Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bu aptallar hiçbir şeyi bilmiyorlar. Sen ve senin gibi olan insanları hor görüyorlar. Kendi köpeklerine, atlarına zarar gelmesin diye hiç umursamaksızın senin gibi nice insanları öldürüyorlar. Ama sen 'Yaşasın Kral!' diye bağırdığında buna sevinirler; kendi büyüklüklerine inanırlar. Bırak öyle kalsın! Bir süre daha buna inanmaya devam etsinler." Bayan Defarge da kocasını onaylamak istercesine başını yavaşça salladı ve "Görkemli törenler insanın başını döndürür. Bunları gören her göz büyülenir; her ağız da çığlık atar." dedi. "Doğru, hanımefendi." dedi yol işçisi zorlukla. "Sana bir sürü bebek gösterseler ve içlerinden birini kendi kârların için öldürmen gerektiğini söyleseler, onlardan en güzel, en göz alıcı olanı seçersin, değil mi?" "Doğrusunuz hanımefendi." "Peki sana uçmayan bir kuş sürüsü verseler ve onların tüylerini yolmanı söyleseler, en güzel olanları seçersin, değil mi? "Haklısınız, hanımefendi." Bayan Defarge kralın arabasının en son görüldüğü yere bakarak, "Bak işte! Bugün gördün bebekleri de, kuşları da. Şimdi eve gidelim." dedi.
Sayfa 121Kitabı okudu
Cehenneme Kışı Getiren Cesur Ölü Ah o kendi kendini hayattan çekenler yok mu Ne büyük saygı duyarım her birine Kendi kendinin celladı olup, intihar eden Bunu bir seçim hakkı olarak kullanan Varlıktan yokluğa geçenler
Reklam
4 yaş: Babam her şeyi biliyor. 5 yaş: Babam çok şeyi biliyor. 6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor. 8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor. 10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış. 12 yaş: Aslında babam bu konuda hiç bir şey bilmiyor. Çocukluğunu anımsamayacak kadar yaşlı. 14 yaş: Babama kulak asma. O artık çağ dışı! 21 yaş: Babam mı? Aman, Tanrım. O hiç bir işe yaramaz. 25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor, ama bu yaşta bir insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten. 30 yaş: Bu konuda babamın bir fikrini alsak iyi olacak. O kadar deneyimli ki. 35 yaş: Babama sormadan hiç bir şey yapmam. 40 yaş: Acaba babam bu konuda nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı, deneyimli bir insandı. 50 yaş: Babamın yanımda olması ve bu konuda bana akıl vermesi için neler vermezdim. Onun ne kadar akıllı bir insan olduğunu hiç takdir etmemişim. Oysa ondan ne kadar çok şey öğrenebilirdim.
Bir karar almalıydım: Hiç olup cennette yaşamak mı, günahlarımın yükünü alarak cehenneme yürümek mi? Araf'taydım. Kaybolabilirdim ya da günahlarım gibi kendini öne atacak kurbanın kim olacağını bekleyebilirdim. Öyle olmadı. Acıyı dayanılabilir boyutta tutabilmek bilincimizle alakalı; bir sigara gibi tüterken, karşıma düşen her şeyi merakla izleyeceğim ve acıyı istediğim boyutta tutabileceğim
Ama durmadın gittin. Hiçbir zaman balık olamayacağını biliyor muydun? Isık-Göl’e kadar yüzemeyeceğini, oradan beyaz gemiyi göremeyeceğini, ona ” Merhaba, beyaz gemi, ben geldim” diyemeyeceğini düşünmedin mi küçük çocuk? Ama bir şeyi rahatça söyleyebilirim: çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin sen. İşte bunun için avunuyorum. Bir kez çakıp sönen bir şimşek gibi yaşadın sen. Şimşeklerin kaynağı göktür, gök ise sonsuzluktur, işte bundan dolayı kıvançlıyım. Avunduğum başka bir şey daha var: insanın çocuksu, temiz vicdanı tohumun içindeki öz gibidir. Bu öz olmadan hiç bir tohum gelişemez ve bizleri ilerde ne beklerse beklesin, insanlar yaşadıkça hak, doğruluk denen şeyler de varolacaktır.
Seni Seviyordum Sana uzak kentlerden birinde Zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi... Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri Seni seviyordum ve senin haberin yoktu Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, Herkesten başkaydı
Reklam
Vakit öğleni geçmişti. İnsanın yüzüne alev alev vuran yakıcı güneşin etkisi azalmıştı. Rüzgar yoktu lakin evin yanında akan derenin başındaki iğde ağacının yapraklarının hışırtısı ve kokusu insana huzur veriyordu. Bir müddet ağacın gölgesinde oturdu. Kokuyu içine çekti. Sonra yokuş yukarı yürümeye devam etti… Zeynep’in annesi ile birlikte
İstiyordu ki kendisi biraz sevsin! Fakat pek ziyade sevilsin! Aşkı kendisine münhasır kalsın! Sevdiğinin hisleri, ihtirasları, sevkleri, hevesleri bütün hayatı, her şeyi, her şeyi kendisine ait olsun! Fakat kendisi o aşktan, o sevdadan bıktı mı aşığını bir hiç gibi, bir oyuncak gibi, kıymetsiz bir şey gibi kırıp atıversin!
"Üniversiteli delikanli kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı.Okul salonundaydı maç Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa göruyordu takımda.. Hoşlandıgını, fena halde hoşlandıgını hissetti. Az sonra
ÇOK GÜZEL BİR AŞK HİKAYESİ KESİNLİKLE OKUNMALI.... Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti
Sayfa 190Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.