Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Immanuel Kant
Bir elli boyunda, alçak gönüllü, çekingen, ama kafası içinde çağdaş felsefedeki en uzak etkili devrimi yapacak malzeme bulunan, basit minicik bir adamın, ağır ağır gelişimini görüyoruz. Kant’ın hayat hikâyesini yazan biri, onun hayatı konusunda, “kurallı fiillerin en kurallısı gibi geçmiştir” demiştir. “Sabah uyanmak, kahve içmek, yazmak, ders vermek, öğle yemeği yemek ve gezinmek; hepsinin de belli bir zamanı vardı,” der Heine. Immanuel Kant, kurşunî paltosuyle, elinde baston evinin önünde göründü mü ve şimdi bile “Filozofun Yolu” denen ıhlamur ağaçlı, uzun, dar yola doğru yürümeye başladı mı, komşular saatın tam üç buçuk olduğunu bilirdi.
İz Yayınları, Çeviri: Ender Gürol
Marx'ın, 1848'de, yani gençliğinde kaleme almış olduğu Hegel'in "Hukuk Felsefesi"nin Eleştirisi adlı eserinde dinden söz ederken "halkın afyonu" deyimini kullandığı doğrudur. Ama, daha önce diğer Alman düşünürlerin, Kant'ın, Goethe'nin, Herder'in ya da Feuerbach'ın formüle etmiş olduğu şeye oranla, Marx fazladan ne eklemiştir? Aslında dinden afyon diye söz etmiş ilk kişi, Alman şair Heine'dir: "Istırap çeken insanlığın içki kadehine ruh için uyuşturucu birkaç damla afyon, sevgi, umut ve iman ilave eden dine şükürler olsun!" Heine'nin o ünlü cümlesinde dile getirdiği buydu işte. Marx, şairin temel kanıtını kopya etti sadece.
Reklam
Kant “Fakülteler Çatışması”nda Fransa'daki devrimi insanlığın daha iyiye gitmesi açısından benzersiz bir olay olarak değerlendirirken Tübingen'deki papaz okulunda üç oda arkadaşı da, rivayete göre, Devrim'i kutlamak için bir "özgürlük ağacı" dikiyorlardı. Bu üç arkadaş yani Schelling, Hölderlin ve Hegel birkaç yıl içinde Almanya'nın en önemli adları arasında yer almaya başlayacaklardı. Modernlik yanlısı, aydınlanmacı ve özgürlükçü herkesin coşkuyla karşıladığı Devrim, Almanya'da romantikler arasında da büyük destek bulmuştu.
Fark etmeseniz de ölmeye muktedirsiniz. Evet, çoğunuz çoktan ölmüş durumda ve gerçek yaşamının henüz şimdi başladığını iddia ediyor. Böyle bir deliliğe itiraz ettiğimde bana kızıp küfrediyorsunuz - ve daha da dehşet verici olanı, cesetler üzerime atlayıp sövüyor bana. Çürük kokuları hakaretlerinden daha fazla midemi bulandırıyor. Defolun, hayaletler! İsmi bile kötü ruhları kovan bir güce sahip bir adamdan, Immanuel Kant'tan söz edeceğim şimdi.
Sayfa 111 - Ayrıntı Yayınları
Heinrich Heine ...Kant'in hayat hikayesini anlatmak zordur. Çünkü ne bir hayatı olmuştur ne de bir hikayesi. Almanya'nın kuzeydoğu sınırındaki eski bir şehir olan Königsberg'in kuytu bir yolunda mekanik bir düzende, neredeyse tamamen soyut bir bekar hayatı yaşamıştır. Katedraldeki büyük saatin bile, hemşerisi lmmanuel Kant kadar tutkuyla ve düzenle çalıştığını sanmam. Uyan, kahve iç, yaz, ders ver, ye, yürüyüş yap, her şeyin saati belliydi ve Kant gri paltosu ve elinde İspanyol bastonuyla kapı önüne adımını attığında komşuları saatin tam öğlenden sonra üç buçuk olduğunu bilirlerdi ... sıra sıra ıhlamur ağaçları olan küçük yolda sekiz kere gidip gelirdi - bunu her mevsim yapardı, hava bulutlu olsa, yağacak gibi olsa bile çıkardı. Koltuğunun altına bir şemsiye sıkıştırmış yaşlı uşağı Lampe'nin endişe ve kaygıyla, kaderin bir sureti gibi ardından yürüdüğünü görmek mümkündü.
