Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan; mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür Hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Sayfa 69 - Kanguru YayınlarıKitabı okudu
" Biliniz ki sabrı, tahammülü fazla olan adam mutlaka işin neticesinde dünyayı hayrette bırakacak kadar şiddetli bir şeyi göze almak için cesaret toplamak üzere bu sabırda, bu tahammülde bulunur. İlk gördüğü hâl üzerine hemen hiddetleniveren adamlardan hiç korkmayın. Zira onlar her gördükleri hâl üzerine bir kere hiddetlenir, daha sonra öfkesine hâkim olur , gözlemlenen duruma yavaş yavaş uyum sağlar ve işin sonunda yenilir, boyunlarını büküp savuşmaya kadar varırlar.
Reklam
Bir yandan zenginlere hizmet edip diğer yandan bütün yoksulları daha da çaresiz kılarak da iktidarlarını korudular. Kimi zaman kitleleri büyük yalanlarla kandırarak, çoğunlukla da hileyle, hurdayla elde edilmiş iktidarlar, sistemi ayakta tutmanın her yoluna başvurdu... Diğer yandan da bırakın hesap sormayı, soru sormayı ve hakikati tümden yasakladılar... Hayır, doğru söyleyeni dokuz köyden kovmadılar, doğrudan hapse tıktılar. Çünkü doğru söylemek iktidara meydan okumak, yani her şeyi göze almak demekti... Ve nihayetinde yine, yeniden kitleler, kendini soğana, patatese, patlıcana, domatese muhtaç bırakanı seçti.
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı ga­zetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlan­dı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan umuttan sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür Hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir?
MACBETH - Ne olur yeter! Bir erkeğe yaraşan her şeyi yapmayı göze alırım; ama daha fazlasını göze almak erkeklik değildir.
Sayfa 18 - Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları (PDF)
Reklam
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak
Hiçbir şey bilmediğimizi bilecek kadar çok bilgi, derin bilgi, ilahi bilgi mi elde etmek istiyoruz? Her şeyi ve bütün varlığı sevmeyi öğreniniz. Bu ulvi sevginin şartı; her an bir vazifenin emri altında bulunduğunu bilmek, her an kendinden bir fedakarlık beklendiğini göze almak, her gün yeni bir hizmete hazır olmaktır. Hiçbir hizmete söz vermeden, kendi zannınca hür yaşadığını söyleyen insan, hakikatte bir esirdir; içgüdülerinin ve her günkü hasis menfaatleriyle alışkanlıklarını kımıldatan kuvvetlerin esiridir. Vasifesiz, itaatsiz insan, vazifeyi ve itaat iradesini ta içinden teperek kendinden uzaklaştıran içimizdeki hayvanın esiridir. Hür adam, hürriyetle sahip olduğu içsel kuvvetlerin varlığı sayesinde üzerine birtakım vazifeler yüklenmiştir.
Sayfa 134
...Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boșluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koșulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım? Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan umuttan sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür Hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz șunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman,yașamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Sayfa 79 - Kırmızı Kedi Yayınları 20. BaskıKitabı okudu
VAZİFEDEKİ HÜRRİYET
NurettinTopçu, Türkiye'nin Maarif Davası adlı kitabında hürriyet ve vazife arasında bir ilişki kurar ve şöyle der: "Hiçbir şey bilmediğinizi bilecek kadar çok bilgi, derin bilgi, ilahi bilgi mi elde etmek istiyorsunuz?Her şeyi ve bütün varlığı sevmeyi öğreniniz.Bu ulvî sevginin şartı, her an bir vazifenin emri altında bulunduğunu bilmek, her an kendinden bir fedakârlık beklendiğini göze almak, her gün yeni bir hizmete hazır olmaktır.Hiçbir hizmete söz vermeden serâzat, kendi zannınca hür yaşadığını söyleyen insan, hakikatte bir esirdir; içgüdülerinin ve her günkü hasis menfaatleriyle alışkanlıklarını kımıldatan kuvvetlerin esiridir."
Sayfa 64 - MostarKitabı okudu
Reklam
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan umuttan sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür Hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Sayfa 79 - Kırmızı KediKitabı okudu
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı...
Bütün bu sohbetler, meyve soyup yemeler, çay içmeler, vakitlice yatmalar, lavanta kokan çarşaflar iyiydi, hoştu. Ama mutluluğu andırmıyordu. Bunların adına dense dense huzur denirdi. Kişiliksiz, sıradan bir huzur. Huzur böyle sıradanlaşınca bir değeri kalmıyordu. . Bu, razı olmaktı. Hayatın getirdiklerine razı olmak, onlarla oyalanmak, hatta bir
"..Yeniden başlasam, bazı ayrıntılar bir yana, yine aynı yollardan giderdim." Öyle mi yapardım gerçekten? Hep, bu kuyruğu dik tutma inadı. Peki, değiştirmek istediğim ayrıntılar hangileri? Hangileri esas, hangileri ayrıntı yaşadıklarımın? Hangi aşkı yaşamasam, hangi erkeği tanımasam, hangisini sevmesem daha mutlu olacaktım? İnançlarım mı ayrıntıydı yoksa? İnsanın insanca yaşayacağı özgür, aydınlık, barışçı bir dünyaya inanmak, bu dünyayı kurmak için her şeyi göze almak mı ayrıntıydı?
661 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.