Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Modernizm ve gelenek çatışması
Bu nedenle, modernist yorum modelleri, geleneksel İslam'ın Kuran yorum modelini bir çok konuda dışlamakta ve Kuran'ı modernist düşünceleri meşrulaştırmada bir araç olarak kullanmayı amaçlamaktadır. (...) Bu sıraladığımız olguların hepsi, gelenekçi İslam düşünürlerinin deyişiyle, Kuran'ın lafzi, yani sözel-literal anlamının aşılması, Kuran ayetlerinin ve kavramlarının tarihsel koşullu içeriğinin dışlanması anlamına gelmektedir. Çünkü gelenekçi düşünürlerin de kaydettiği gibi, Kuran, 7. yüzyıl Arap dilini kullanır; o kavramların içeriği, ya Kuran'ı Kuran'la yorumlama ya da erken dönem sözlüklerle yapılabilir, bu anlamda, Kuran'ın kavramlarının doğru anlamı, oluştuğu dönemdeki Arapların anladığı anlamdır. Modernistlerce, gelenekçilerin, tarihsel öğeleri ön plana çıkaran sözel-literal yorumları aşılmalıdır; çünkü bu sosyal değişim gerçeğini dikkate almamakta ve İslam'ı tarihin belli dönemindeki kültürüne ve o kültüre uygun yorumuna mahkûm etmektir, yani İslam'ı Araplaştırmaktadır. Oysa Kuran'ı her dönemde, o dönemin kültürel koşulları ekseninde yeniden yorumlamak, yani her çağın gerçeklerini dikkate alarak sürekli yorum etkinliğinde bulunmak onu tüm zamanlarda geçerli kılmak için zorunludur.
Sayfa 243Kitabı okudu
Bizlere ‘herkese özgürlük ve adalet’ kavramını öğretmişlerdi; oysa gerçekte özgürlük ile adalet çoğu kez birbiriyle çelişiyordu. Para peşinde koşmanın adil olmakla ilgisi yoktu; o konuda geçerli toplumsal ilke ‘her koyun kendi bacağından asılır görüşüydü. Bu piyasanın insanlıktan nasıl uzak olduğunu kanıtlamak istercesine, neredeyse bütün atasözleri de hayvanlar âleminden alınmıştı: kurtlar sofrası, insan insanın kurdudur, boğalar ve ayılar, batan gemiyi önce fareler terk eder, yaşamak güçlünün hakkıdır. Para, dünyayı kazananlar ve kaybedenler, sahip olanlar ve olmayanlar diye bölmüştü. Bu, kazananlar için eşi bulunmaz bir düzendi, peki ya kaybedenler ne olacaktı?
Reklam
7.cilt
1672. Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi: Bazı insanlar Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e kâhinlerin yaptıkları hakkında fikrini sordular da Resûl-i Ekrem: - "Aslı olan, (doğru) bir şey değildir" buyurdu. - Ey Allah'ın Resûlü! Ama onların bize verdikleri geleceğe ait bazı haberler söyledikleri gibi çıkıyor, dediler.
Sayfa 163Kitabı okudu
Darwinizmin zaferi engellenemedi :D
Darwin 1860'ta Türlerin Kökeni'ni yayınladığında, bilim ve din arasında çok yoğun ve sert bir tartışma süreci başlamış oldu. Kuşkusuz dindarların saldırısı siyasi nitelikteydi. Dini çevreler, gök cisimleri ve diğer pek çok konuda yitirdikleri kanıtları, en son ve yaşamsal önem taşıyan, canlılar dünyası konusunda yitirmeye hiç niyetli değillerdi. Dolayısıyla canlılar dünyasına ilişkin bilimsel-akılcı bir yoruma ulaşılmasını engellemek için her şeyi sonuna kadar kullanmadan teslim olmayacaklardı. Yine de bilim çevreleri açısından Darwinizmin zaferi engellenemedi. Nitekim Türlerin Kökeni, "biyoloji biliminde muazzam bir özgürleşme etkisi yarattı ve ortaya bütün canlılar dünyasında geçerli olan tek bir ilke çıkardı.
