Küçük Prens ile tanışmam 10 yaşındayken olmuştu. İlk okumamda "Aman ne saçma bir kitap, benden küçükler okumalı bunu." deyip kenara atmıştım. Şimdi bundan öyle utanıyorum ki...
Küçük Prens tüm yetişkinlerin başucu kitabı olması gereken kitaplardan biri. Çünkü insanlar büyüdükçe birer çocuk olduğunu unutuyorlar. Çocukluğumu unutacak kadar büyümedim henüz, fakat unutma ihtimalimden korktuğumdandır ki kütüphanemde her görüşümde tekrar okurum. Her okuyuşumda da önceki okuduklarımda kaçırdığım yerleri görürüm.
"Küçük Prens'in uğradığı küçük gezegenlerdeki o tuhaf adamların hepsi bugün günlük hayatımızda karşımıza çıkan insanlar,hatta doğrudan bizleriz. Bir kısır döngü halinde durmadan çok ciddi olduğunu düşündüğümüz şeyler yapıyoruz ve bu sırada hayata dair birçok güzel şeyi gözden kaçırıyoruz; sevmeyi, hayal kurmayı, değer vermeyi, sahiplenmeyi... Gerçekten küçücük gezegenlerimizde öyle yalnızız ki!
Mantara dönüşmemek için, robotlaşmamak için dünya telaşında kaybolmamak için; kafamızı biraz olsun hesap defterlerinden kaldıralım. Çocukluğumuzu neredeyse bulup çıkaralım,sarılıp öpelim. Oyun oynayalım. Yaralarını saralım. Edip Cansever'in de dediği gibi,
'Tanrım bize bir salıncak! Taş kesilmemek için...' "