Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İşte size başka bir imge. Röntgenciyi çok yoğun bir ana caddedeki XXTV kamerası olarak da düşünebilirsiniz. Kamera olan biten her şeyi görür, ama olan bitene ne karışır ne de “Hey, büyük burunlu adam, o ceketin içinde çok komik duruyorsun,” diye bağırır. Sadece izler. Aslında, onun büyük burnunu ve ceketini izleyen bir insan yoktur. Kamera sadece izleyen ve lazım olur diye kaydeden aptal bir makine parçasıdır. Bu makine sadece izler, yargılamaz ya da eleştirmez. Bu küçük cansız makinenin insanlar üzerindeki etkisini biliyor musunuz? İnsanlar daha dikkatli hareket ederler. Akınızda ya da vücudunuzda olan da aşağı yukarı aynıdır. Ne kadar tarafsız izlersen ve gördüğün şeyi olduğu gibi kabul edersen, aklın ve vücudun o kadar çok dikkatli hareket eder. Tabii ki daha iyi hareket etmesi gerekmez, düşünce suçlarının görüntülerine bakacak bir MI5 yoktur. Fakat Röntgenci vasıtasıyla düşüncelerini ve duygularını olduğu gibi kabul ettiğin zaman, her şey yavaş yavaş durulmaya başlar. Deneyin ve kendiniz görün.
Epiktetos’un düşüncesinde insan asla kendini anlatmamalıdır. Hal ve hareketleriyle her şeyi ortadadır ve insan iyi, erdemli, dürüst, doğru olduğu sürece bu ister istemez dışarı yansıyacaktır. Bunlara rağmen eleştirildiğinde yahut kötü bir söz duyduğunda bu da onu bağlamaz; kişi kendini bilir. İnsan tek başına ne kadar iyi olursa olsun karşısındakinin niyeti de önemlidir. Nasıl anlaşılacağı buna da bağlıdır. Senin nasıl bir adam olduğunu gördüğünde o zaten anlayacaktır. Eğer iyiyle kötüyü ayırma becerisi varsa senin de iyi biri mi kötü biri mi olduğunu bilecektir. Ama eğer bu kavramları zaten bilmiyorsa ona bin tane mektup yazsam seni yine de anlayamayacaktır.’Tıpkı bir gümüş paranın birine verildiğinde anlaşılması gibi. Gümüş gümüş olduğunu bağıracaktır
Reklam
Her yerde sıfır gerçeklik. İnsanı kutsal ışıklar misali yüzüstü yere seren ve içeriyle dışarıyı, insanla imgesini sonsuz ışıkla aydınlatan bir gerçeklikten bahsediyorum. Her yerde sıfır kesinlik. Her şeyin iyi ve kötü yanını, kötünün iyi yanını ve iyinin kötü yanını gördüm; tüm düşünceler pırlanta ve elmas, dört cepheli kaide ve on soruda bin cevap arayan sfenkslerdi. Hiç kimse hiçbir şey için, bu böyledir ve başka türlü olamaz, diyemez. Hiçbir soruya hep aynı şekilde tek bir yanıtla cevap verilemez. Konuşan her insan kendine göre haklıdır, ona karşı gelen de kendine göre haklıdır ve birinciyle ikinciye, muhtemel bir dördüncüye karşı gelen de kendine göre haklıdır. Zaman zaman bunu kabullenmemiz gerekir: Bir delinin de kendine ait konuları vardır ve onl; bilgelikle dinlemek lazımdır.
Sayfa 228Kitabı okudu
Vakit nasıl muhafaza edilir? 1) Sahih niyet: İbadet olsun, genel olarak yaptığın şeyler olsun ya da dünyevi bir iş olsun ya da yemek veya da uyku olsun veya baş ka bir iş olsun bunların hepsinde Allah'ın rızasını kazanıp emrini yerine getirmeye niyet edersen bunların hepsi Allah'ın izniyle ibadet olur. Bir hadiste şöyle geçer:
Her insan evinin yalnızlığına gömülmüşken insanlığı büyük bir aşkla sever. Dışarı çıkar çıkmaz, konuşan ve yürüyen insanlarla, Petrus ve Yehuda'yla temas kurar kurmaz aşk, yerini küçümsemeye veya nefrete bırakır.
