Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beyaz Ölüm Kuşları
sonra bir gün anneler de ölür böcekler ve kertenkeleler ölür boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca sivrisinekler ve kâğıttan kayıklar ölür * sonra o gün çocuklar da ölür * biz hepimiz önce küçük bir çocuktuk
Elbette küllî ve cüz'î bütün mümkinât adedince ve her mümkü- nün mezkûr mâhiyet ve hüviyet, hey'et ve sûret, sıfat ve vaziyetinin imkânâtı adedince tahsîs edici, tercih edici, ta'yîn edici, ihdâs edici bir Vâcibü'l-vücûd'un vücûb-u vücûduna ve hadsiz kudretine ve nihâyetsiz hikmetine ve hiçbir şey ve hiçbir şe'n O'ndan gizlenmediğine ve hiçbir şey O'na ağır gelmediğine ve en büyük bir şey en küçük bir şey gibi O'na kolay geldiğine ve bir baharı bir ağaç kadar ve bir ağacı bir çekirdek kadar suhûletle îcâd edebildiğine işaretler ve delâletler ve şehadetler, imkân hakîkatinden çıkıp kâinâtın bu büyük şehadetinin bir kanadını teşkil ederler.
Reklam
“Hey, baba, neden Violet’le birlikte koşmuyorsun?” diye önerdi Brayden. “Ormandaki patikaları kullanırsınız, o da yalnız kalmaz.” “Aynen,” dedi en küçük oğlum. “Sonra da işler iyiye giderse Violet’le sen S-arkadaşı olursunuz.”
kimseye yaltaklanmamak
Cemal Beyle birlikte tramvayla Olimpos oteline gidiyordum. Cemal, Selanik gazetelerinin birinde imzasız bir makale yayınlatmıştı. Elinde tuttuğu gazeteyi bana gösterip sordu: "Başmakaleyi okudun mu?" "Hayır". "Oku". Okudum ve gazeteyi kendisine geri verdim. "Nasıl buldun?" diye sordu. "Bir gazetecinin alışılmış cinsten rastgele karalaması." "Hey, baksana bana. Ben yazdım bunu". "Affedersin, bilmiyordum. Fakat yazmamış olmanı isterdim". Sonra da ekledim: "Cemal Bey, günün basmakalıp yollarına sapıp, her budalaya kendini beğendirmeye kalkışma. Yığınların alkışı ne önemlidir, ne de bir ağırlığı vardır. Gücünü hep böyle istenilene göre bir şeyler yaratma yolunda harcamaya devam edersen, şu günler sana ne getirir bilemem, fakat geleceğini hiç kuşkusuz mahvetmiş olursun. Büyük adam olmak, kimseye yaltaklanmamak, kimsenin gözünü boyamamak, ancak ülke için gerçek zorunluluğun ne olduğunu görmek ve doğruca bu amaca yürümektir. Herkes kendi görüşüyle ortaya çıkacak, herkes seni yolundan döndürmek isteyecektir. Olsun, sen yine bildiğinden hiç şaşmayacak, tuttuğun yolda devam edeceksin. Attığın her adımda önüne engeller dikilecektir. Ama sen, kendinin büyük değil, aksine küçük ve güçsüz olduğunu kabul eder, hiçbir yerden yardım ummaz, hiçbir destek beklemezsen, sonunda bütün engelleri aşarsın. O zaman biri çıkıp seni büyük adam olarak nitelendirirse, sana bunu diyenlerin yüzüne sadece gülüp geçeceksin. Cemal Bey sözlerimi sessizce dinlemişti; ne var ki eleştirim pek etkili olmamışa benziyordu".
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
"Ya şu evlilik öyküsü? Topu topu on sekiz yaşındayım, o kalkmış sersemin birini bana yamamaya çalışıyor, hem salak hem de tam bir tavşan sevgisiyle beni perişan edip odamı çöplüğe döndürecek biri!.. Hey ulu Tanrım!.. Sanki yeryüzünde bir sürü salak yumurtlamaktan, dünyayı küçük kölelerle doldurmaktan ve sonra gidip bir itin ilk kölesi olmaktan daha akıllıca iş yokmuş gibi!”
