Raskolnikov Sonya’ya bakıyor ve genç kızın kendisini ne kadar çok sevdiğini hissediyordu; ama tuhaf şey böylesine çok sevilmek ona birden acı vermişti. Gerçekten de çok tuhaf, korkunç bir duygu bu! Kendisi için son umut, son çıkış yolu olduğunu düşünerek gelmişti Sonya’ya; acılarının hiç değilse birazını burada bırakacağını düşünmüştü, ama genç kızın bütün kalbini kendisine verdiğini anladığı şu anda, kendini birden eskisinden çok ama çok daha mutsuz hissetmişti.
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
... Güneşin ilk ışınlarını hissetti yorgun ve zayıf bedeninde. "Güneşin doğuşuna hiç şahit olamayanlar, batışını romantizm sanırlar." cümlesini anımsadı Nietzche'nin. İçinde müthiş bir öfke kabardı. Öfkesinin Nietzche'ye değil de Raskolni'ye olduğunu bilmesi, Raskolni'yi aramasına neden oldu. Nietzche'ye de bu cümleyi söyleten bir Raskolni'nin olduğunu biliyordu. Şu an herkes gibi uyuyamıyorsa, ne anlam ifade ederdi ki, tüm evrene anlam katan Güneş ışınları. Aynanın karşısındaki yerini aldı. Raskolni'nin bakışlarını yakalamaya çalıştı aynadaki yansımadan. Ne düşünüyordu acaba? Hiç birşey ve herşey vardı Raskolni'nin bakışlarında. Tıpkı kendisinin ki gibi yaşlanmış ve yıpranmıştı Raskolni'nin gözleri. Sonra dudaklarının arasından dökülmesi gereken kelimeleri düşünerek zihnini zorladı. Dudaklarının arasından dökülecek olan kelimelerin ağırlığı boğazının düğümlenmesine neden oldu. Yutkundu ve:
-hâlâ yaşıyor olmanın nedeni, sana uygun bir ölüm şekli bulamayışımdan kaynaklanıyor. Dedi zayıf ve titrek bir sesle.
(Sancılar ve Sanrılar adlı, henüz basılmamış olan kitabımından)
Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin
olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı
Evet, en önemlisi de düşünmek gereksiz! Yaşamın onca gizi, iki kitap forması içine sığdırılmış!
Onlara göre her aksaklık, çevrenin bozukluğundan kaynaklanıyor, hepsi bu! En sevdikleri laf bu! Yani eğer toplumsal düzen yoluna konulacak olursa, bir anda bütün suçlar yok oluverecek; çünkü ortada protesto edecek bir şey kalmayacak. Ve herkes bir