Sayfa 214Kitabı okudu
Daha büyük bir gücün yenemeyeceği bir güç yoktur, daha kuvvetli birinin alt edemeyeceği bir düşman yoktur; muci­zevi zenginliklere ulaşmayı engelleyecek yoksulluk yoktur; eri­meyecek, ısıtılıp kaynatılamayacak buz yoktur. İnsan bir girişime başlarken bitirmek için nelere ihtiyacı olduğunun hesabını iyi yapmalıdır. Eğer yeterince güce ve yetiye sahip değilse bunları işe girişmeden arayıp bulmalı ya da her şeyden vazgeçmeli ve gölge­de kalıp herkesin yaptığı şeyleri yapmalıdır.
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
Zira insanda övgüye değer huylar, her zaman kötü huylara yenilir ve insan iyi bir harekette bulunacak olursa nefis illeti, o insana karşı çıkarak, onu bu övgüye değer hareketlerinden caydırmak için bin türlü telkinde bulunur ki bu telkine bir başka deyişle "şeytan dürtmesi" de derler. Buna rağmen bir adam, bahsedilen uyarıya da karşı koyarak melek mizacı tarafından tavsiye edilen hayırlı işi işlemeyi başarırsa, bu hareket bir âşığın delice hareketlerine kıyasla her açıdan daha fazla takdire şayan görülür.
Sayfa 111 - İş Bankası Kültür Yayınları - 4. BasımKitabı okuyor
Hiç kimse hiç­ bir şey için, bu böyledir ve başka türlü olamaz, diyemez. Hiçbir soruya hep aynı şekilde tek bir yanıtla cevap verilemez. Konuşan her insan kendine göre haklıdır, ona karşı gelen de kendine göre haklıdır ve birinciyle ikinciye, muhtemel bir dördüncüye karşı gelen de kendine göre haklıdır. Zaman zaman bunu kabullenme­miz gerekir: Bir delinin de kendine ait konuları vardır ve onları bilgelikle dinlemek lazımdır.
Sayfa 228Kitabı okudu
Her insan evinin yalnızlığına gömülmüşken insanlığı büyük bir aşkla sever. Dışarı çıkar çıkmaz, konuşan ve yürüyen insanlarla, Petrus ve Yehuda'yla temas kurar kurmaz aşk, yerini küçümsemeye veya nefrete bırakır.
Sayfa 214Kitabı okudu
Artık hayattan beklentisi kalmamış her adam gibi buyurgan bir hali vardı; çünkü artık hayattan bir şey beklemeyen insan, hayatın çok üstündedir ve bize yaltaklanacak olan artık hayattır...
Reklam
"Hayır Mösyö çünkü mahpusluk belimi büktü, beni ezip mahvetti... Çok uzun süredir buradayım!" "Çok uzun süredir, öyle mi? Peki ne zaman tutuklandınız?" diye sordu Müfettiş. "28 Şubat 1815 günü, öğleden sonra ikide." Müfettiş hesapladı. "Bugün 30 Temmuz 1816, ne söylediğinizi biliyor musunuz? Tutuklanmanızın üzerinden sadece on yedi ay geçmiş." "On yedi ay!" dedi Dantès. "Ah! Mösyö, benim gibi mutluluğa erişmek, sevdiği kadınla evlenmek üzere olan, benim gibi önünde onurlu bir mesleki geleceğin açıldığını gören ve şu an her şeyini kaybetmiş bulunan, en güzel gün ışığının ortasından gecenin en derin karanlığına düşen, geleceğinin mahvolduğunu hisseden, sevdiği kişinin kendisini hâlâ sevip sevmediğinden, yaşlı babasının yaşayıp yaşamadığından haberdar olmayan bir adam için on yedi ayın on yedi yıla, on yedi yüzyıla bedel olduğunu bilmiyorsunuz. Deniz havasına, gemiciliğin özgürlüğüne, ufka, enginliğe, sonsuzluğa alışmış bir adam için on yedi ay hapis! Mösyö, on yedi ay hapis insan dilinin en iğrenç sözcüklerle ifade edebileceği tüm suçların hak ettiği cezadan daha ağırdır. …”
Sayfa 143 - Denizci Edmond Dantes, Müfettiş ile konuşuyor.Kitabı okuyor
Daha büyük bir gücün yenemeyeceği bir güç yoktur, daha kuvvetli birinin alt edemeyeceği bir düşman yoktur; muci­zevi zenginliklere ulaşmayı engelleyecek yoksulluk yoktur; eri­meyecek, ısıtılıp kaynatılamayacak buz yoktur. İnsan bir girişime başlarken bitirmek için nelere ihtiyacı olduğunun hesabını iyi yapmalıdır. Eğer yeterince güce ve yetiye sahip değilse bunları işe girişmeden arayıp bulmalı ya da her şeyden vazgeçmeli ve gölge­de kalıp herkesin yaptığı şeyleri yapmalıdır.