Sayfa 2
Reklam
Kıçıma bir tekme yemem lazım," dedi Lilly, "insanların beni yönlendirmelerine ihtiyacım var. Yeni şeylere ihtiyacım var, farklı şeylere! Seninle uyumaktan başka bir şey yaptığımız yok ! Uyku ! Uyku bunalıma sürükler beni ! Küçük bir kızken üç hafta uyuduğumu bilirim! Nefret ederim! Sen yayılmaktan başka bir şey bilmiyorsun. Benden çok daha yaşlısın! Farklı şeylere ihtiyaç duyuyoruz! Farklı bir şey denemelisin!" "Bak, Lilly, senin farklı birine ihtiyacın var ... " "Ah, siz erkekler hep aynı şeyi söylersiniz! Asla U YUM sağlamazsınız! Hiçbir zaman oturup, hey, bak, belki şunu yapmalıyız ya da bir şey denemeliyiz, demezsin ! Hep aynı şeyi söylersin: ' Beni olduğum gibi kabullenemiyorsan GİDERİ M!' Ne zaman bu tartışmaya girsek gidersin! Ve dört yıldır birlikteyiz! İlk tanıştığımızda şiddetli kavgalar eder, sonra barışırdık ve her şey harikulade olurdu ! Şimdi sadece dönüyorsun. Eskiden beni bir şeylerle suçlardın, karşı çıkardın! Şimdi sadece dönüyor ve ayakkabılarını çıkarıp gazete okuyorsun! Enerjin yok!" "Bazı şeyler değişir. Senin başka biri olduğunu düşünüyordum, ama o başka birini zihnime ben yerleştinnişim. Benim hatam. Beklentilerim aynı değil. Gelişiyoruz, anlam ıyor musun? Sürekli bir yaygara ihtiyacı içinde değilim artık. Hedefe nişan almışız zaten, rahatlayabiliriz."
Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat; Şu çıkan buluta bak, bu inen suya
Sayfa 398Kitabı okudu
Kim esir değildir Kendi içersinde? Akşamlar hey akşamlar! Doğmasaydım eğer O küçük şehirde Kim böyle boş gezer, Yüzer gibi olur, Bir koca nehirde? Yorgunluk hey yorgunluk! İnatçı yorgunluk! Dalgın bir yüz kadar Tozlu ayakkabılar. Yorgunluk hey yorgunluk!
"Benim için gel, küçük cadı," dedi Bowen hırıltıyla, sonra klitorisini nazikçe emdi, güçlü diliyle de hafifçe üzerine vuruyordu. Mari gecenin içine doğru haykırdı, şehvet düğümü çözülüyordu. Gelmeye başlayınca birden doğruldu. Bowen'ın saçlarını tutup kal­çalarını sallayarak tenini adamın diline sürtüyordu. Bovven ona karşı
Sayfa 267
Reklam
·
Puan vermedi
Trendeki Yabancılar PATRICIA HIGHSMITH Seviye 4 Michael Nation tarafından yeniden anlatıldı Seri Editörleri: Andy Hopkins ve Jocelyn Potter Pearson Education Limited Edinburgh Gate, Harlow, Essex CM20 2JE, İngiltere ve dünya çapında Bağlı Şirketler. ISBN 0 582 41812 7 Trendeki Yabancılar telif hakkı 1950 Patricia Highsmith Bu uyarlama ilk olarak
The Stranger
The StrangerAlbert Camus · Bokp · 2012111,4bin okunma
Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm
Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. Evet, bilmiyordum. Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. Sevişirken sözlük kullanıyordum hala. Ama, seni seviyordum. Ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. Sana yaklaşamıyordum. Yasaklanmıştın adeta. Çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. Küçük bir ateş. Küçücük bir ateştin sen. Sönmekten ürken bir ateş. Bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. Aşkın mecali kalmamıştı. Sessizce sokuldum yanına. Acıyla irkildin. Gülümsedim. Gülümsememe anlam veremedin elbette. Kimdi bu? Ne istiyordu? Tanımadığın biri. Hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. Fuzuli bir beden, karşındaki. Usulca uzandım,
Sayfa 57 - SEL YayıncılıkKitabı okudu
İlk adım
Bir mermi de benden aslanım, Bir mermi de benden. Bir mermi de benden zafer topları Mukaddes namlular! Daha gelmesin mi bahar, Daha gülmesin mi ağlayanlar? Yıllardır kan içinde, sargı içinde
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.