fiillerin özü ve eylemi olmalıyım. Her şey olmalı, onlar ve onlar-olmayanlar olmalıyım. Zavallı ben, işte, yine gerçekleştiremeyeceğim bir düş!
Bir defa, halk demokrasisi herkesin halk meclislerine katılabileceği, katılacağı ve hatta katılmak isteyeceği fikrini kendine öncül olarak almaz. Anarşist olduğunu iddia eden hiç kimse, katılımı zorunlu kılmamalı, insanları katılım yönünde zorlamamalıdır. Daha da önemlisi, devrimler tarihinden bildiğim kadarıyla, belli bir yerdeki insanların hepsi şöyle dursun, büyük çoğunluğunun bile devrime katılması hiç söz konusu olmamıştır. Devrimci bir durumda ayaklanma baş gösterdiğinde, az sayıda destekçinin yardımını gören (adı sanı bilinmeyen) militanlar başkaldırıp kurulu düzeni alaşağı ederken, halkın büyük bölümü olan biteni seyretmekle yetinir. (...) bütünüyle başarılı olmuş bir devrimde, kendi toplumlarının kaderi hakkında önemli kararlar alan meclis toplantılarına katılan insanlar hep küçük bir azınlığı oluşturmuştur. Kapitalist bir toplumda kitlelerin politik ve toplumsal bilinç, çıkar, eğitim ve yetişme biçimi bakımından sergiledikleri farklılıklar, beraberinde, halkın devrime topyekün değil, dalga dalga katılmasını getirir. İlk önce en militan öncü dalga gelir (bu dalgayı başlatanların sayısı oldukça azdır); onu, olaylara o zamana dek seyirci kalmış insanlardan oluşan, ama eğer kalkışma başarılı olacak gibi görünüyorsa birinci dalgayla birleşen ikinci dalga izler. Kalkışmanın başarılı olma olasılığı yüksek olması halinde ancak, politik açıdan daha az gelişmiş dalgalar, değişik derecelerde, ona katılır.
Sayfa 89 - +90Kitabı okudu
257 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.