Bölümün Tamamını Paylaşıyorum
DÜNYA TESELLİSİ Dünya hayatında hakiki bir lezzet var mıdır? Lezzet zanne­dilen şeyler sıkıntı ve elemden kurtuluş değil midir? Mesela, yemekten alınan lezzet, açlık eleminden kurtuluştur. Giyim­den alınan lezzet, sıcak ve soğuk gibi elemlerden kurtuluştur. Dünyada insanın hali ya elem veya bir elemden kurtularak di­ğerine geçmekten
İnsanın atası olan ve iki ayağının üzerinde doğrulan ilk primat bu hareketi yaparken başını hemen yanındaki ağacın kalın dalına çarpıp beyin travması geçirdi. Ve genetik olarak nesilden nesile aktarılan bu travmanın insanlık tarihini değiştiren iki sonucu oldu. Öncelikle, beynin büyük bölümü kullanılamaz hale geldi. Dolayısıyla o primatın torunu olan insan da, beynin geri kalanıyla idare etmek zorunda kaldı. İkinci sonuçta şuydu; bir ağaç dalından yediği darbe ile başlayan çevre korkusu, insan varlığının omurgasını oluşturdu. Eğer o primat yaşamını diğer hayvanlar gibi dört ayağı üzerinde sürdürseydi tabii ki her şey farklı olacaktı. Ancak bir noktadan diğerine, sürekli dört ayak üzerinde ilerlemek de, yolda tecavüze uğrama ihtimalini artırdığından doğrulmaya mecburdu. Yine de bunu yapmadan önce yukarı baksa iyi olurdu. Neyse, sonuçta hepimiz o atamız yüzünden gerizekalı ve korkak doğuyorduk. Dolayısıyla hiçbir şey bizim suçumuz değildi. Hatta bir bakıma hayli ilerleme kaydetmiş bile sayılabilirdik. Ne de olsa kimliğimizin vazgeçilmez bir parçası olan o ortak korkumuzu sonunda tanımlayabilmiştik.
Reklam
Yani ortada bir hata yoktu? Bu yaptıklarımız, birbirimizi dahi görmeden birbirimizin üstüne böyle ateş etmemiz falan yasak değildi yani! Sıkı bir fırça hak etmeden yapılabilecek şeylere dahildi. Hatta ola ki ciddi kişiler tarafından kabul edilen, teşvik edilen şeyler arasındaydı, tıpkı kura çekimi, nişanlanmak, sürek avı gibi!.. Ne diyeyim. Birden
"Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür;bizi ayıran küçücük bir köprü vardır,hepsi o kadar.Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruya sorsam:"Bu köprüyü geçip bana gelir misin?"İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin;sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın.O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer;bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız.Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde , sözcüklere sığmayacak kadar büyüverir gözünde;yutkunur ve şaşar kalırsın."
Ama imkan olsaydı da (ki insan tabiatı için asla mümkün değildir) herkes, hepimiz, benliğimizin en gizli köşelerini olduğu gibi açığa vurabilseydik. Başkalarına, hatta en yakın dostlarına, sırası gelince kendine bile itiraf etmekten çekindiğin ne varsa hepsini korkmadan ortaya dökebilseydin! O zaman dünyayı saracak pis kokudan hepimiz boğulurduk. Arada söyleyeyim, toplumun nizamları, görgü kuralları bu bakımdan iyidir zaten. Derin bir fikir gizlidir bunlarda; ahlaki olduğu iddia edilemeyecek ama, koruyucu, bize rahatlık sağlıyan bir fikir... Bu da azımsanmamalı; çünkü ahlak da rahatlıktan başka şey değildir, yani rahatımız için icat edilmiştir.
TÜRKİYE İŞ BANKASIKitabı okudu
Ragnarök
Rüyalarımızda (diye yazıyor Coleridge) belli imgeler, bu imgelerın neden olduklarını sandıgımız duyumların yerini tutarlar; bir sfenksin saldırısına uğradığımız için dehşete kapılmayız; sfenksi, kapıldığımız dehşeti açıklayabilmek için görürüz rüyamızda. Eğer bu doğruysa, o gece gördüğüm rüyanın dokusunu oluşturan sersemleme, coşku, korku, köşeye.
Sayfa 111 - İletişim Yayıncılık
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.