Sayfa 191Kitabı okudu
Ne zaman kendimle baş başa kalsam, Raif Efendi'nin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir adam değildi. Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi. Hayatının bildiğimiz ve bilmediğimiz taraflarında insana merak verecek bir cihet olmadığı muhakkaktı. Böyle kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendi kendimize sorarız: "Acaba bunlar neden yaşıyorlar? Yaşamakta ne buluyorlar? Hangi mantık, hangi hikmet bunların yeryüzünde dolaşıp nefes almalarını emrediyor?" Fakat bunu düşünürken yalnız o adamların dışlarına bakarız; onların da birer kafaları, bunun içinde, isteseler de istemeseler de işlemeye mahkûm birer dimağları bulunduğunu, bunun neticesi olarak kendilerine göre bir iç âlemleri olacağını hiç aklımıza getirmeyiz. Bu âlemin tezahürlerini dışarı vermediklerine bakıp onların manen yaşamadıklarına hükmedecek yerde, en basit bir beşer tecessüsü ile, bu meçhul âlemi merak etsek, belki hiç ummadığımız şeyler görmemiz, beklemediğimiz zenginliklerle karşılaşmamız mümkün olur. Fakat insanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır. Benim de Raif Efendi'yi daha yakından tanımam sadece bir tesadüf eseridir.
Muhammed Ümmeti olarak, tıpkı Peygamber--i Âlişân Efendimiz gibi, merhametliyiz, hamiyetliyiz, şevkatliyiz! Böyleysek şu bencilleşmiş, paylaşımsız, acımasız dünya kimin dünyası? Bu dünyada şefkat yok, merhamet yok, insan yok, izan yok, hakpereslik yok, tevazu yok, yardımlaşma yok... Tıpkı kapitalist dünya görüşüne kitlenmiş tek dünyalılar gibi eksenimize kitlenmiş, sırf kendimiz için yaşıyoruz. Bu da terörü besliyor. Çünkü bir tarafın her şeyi var, bir tarafın hiçbir şeyi yok. Hiçbir şeyi olmayanlar, normal yoldan elde edemedikleri şeylere ulaşmak için, o imkanı sembolize eden ikiz kuleleri berhava ediyorlar. Bediüzzaman bir kez daha haklı çıkıyor: “Kalb-i insaniden (insan kalbinden) rahmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet daha onu durduramaz, anarşist olur, bir semm-i katil (öldürücü zehir) hükmüne geçer.”
Sayfa 21 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Korktuğumuz kadar cesur , kölelik adı altında çalışkan..
'Zamanımızın her iyi insanı bir korkak, bir köledir ve öyle de olmalıdır. Bu onun normal durumu. Buna kesinlikle ikna oldum. İnsan öyle peyda olmuş ve bunun için yaratılmıştır. Sadece şu anda bazı gündelik koşullardan dolayı değil, genellikle her zaman, iyi bir adam korkak ve köle olmak zorundadır.'
Sayfa 56 - Kızıl PandaKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.