Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sus ruhum sus artık!!!
yine gece, yine bir boşluk sarıyor ruhumu... ağlamak geliyor içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak... nedenini bilmediğim bir yalnızlık sarıyor her yanımı... onca yalnızlık arasında, yalnız değilim diyemiyorum.. bataklığa düşmüş gibi! yalnızlardan biri olduğumu anlıyorum. ne kadar iç çeksem boş... içimdeki kasveti, içimdeki karabulutları
Kitaba veda ettim, ülkeme dönmek fikrine veda ettim. Kendime bile veda etmeye çalıştım. Yavaş yavaş, Buda'nınkine benzer bir dinginliğe kavuştum. Köşemde oturuyor, çevremle hiç ilgilenmiyordum. Bedenim olmasa, midemin ve bağırsaklarımın zaman zaman ortaya çıkan gereksinimleri olmasa, bir daha asla yerimden kıpırdamayabilirdim. Hiçbir şey istememek, diyordum kendi kendime, hiçbir şeye sahip olmamak, hiçliğe kavuşabilmek. Bundan daha iyi bir çözüm düşünemiyordum. Sonunda benim yaşamamla bir taşın varoluşu arasında hiç fark kalmadı.
Reklam
Herat âlimlerinden Mevlâna Pir Şems, oğlu Muhammed ile sohbet ederken, "Bana vaaz etmek arzusu geldi. Çünkü ben bu şehrin vaizlerinin hepsinden çok ilme sahibim. Onlar kürsüye çıkıp vaaz ederler, söz söylerler, ben neden yapamayayım!" diyerek Cuma günü vaaz edeceğini şehir halkına duyurdu ve Cuma günü namazdan sonra kürsüye çıktı. Halktan ve ileri gelenlerden büyük bir topluluk vaazı dinlemek için toplandılar. Mevlâna Pir Şems, bu topluluk ve kalabalığı gördüğünde dehşete kapıldı ve panikledi, aklına hiçbir şey gelmedi ve kürsüde dili tutuldu. Sonunda. "Aziz cemaat, hepiniz benim ne kadar bilgili bir insan olduğumu ve konuşmaktan aciz olmadığımı biliyorsunuz. Lakin şu anda kürsüye çıktığımda aklımda hiçbir şey kalmadı, aklımda olan bilgilerin hepsi uçup gitti, hatırıma hiçbir şey gelmiyor" dedi. Kürsünün dibindeki oğlu Muhammed, babasının bu sözünü işittiğinde. "Babacığım, hiç olmazsa kürsüden aşağıya inmek de aklına gelmiyor mu?" dedi.
Sayfa 329 - Büyüyenay Yayınları 2014 BaskısıKitabı okuyor
Tek başına kalınca mücadele etmek,aşmak zorunda olduğu hiçbir zorluk,uyumlu olmasını gerektiren hiç kimse ve paylaşmak mecburiyetinde olduğu hiçbir şey de kalmadı...
Sayfa 156Kitabı okudu
Türk Fırtınası diyor ki;
ATATÜRK, PARA GÜCÜ ve MEDYA İLE ALDATMAK SARILACAKLARI ÜÇ DAL OLARAK KALDI Bugün hepsinin nasıl olacağını yazdım. Hazır. Türk ulusu irade ortaya koyacak ve gereğini yapacak. Siyasi parti, ideoloji, din, vakıf, dernek, ocak, holding vb ne kadar araç kullanarak Atatürk kılığında karşınıza çıkan hiçbir kimseye prim vermeyin. Bana da bu konuda bir itham da bulunmasınlar diye ilmi sır ile verilen görevin bir parçası olarak beklentisiz olmam gerekiyor. Bunun için nefsimden soyundum. Yine dünyada bir ilk bu tufanda bu şekilde yaşandı. Partisiz ve aracısız Türk töre adaleti iradesi Türk Cumhuriyetini yönetecek. Kişiler o kurallar dışına çıkamayacak. Kimin devleti yöneteceğini seçimden önce kimse bilmeyecek ve yatırım yaparak halkı aldatamayacak. Türk Büyük Millet Meclisi seçecek. O kadar. Bundan sonra Atatürk dışında insanları aldatabilecekleri para ve medya dışında bir şey kalmadı. Medya milli internet altyapısı ile çözülecek. Projesi hazır. Kamulaştırma ile parayı da tehdit aracı olmaktan çıkartacağız. Partisiz yönetim ile Atatürk ile aldatma da son bulacak. Emperyalizm ve kapitalizm diye gözünüzde büyüttüğünüz şeytan budur. Önder Karaçay
Lakin bizim gibi canlılar uzun bir yaşam sürer. Bu dünyada beni şaşırtabilecek, dehşet verici hiçbir şey kalmadı. Sonunda, senin ölümün bile kendi içinde kaçınılmaz hâle geldi.
Reklam
Hiç yalan söylemediğim halde kimseye karşı dürüst değilim. Aldığımdan çok daha azını verdim, oysa elimde avucumda hiçbir zaman bir şey kalmadı. Kim olduğumu bildiğimden bile emin değilim, kendimi sanki komşumu tanırmış gibi tanıyorum; caddenin karşısından.
Anımsadığın hiçbir şey sağ kalmadı. En iyisi, unutmak.
“Uzun sürer mi?” “Bana on dakika ver.” “Peki.”Sonra, tam ben arkamı dönmüşken: “bence hepsini unut. Kolaylaştırır,” dedi. “Neyi?” “Hayatına devam etmeni,”dedi Ferit. Sigarasının izmaritini camdan fırlattı. “Daha ne kadarını görmen gerekiyor? Durda seni zahmetten kurtarayım:Anımsadığın hiçbir şey sağ kalmadı. En iyisi, unutmak.” “Artık unutmak istemiyorum,” dedim. “Bana on dakika daha ver.”
Yıldırımın ışığı aydınlatmaz, gözü kamaştırır, kör eder. Yıldırım çok hızlıdır, çok sürmez. Bir mum ışığının büyüsü yoktur onda. Georges de La Tour'un tablolarını getirin aklınıza. "Bir kitap okurken, müzik dinlerken ya da sinemaya gittiğimde, eseri zamanla keşfederim. Resimse ayrı hikâye. Saatler geçse bile tablo kendinden hiçbir şey kaybetmez. Ne başı, ne ortası ne de sonu vardır. Resmi severim çünkü, müdahale edilemez hareketsizliğinde, başka türlü ifade edilemeyecek bir şekilde zamanın dışında var olur sanki. Bir tablo tıpkı saatin tik taklarının sihirle durması gibi gözlerimin dinleneceği bir yer, sonsuz bir an illüzyonu yaratır." Siri Hustvedt.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.