Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kant “Fakülteler Çatışması”nda Fransa'daki devrimi insanlığın daha iyiye gitmesi açısından benzersiz bir olay olarak değerlendirirken Tübingen'deki papaz okulunda üç oda arkadaşı da, rivayete göre, Devrim'i kutlamak için bir "özgürlük ağacı" dikiyorlardı. Bu üç arkadaş yani Schelling, Hölderlin ve Hegel birkaç yıl içinde Almanya'nın en önemli adları arasında yer almaya başlayacaklardı. Modernlik yanlısı, aydınlanmacı ve özgürlükçü herkesin coşkuyla karşıladığı Devrim, Almanya'da romantikler arasında da büyük destek bulmuştu.
_Aristo ile Hegel, diyalektiği oldukça geniş biçimde incelemiştir. Oysa asıl diyalektik, bugünkü doğabilim için en önemli düşünme biçimidir, çünkü ancak o, doğada ortaya çıkan evrim süreçleri, genel olarak iç bağıntılar ve bir araştırma alanından ötekine geçiş için benzeşimler ve bununla birlikte açıklama yöntemleri verir. _Boşinanların en boşu,
Reklam
_Kendini bil! Görevinle, kalbinle bağlantı kurarak, bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu, davranışlarının kaynağının güvenilir mi güvenilmez mi olduğunu bil. Kalbin karmaşık derinliklerine girmeye çalışan ahlaksal kendini biliş, insansı bilgeliğin başlangıcıdır. _Deneyimler bilgi yaratır ve bu deneyimlerin içeriği de duyu organlarına bağlıdır. Eğer
Demek oluyor ki, gökyüzü tüm o yararlı yararlı olduğu kadar da sıradan değişiklikleri -iklim, saatler, günler, yıllar, binyıllar- bize gösterdikten başka, anlaşıldığı kadarıyla, geceleyin yürek sızlatan varlığıyla, nedendir bilinmez ürperip titreşen yıldızlarıyla, bize evrenin muazzam varlığını, yasalarını, derinliklerini ve birisinin gözle görünmeyen varlığını esinler: o evreni hesaplamış, yaratmış, düzenlemiş, o haline sokmuş her şeyden güçlü bir Varlığı. Hiç kuşku yok, Kant'in tümcesi yalnızca bir tümce değil, insan yaşamının bileşeni olan bir olguyu pek güzel betimliyor: Tertemiz bir gökyüzünün karanlık gecesinde, gökubbeyi dolduran yıldızlar durmadan göz kırparak bize bir şey söylemek ister gibidirler. Yıldızların gecenin altın düşüncesi olduğunu söyleyen Heine' yi çok iyi anlıyoruz.Onların her birinde mini mini, gökkubbe bütününde muazzam görünen o kırpışma bize, ortamımız olan bu dünyanın ötesine geçerek, kökten Evren'e ulaşmamız için tükenmez bir çağrıdır sanki.
S.T:..Jung diyor ki; "Benim arkamda Kant var , ben arkamı sistematik felsefe olarak Kant'a dayadım. Ama Freud'un arkasında hiçbir felsefe okulu yok". Bu Freud'un hem olumlu hem olumsuz yanı. Hem onu önemli bir destekten mahrum bırakıyor, diğer taraftan da kışkırtıcı bir özgürlüğe doğru iteliyor. Freud'un temel olarak arkasını dayadığı düşünürler, yazarlar, başta Shakespare, sonra Goethe, Heine ve Mark Twain. Tabiii Dostoyevski ve Karamazov Kardeşler başucu kitabı, Michelangelo ve Thomas Mann, Antik Grek filozofları ve trajedileri, Sophokles, ve elbette Kral Oidipus. Freud'u Yahudi kökenli yazarlardan çok Anglosakson yazarlar etkilemiştir ve Heine'in ironisi Freud'a çok şey katmıştır...
Notlar: Kitlelerin, millet olma çabalarında rehber edindikleri prensiplerin siyasî doktrin haline gelmesine milliyetçilik diyoruz. Gerek hürriyet kavramı gerekse self-determinasyon fikri ilk izahını aslında siyâsî gaye ve hareketlerle ilgisi olmayan filozof Kant’da buldu. Kant’ın ahlâk felsefesine göre ahlâkın kaynağını tabiatta
Reklam
Heinrich Heine ...Kant'in hayat hikayesini anlatmak zordur. Çünkü ne bir hayatı olmuştur ne de bir hikayesi. Almanya'nın kuzeydoğu sınırındaki eski bir şehir olan Königsberg'in kuytu bir yolunda mekanik bir düzende, neredeyse tamamen soyut bir bekar hayatı yaşamıştır. Katedraldeki büyük saatin bile, hemşerisi lmmanuel Kant kadar tutkuyla ve düzenle çalıştığını sanmam. Uyan, kahve iç, yaz, ders ver, ye, yürüyüş yap, her şeyin saati belliydi ve Kant gri paltosu ve elinde İspanyol bastonuyla kapı önüne adımını attığında komşuları saatin tam öğlenden sonra üç buçuk olduğunu bilirlerdi ... sıra sıra ıhlamur ağaçları olan küçük yolda sekiz kere gidip gelirdi - bunu her mevsim yapardı, hava bulutlu olsa, yağacak gibi olsa bile çıkardı. Koltuğunun altına bir şemsiye sıkıştırmış yaşlı uşağı Lampe'nin endişe ve kaygıyla, kaderin bir sureti gibi ardından yürüdüğünü görmek mümkündü.
