Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Bu kitap için aslında kısa bir yorum değil bir kitap yazmalıyım. 6 yaşımda mahallemizin aşağı tarafındaki kitapçıya tek başıma giderek aldığım ve en az 25 kere okuduğum, canım sıkıldıkça tekrar tekrar okuduğum kitap. Öğretmen olduğumda öğrencilerime de okutacağım dediğim ve okuttuğum kitap. Muzaffer İzgü'nün hayatını oldukça eğlenceli bir dille anlatan fakat farkındalık eşiği yüksek olan kişiler için de epeyce kedere yol açan kitap. filmine ulaşabilmek için üniversiteyi okuduğum şehirde başvurmadığım yer kalmamıştı fakat ulaşamamıştım. Daha sonra bir arkadaşımın sürpriziyle filmini de izleyebilmiştim. Filmi değil kitabı tavsiye ederim. Film kitabın sığ bir özeti olmuş. Bu kitabı çocuklara okutun, içinde küfürler geçiyor fakat okutun. Gerçek hayatta çocuklar küfrün bin bir çeşidini duyuyor, söylüyorlar, görüyorlar... Her şeyin hemen elde edilemeyeceğini öğrensinler. Zamanımızın tüketmek için birbirleriyle yarışan çocuklarına okutun.
Kitap bize hiçbir şeyin zor olmayacağını her zorlukların üstesinden gelebileceğimizi öğretiyor . Bunu öğrenirken de sanki bir film izler gibi hissediyorsunuz . Çünkü bu kitap kişisel gelişim kitabı değil , bilim-kurgu kitabı . Kitabı filmi çıktığı için almıştım ve filmi izlemek için kısa zamanda okudum . Filmi keşke izlemeseydim . Hayal kırıklığı. Sayabildiğim kadarıyla kitaptan altı bölüm filmde işlenmemişti . Kitabı bir film gibi filmi de kitabın bir özeti gibi izledim diyebilirim .
Nasıl kitaplar insanların kaderini değiştirirse, insanlar da kitapların kaderini değiştirir cümlesi her şeyin özeti gibi. İnsanların kitapların kaderiyle nasıl oynadığına içimizi burkacak şekilde değiniyor. Yasaklandığı için yakılmak zorunda kalan, imha edilen kitaplar, beğenilmediği için basılmayanlar, vs. bu şekilde konuya açıklık getiriyor.
Ayrıca bir bölümde şimdiki zamanda eskiden yazılmış olan kitaplar gibi kitapların yazılamadığına değiniyor. Sanırım klasikler bundan dolayı daha bir değerli oluyor. Acaba bu devirde yazılmış olup 100-200 yıl sonra şu kitap klasik olur diyebileceğimiz kitap veya ona aday kaç kitap sayabiliriz. Buna karar vermek tabii ki zor ama yazar burada bu konuya değiniyor.
Şurası çok dikkatimi çekti "Elektriğin icadından önce yazılan eserleri mum ışığında okumak" tabi esprisini yapardık diyor ama muazzam bir fikir gibi geldi bana. Gerçi elektrik gidince veya tercih olarak bu şekilde zaten okuyoruz ama burada bahsedilen duygu ve düşüncelerle okumak sanırım daha farklı bir şekilde etkileyecektir. Etkileyici bir hikaye bence okuyun.
Sonuç olarak; Herkesin kütüphanesi bir bakıma kendisinin evi gibidir. “İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat, demektir”.
Güzel olan her şeyin bitmesi ne kadar kötü.An itibari ile bu eseri bitirdim.Yalnız üzerimdeki etkisi ne zaman sona erer bilemiyorum.Okumayı sürekli ertelediğim bir eserdi.Tam başladım bazı nedenlerden dolayı iki cilt arasında bir ay kadar bir süre mola verdim.Bu mola güzel oldu okuduklarımı sindirdim ve okuyacaklarıma hazırladım kendimi.
Bu eserde YOK YOK.Evet bence tam olarak böyle anlatılabilir.Aşk, dram, gerilim, aksiyon, macera ne ararsanız var.Hatta genel kültür açısından da çok doyurucu bilgiler mevcut.İster istemez o kadar çok şey öğrendim ki Paris'in lağımlarına kadar çok geniş bir bilgi yelpazem oldu :)İtiraf etmek gerekirse bu kısımlarda birazcık sıkıldım.
İçerik ve üslup olarak da 5 cilt olmasına rağmen kolay okunabilen bir eserdi.Tavsiyem iyi bir çeviriden okumanız. Olaylar arası geçiş ve bağlantılar çok iyi.Bu bilgi gereksiz diye düşünürken yazar o bilgiyi öyle bir yere bağlıyor ki siz de oturup hayretle okumaya devam ediyorsunuz.Bazen bu kitabı bir kişinin değil de birden fazla kişinin yazmış olabileceğini düşünmedim değil.Kurguya öyle bir kapıldım ki kardeşim mimiklerimle olaylara sürekli dahil olduğumu söylüyordu.
Kitabın son kısmında yer alan şu dizeler bana Jean Valjean'ın hayatının tam olarak özeti gibi geldi:
Uyuyor.Kader ona ne cilveler etti!