Sayfa 38 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Kant için yazmak ve okumak dışında hayatında en önemli şey yürüyüştü. Yürüyüş için evinden hep aynı saatte çıkardı. Bu şaşmaz bir kuraldı adeta; bu nedenle halk ona Königsberg Saati lakabını takmıştı. Heinrich Heine: "Kant'ın yaşamını tarif etmek zordur. Yataktan kalk, kahveni iç, yaz, derslerini ver, yemek ye, yürüyüşe çık, hepsi tam vaktinde dahası komşular, Kant gri paltosu ve elindeki ispanyol usulü bastonla kapıdan dışarı adım attığında saatin tam 3.30 olduğunu bilirlerdi. Hava ve mevsim ne olursa olsun bu rutinden vazgeçmezdi."
Reklam
Heine ve Kant
Heinrich Heine şâir. Hani Türkcede "bekâra karı boşamak kolay denir ya. Filosof karşısında şair için ne kadar geçerakca bir deyiş. Sıgara yakarcasına şâir, oturup kalktığı, dönüp dolandığı her yerde mısralarını döktürebilir. Onun gayrimenkul misâli, belli bir yere çakılıp kalmasına ne hâcet? Duygulanmalarının kaynakları ile kanıtlarını bildirmesini ondan isteyen mi var? Bu yüzden işte şâirin filozofu anlamasını beklemek beyhûdedir.
Sayfa 10
_Aristo ile Hegel, diyalektiği oldukça geniş biçimde incelemiştir. Oysa asıl diyalektik, bugünkü doğabilim için en önemli düşünme biçimidir, çünkü ancak o, doğada ortaya çıkan evrim süreçleri, genel olarak iç bağıntılar ve bir araştırma alanından ötekine geçiş için benzeşimler ve bununla birlikte açıklama yöntemleri verir. _Boşinanların en boşu,
Kat’ın hayat hikâyesini yazan biri, onun hayatı konusunda, “kurallı fiillerin en kurallısı gibi geçmiştir” demiştir. “Sabah uyanmak, kahve içmek, yazmak, ders vermek, öğle yemeği yemek ve gezinmek; hepsinin de belli bir zamanı vardı,” der Heine. Immanuel Kant, kurşunî paltosuyle, elinde baston evinin önünde göründü mü ve şimdi bile “Filozofun Yolu” denen ıhlamur ağaçlı, uzun, dar yola doğru yürümeye başladı mı, komşular saatın tam üç buçuk olduğunu bilirdi. Mevsim ne olursa olsun, bu yolda aşağı yukarı yürür dururdu. Hava kapalı ise ya da yağmur bulutları varsa, yaşlı uşağı Lampe, bir tedbir sembolü gibi, kolunda koca bir şemsiyeyle ardından ona ayak uydurmaya çalışırdı. (Manfred Kuehn Kant adlı kitabında bunun yaşlılığı için böyle olduğunu söyler)
Heine ve Kant
Büyük Alman şairi Heinrich Heine, "Immanuel Kant'ın hayat hikâyesini tasvîr etmek zordur." deyip sözlerini şöyle sürdürmüştür: "O, yaşamadı ki, hayâtının hikayesi olsun. Almanya'nın kuzey doğusunda serhat boylarında eski bir şehir olan Königsberg'in sessiz, ücrâ köşesinde, ufacık bir sokakta tohuma kaçmış bekâr olarak neredeyse soyut, mekanik düzene koşulnuş bir ömür sürmüştür..."
Sayfa 9 - Heine, Geschihte der Religion und Philosophie in Deutschland", 3. Cilt.
Reklam
Kant'ın rutinleri. (= Allah sonumu Kant etsin. amin. (=
Kant rutin bir hayat sürüyordu. Heinrich Heine'nin sözleriyle anlatmak gerekirse: ''Yataktan kalkmak, kahve içmek, yazmak, okumak, yemek yemek, yürüyüş yapmak. Her şeyin kesin bir saati vardı ve Immanuel Kant gri ceketi ve elinde ince İspanyol değneğiyle kapı önüne çıkıp, günümüzde Filozof Yolu olarak adlandırılan ıhlamur ağaçlarıyla kaplı bulvarda yürüyüşe çıktığında, komşular saatin üç buçuk olduğunu bilirlerdi. Bir yukarı bir aşağı bulvar üzerinde tam sekiz kez gidip gelirdi, üstelik her mevsimde. Hava kapalı veya bulutlu olup da yağmur yağacak gibi olduğunda, hizmetçisi, yaşlı Lampe'yi, kolunun altında uzun bir şemsiye, ürkek bir endişeyle Kant'ın arkasından koştururken görürlerdi.'' Söylentiye göre Kant bu rutin akışı sadece tek bir kere o da ünlü bir vesileyle, bozdu. Söz konusu olay; o gün Rousseau'nun Emile'ini okuyordu. Kitap onu öylesine büyülemişti ki, okuyup bitirmek için günlük yürüyüşünü iptal etti.
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.