Sayfa 38 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Kant için yazmak ve okumak dışında hayatında en önemli şey yürüyüştü. Yürüyüş için evinden hep aynı saatte çıkardı. Bu şaşmaz bir kuraldı adeta; bu nedenle halk ona Königsberg Saati lakabını takmıştı. Heinrich Heine: "Kant'ın yaşamını tarif etmek zordur. Yataktan kalk, kahveni iç, yaz, derslerini ver, yemek ye, yürüyüşe çık, hepsi tam vaktinde dahası komşular, Kant gri paltosu ve elindeki ispanyol usulü bastonla kapıdan dışarı adım attığında saatin tam 3.30 olduğunu bilirlerdi. Hava ve mevsim ne olursa olsun bu rutinden vazgeçmezdi."
Kant'ın rutinleri. (= Allah sonumu Kant etsin. amin. (=
Kant rutin bir hayat sürüyordu. Heinrich Heine'nin sözleriyle anlatmak gerekirse: ''Yataktan kalkmak, kahve içmek, yazmak, okumak, yemek yemek, yürüyüş yapmak. Her şeyin kesin bir saati vardı ve Immanuel Kant gri ceketi ve elinde ince İspanyol değneğiyle kapı önüne çıkıp, günümüzde Filozof Yolu olarak adlandırılan ıhlamur ağaçlarıyla kaplı bulvarda yürüyüşe çıktığında, komşular saatin üç buçuk olduğunu bilirlerdi. Bir yukarı bir aşağı bulvar üzerinde tam sekiz kez gidip gelirdi, üstelik her mevsimde. Hava kapalı veya bulutlu olup da yağmur yağacak gibi olduğunda, hizmetçisi, yaşlı Lampe'yi, kolunun altında uzun bir şemsiye, ürkek bir endişeyle Kant'ın arkasından koştururken görürlerdi.'' Söylentiye göre Kant bu rutin akışı sadece tek bir kere o da ünlü bir vesileyle, bozdu. Söz konusu olay; o gün Rousseau'nun Emile'ini okuyordu. Kitap onu öylesine büyülemişti ki, okuyup bitirmek için günlük yürüyüşünü iptal etti.
Fark etmeseniz de ölmeye muktedirsiniz. Evet, çoğunuz çoktan ölmüş durumda ve gerçek yaşamının henüz şimdi başladığını iddia ediyor. Böyle bir deliliğe itiraz ettiğimde bana kızıp küfrediyorsunuz - ve daha da dehşet verici olanı, cesetler üzerime atlayıp sövüyor bana. Çürük kokuları hakaretlerinden daha fazla midemi bulandırıyor. Defolun, hayaletler! İsmi bile kötü ruhları kovan bir güce sahip bir adamdan, Immanuel Kant'tan söz edeceğim şimdi.
Sayfa 111 - Ayrıntı Yayınları
Reklam
Kat’ın hayat hikâyesini yazan biri, onun hayatı konusunda, “kurallı fiillerin en kurallısı gibi geçmiştir” demiştir. “Sabah uyanmak, kahve içmek, yazmak, ders vermek, öğle yemeği yemek ve gezinmek; hepsinin de belli bir zamanı vardı,” der Heine. Immanuel Kant, kurşunî paltosuyle, elinde baston evinin önünde göründü mü ve şimdi bile “Filozofun Yolu” denen ıhlamur ağaçlı, uzun, dar yola doğru yürümeye başladı mı, komşular saatın tam üç buçuk olduğunu bilirdi. Mevsim ne olursa olsun, bu yolda aşağı yukarı yürür dururdu. Hava kapalı ise ya da yağmur bulutları varsa, yaşlı uşağı Lampe, bir tedbir sembolü gibi, kolunda koca bir şemsiyeyle ardından ona ayak uydurmaya çalışırdı. (Manfred Kuehn Kant adlı kitabında bunun yaşlılığı için böyle olduğunu söyler)
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.