Yaşıyordu.Melekten yoksun sönüp gitti.
Her şey basitti, bitti.
Akşam olunca ufukta gün solar gibi çekip gitti.
Bunun üzerine fazla söylenecek söz bulamıyorum.Bu eseri okumak bana nasip oldu diye düşünüyorum.İnşallah okumayan herkese de doğru zaman geldiğinde okumak nasip olur.Keyifli okumalar :)
Kitap beni aşırı derecede etkiledi. İlk olarak mutlaka ve mutlaka okumalısınız diyerek söze başlamak istiyorum.
Okumak isteyenler için kitabın dili ile ilgili ön bilgi vermek gerekirse; Hasan Ali Toptaş’ın diline az çok alışmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki; bu kitap, diğer kitaplarına kıyasla son derece yalın bir dille yazılmış. Çok rahat
On Küçük Zenci, Agatha Cristie'nin en çok satan romanlarından biri olmamasına şaşırmamak gerek zira okuyunca neden olduğunu anlayacaksınız. Enfes bir kurguyla karşımıza çıkan kitap aslında tam olarak bir polisiye sayılmaz, gerilimi daha çok barındırıyor içinde. Agatha Cristie'nin en çok ölüm yaşanan kitabı olmasının yanında farklı bir atmosfere sahip. Birbirinden bağımsız on farklı kişinin gizemli birisi tarafından davet alıp Zenci adasın gitmesiyle başlıyor hikaye. Daha sonra fark ediliyor ki bu on kişinin ortak olan bir noktası var, hepsi geçmişte birilerinin ölümüne sebebiyet vermiş ve adalet yanlısı ev sahibimiz bunları yanlarına bırakmaya pek niyetli değil. Zekice düzenlenmiş bir ölüm silsilesi var, katilin kim olduğunu öğrenmek için okudukça kitap sizi daha da içine çekiyor sanki. Kitabın sonuna kadar katilin kim olduğunu öğrenemiyorsunuz, kitabın sonundaki itiraf mektubu aslında her şeyin özeti. Her bir misafirin odasında asılı bulunan On Küçük Zenci tekerlemesi, misafirlerin tekerlemede yazdığı şekilde sırayla ölmesi ve her ölen misafirle birlikte eksilen on zenci biblosu hoş bir gizem oluşturuyor. Henüz bir Agatha Cristie kitabı okumadıysanız başlamak için doğru bir kitap. Şiddetle tavsiye edilir.
Keyifli okumalar! :)
208 syf.
10/10 puan verdi
Kitabın kapağını açınca sizi karşılayan şu cümleler her şeyin özeti aslında :
Okuyucuma!
Şiir diye
Bir ömür tüketerek yazdıklarım
İki saatte okunuyor
Bundan ucuz ne olabilir
Havadan başka ?
Bütün şiir dostlarına tavsiye edebileceğim, içtenlikle yazılmış, birbirinden güzel şiirler. İnsanın etkilenmemesi mümkün değil. Allah onlardan razı olsun. Benim bu kitabı almama vesile olan ise internette dinlediğim " Aşk Risalesi" şiiridir. Aşağıya link olarak da ekleyeceğim. Okuması ayrı dinlemesi ayrı bir zevk gerçekten...
Her şeyin özeti olan bir cümle ile aktarmak isterim... Yazarımız der ki: "Bu ülkenin hiçbirşey bilmedikleri halde herşeyi bildiğini sanan adamları meşhurdur."
Yazarın Samoa'da bulunduğu süreçte bir kabile reisinden duydukları yani onun konuşmalarını sonradan diline çevirip toparlamasıyla oluşmuş bir kitap olduğu söyleniyor tabii kurgu da olabilir, emin değilim. Hakiki bir eleştiri. Kitabın orijinal adı Der Papalagi imiş yani göğü delen adam anlamına geliyor ve beyaz insanları/ Avrupalıları kast ediyor. Gündelik yaşamda bize normal gelen her şeyin aslında ne kadar anormal olduğunu fark etmenizi sağlıyor. Ben insana dair her zaman bunu düşünüyordum zaten insan dünyaya hükmetmeye çalışıyor ya hani son zamanlarda özellikle teknolojiyle ama eskiden beri ilkel yollarla da doğaya, canlılara her şeye ya ! Her şey hakkında söz sahibi insan, her şeye müdahil, her şeyi sahiplenme çabasında. Ve bu ne cüret ! İşte aslında kitaptakilerin özeti insana "bu ne cüret!" demek Mis gibi bir eleştiri. Ben çok beğendim. Din üzerinden sömürüye de selam çakmış. Mutlaka okumalı herkes.
Şimdi başladım bakalım şuan 16 sayfa okudum.Devam edicem bakalım mola olursa ve ders çalışacam biraz ama çok güzel kitapa benziyor.Bakalım beni neler bekliyor edebiyatta.İlk başta evde okudum sonra işte okudum.Film çok geç zamanda çıkabilir dedi elif abla.Herkes tavsiye etti.22 kitap bitirdim.Edebiyat romanı olması güzel ama ve bilgi
