-Ho, Ho ! İlya sen şairmişsin be ? -Evet hayat karşısında şairim, çünkü hayat bir şiirdir. Onu insanlar berbat ediyor.
Sayfa 220 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kalbin zamanı ile dünyanın zamanının denk düșmediği günlerden biriydi. Hoș, kalbin neyiyle dünyanın neyi denk düşüyordu ki. Asıl imkansız aşk, hayatla aramızdaki.
Sayfa 188 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
İşte gördük. Demir gibi sinirlere, katı ve geniş bir yüreğe sahip, kafası planlarla dolu, sadece Fransa'nın yararı için çalışmak isteyen ve amacını gerçekleştirmek için süreklilikten başka bir şeye gereksinim duymayan bir adam getirelim gözümüzün önüne: Bu adam, yürütmedir. Ve bu yüce kişilikle, yasamayı, yani sürekli birbirinin üstüne çıkan ve yeniden düşen bir sepet dolusu yengeci kar- şılaştıralım. Bu adamı, bu yengeçlerin keyfine bağlı kılmak saçma değil mi? Bu noktada en büyük de Gaullecü aldatmacayı açığa çıkarmak gerekir. Ulusal Meclisin bakanlarımızı, radyo ve televizyonda duymaya alıştığımız komplimanlardan biri olan yılgın ve korkak hayvanlara dönüştürdüğü söylenebilir mi? Ulusal Meclis'te korkuyu bakanlar mı yaygınlaştırdılar? Bay Mollet'in, Bin Bella'nın kaçırılmasını onaylamamasını engelleyen Ulusal Meclis miydi? Bay Galliard'ı Sakiet'in bombalanmasını "gizlemeye" zorlayan bu meclis miydi? Ben bunun tam tersini, son yıllardaki bütün olumsuzlukların, yasama denetiminden kaçan güçlü bir yürütmeden kaynaklandığını söylüyorum. Çünkü bir yürütmemiz vardı. Ve bu prens, Ulusal Meclis, Ho Chi Minh'le görüşmek istediğinde Haipong'u bombalamıştı; 5 para -savaşın can damarıdır- talep etmiş ve bu para derhal ve itirazsız onaylanmış; Cezayir'de "şüphelilere karşı yasaları" ve polis aksiyonlarını ağırlaştırmış, bölgeleri kuşatma altına almış, taramalar yapmış ve bombalamış; Fransa'da ise muhalif basına el koymuş ve basın mensuplarını askeri mahkemede yargılamıştı;
Ağabey bir ayda 40’a yakın kitabı, , tekrar tekrar okudum. Dino: Eee? – Ağabey çok ilginç! Hem hepsi birbirinin aynı hem birinin dediği ötekini tutmuyor. Dino: Abi ikisi birden nasıl oluyor? – Oluyor işte, git de bak. Biri “Hedef koy, dostlarınla paylaş” diyor. Öteki “Hedef koy, kimsenin haberi olmasın” diyor. Biri de “Her şeyinizi değiştirin” diyor. Ağabey, affedersin bir ara ismi de değiştirecektim; Cem veya Oğuz diye düşündüm. İkisinden biri. Dedemizin adı ama Hıdır ismiyle zor be baba. Berke falan yapmak lazım ismi. Bir adam Hıdır ismiyle başarılı olmuşsa, harbiden yetenekli olması lazım ağabey. Bende de o yok! Şinasi: Abi öyle Cem, Oğuz ayrı düşüneceğine kombine bir isim yap, birleştir “Camuz” olsun. Hi ho ha... (Tüm kahve, özellikle gençler)
-İyi değil bu savaş. İyi değil, oğlum, iyi değil. Savaş mı olur böyle? ihtiyar bir adamım ben. Hem, çok ihtiyar bir adamım. Çok da savaş gördüm. Hey, kendim de savaştım. Bilir misin, benim büyük ağabeyim, benden sekiz yaş büyüğü, Plevne'de öldü. Küçüğü de bin dokuz yüz dörtte. Evet, evet, biz de savaştık. Zaman oldu Türk bizi vurdu, zaman oldu biz Türk'ü vurduk. Türk iyi insan... Türk teslim olmaz; ölünceye kadar savaşır. Onlar bizi öyle kahpece vurmazlardı. Benim köylü esir düştü Balkanlar'da. Otuz yıl yaşadı Türk topraklarında. Her gün Rusya'yı özlemiş Türk'ün elindeyken. Sonra döndü Rusya'ya, ama ömrünün sonuna kadar Türk! Türk! Ne güzeldi Türk topraklarında, diye içini çekti. İşte öyleydi o zamanlarda savaş. Ama şimdi... Ho, ho, oho! Kardeş kardeşi vuruyor. Hem kimi? Tatarları! Ben yirmi yıldır işte şu evde yaşıyorum. Tatarlardı komşularım. Gerçeği bilmek ister misin? Söyleyeyim sana. Ziyan görmedim ben Tatarlardan. Müslüman olmasına Müslümandı onlar da. Onlar da Türk'e benziyorlar, ama Tanrı var, Tanrı! İyi insanlardı. Ama bizimkiler ne yaptı Tatarlara? Yanköy'de Tatarları kurşuna dizdiler, birçoğunu da ağaçlara astılar. Bütün gün pencereden şu ölülere bakıyorum ve kendi kendime, haksızlardı bizimkiler diyorum.
Sayfa 510 - Ötüken Yayıncılık
"Ben, 'Hö?' demiştim. Gülmüştü. O gülünce ben rahatlıyordum."
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.