Sanırım 1950’den önceydi. Kadirlide Çamlı kahvede ağalardan birisiyle konuşuyordum. Bu sıralar Kadirliye ortaokul açılması için bütün Kadirlililer canla başla çalışıyorlardı. Her nedense bu bizim ağa kasabaya ortaokul yapılması aleyhindeydi. Ağayla bunun tartışmasını yapıyorduk. Hiçbir şey söylemiyor, yalnız:
"Kel başa şimşir tarak, şimşir tarak," deyip duruyordu.
Ben de oturmuş, dilimin döndüğünce, kasabaya ortaokul açılmasının zararlı değil, cok faydalı olacağını, gençlerin okuyacağını, kültürlerinin artacağını, ne bileyim ben, söylüyordum.
Bunun üstüne ağa bir ara ağzındaki baklayı çıkarıverdi:
"Biliyorum, biliyorum," dedi, "okuyacaklar da bu fakir fukaranın çocukları hep senin gibi olacaklar. Olacaklar da servetimize göz dikecekler. Okuyacaklar da köylünün önüne düşüp bizim topraklarımızı paylaşmaya çalışacaklar."