Hem neden ölümsüzlüğe sahip olmak isteyesin ki?" diye sordu. "Nasıl istemeyesin?!" dedim karşı çıkarak. "Bir mum gibi sönmek mi istiyorsun? Varlığını sürdürmek, sürekli olarak gelişmek, büyümek ve ne bileyim, sonsuza kadar mutlu olmak istemez misin?" "Açıkçası, hayır," dedi. "Hiç istemem hem de. Ben çocuğumun ve onun çocuğun varlığını sürdürmesini isterim, ki öyle de olacak. Neden böyle bir şey isteyeyim ki?" "Ama Cennet bu!" diye israr ettim. "Huzur, Güzellik, Rahatlık ve Sevgi var burada, hem de Tanrı'nın yanında olacaksın." Daha önce din konusunda hiç bu kadar dil döktüğümü hatırlamıyorum. Lanetlenme konusunda dehşete düşmüş, Kurtuluş'un adaletini sorgulamış olabilirdi fakat Ölümsüzlük kesinlikle asil bir inançtı. "Ah, Van," dedi ellerini bana uzatarak. "Ah Van, hayatım! Bu konuda böylesine derin hislerin olması ne harika! Elbette bizim istediğimiz de bu, Huzur, Güzellik, Rahatlık ve Sevgi, ve Tanrı'nın yanında olmak! İlerleme de tabii, unutma, her zaman ama her zaman Gelişmek gerek. Bizim dinimiz de bizim bunları istememizi ve bunlar için çalışmamızı öğütlüyor, öyle de yapıyoruz zaten." "Ama sizinki BURASI için geçerli," dedim, "sadece dünyadaki hayat için." "Ee? Siz de ülkenizde, sevgiye ve hizmete dayalı o güzel dininizi bu hayat için, dünyadaki hayat için yaşamıyor musunuz?"
Sayfa 169Kitabı okudu
Özetle, karbonhidrat dediğimiz şey aslında şeker yapılarının bir araya gelerek oluşturduğu genel moleküllerdir. Her ne kadar şeker kelimesi aklınızda tatlı bir şeymiş algısı yaratsa da aslında bir karbonhidrat olduğunu ve birçok gıdanın içerisinde bulunduğunu unutmayın. Tüm bu bilgiler ışığında, marketten alacağınız ürünlere ve etiketlerine daha fazla dikkat etmek, ilerleyen yaşlardaki sağlığımız açısından oldukça işimize yarayabilir. Mesela salça alacaksınız. Bir bakıyorsunuz içinde karbonhidrat var. Aynı şey yoğurt için de geçerli. Tuzlu kraker olarak yediğiniz şeyin içinde de karbonhidrat bulunmaktadır. Zira yediğiniz her karbonhidrat, şekerli olsun ya da olmasın, nihayetinde parçalanarak şeker moleküllerine dönüşecektir. Yani siz tuzlu kraker yeseniz de krakerin önemli bir bölümü sizin bağırsaklarınızdan şeker molekülü olarak emilecektir. Sonuç olarak şu bilginin altını özellikle çizelim. Karbonhidratlar çok geniş bir besin grubunun içerisinde yer aldığı için bu konuda çok daha dikkatli olmakta fayda var. Madem bu kadar karbonhidrata maruz kalıyoruz, o zaman, şeker beynimize tam olarak ne yapmaktadır, gelin ona bir göz atalım.
Reklam
Fetva alimlerinin aldanması
Bir grup ise, ilimlerin en önemlisini terkedip tamamen dáva ve mahkemelerle ilgili fetva bilgisine ve geçim maslahatları hususunda insanlar arasında geçerli olan dünya işleri ile alakalı uygulamaların ayrıntılarına yönelir. Kendilerine 'fakih (fıkıhçı) ve bu işe 'fıkıh ve mezheb ilmi' adını vermişlerdir. Belki de bununla beraber,
Bir Evlilik nasıl ilerler
Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinlemekteymiş. Hemen hepsi de hanımından şikâyette bulunmaktaymış. Ancak Ebu Müslim’de şikâyet filan yoktur. Demişler ki: – Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi? Omuzlarını silkerek cevap vermiş: – Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!... – Öyle ise,
Sayfa 53 - Destek Yayınları
51. Eyalet ve Gerçekler (uzun ama buna değer)
Jeffrey'ye bakıp yeniden oturmasını işaret etti. Kendisi de yerine geçti. Profesör, Amerika sizce de bir şekilde yolunu kaybetmedi mi? Atalarımızın dağlara taşlara kazıdığı idealler yozlaştırılmadı mı? Unutturulmadı mı? Değersizleştirilmedi mi?" Jeffrey başıyla onayladı. "Bu görüşte olanların sayısı her geçen gün
Önemli Bulduğum Bazı Kavramlar (Bilmek Ve Olmak adlı kitabımdan alıntıdır) Bir insanın kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için bazı kavramları ve olguları bilmesini zorunlu görüyorum. Bunlardan bazılarını aşağıda açıklıyorum. Özbilinç: özbilinç en genel anlamıyla kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarından haberdar olma halidir.
342 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.