Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben en karanlık yanlarımdan ve gecenin hoyrat kollarından koparıp benliğimi senin aydınlığına yürüdüm sevdiğim... Sana bir ömür muhacir kalmaya âmade varlığım...İçimi karış karış saran aşk sızısının acısıyla döndürdüm yüzümü sana... "Hiç-mi insafı yok sevda yamaçlarının"... Nice yangınlar büyüterek doldurdum heybemi... İçinde bir tek sen kokan hasretim var... Eğer-ki bir parça merhamet süzülmez ise gözlerinden, gam deryasına düşmemem için hiç bir sebep olmayacak bilesin...
Sayfa 318 - Tek Gül
Gülleri sarı severim, toprağı ıslak. Türküleri yanık, şiirleri hoyrat ! Havayı nemsiz, çayı demsiz .. Bir seni olduğun gibi, bir seni herşeye rağmen.. Bir seni, hâlâ.. Ümit Yaşar Oğuzcan
Reklam
418 syf.
5/10 puan verdi
Komiser Nevzat, bu kez yılbaşı gecesi işlenen bir cinayeti araştırıyor. Yani araştırıyor dediysem lafım gelişi. Cadde, sokak, tarihi konak, meyhane, kebapçı gezerken laflıyor işte. Bol bol rakı adabı, pavyon terbiyesi, kabadayı raconları, "ah nerede o eski Beyoğlu ve soğanı ince ince doğrayacaksın tabağa, fasulyeler bir gece önceden
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
Beyoğlu'nun En Güzel AbisiAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201935,7bin okunma
Kapanır bir devrin kadınlarına görkemli bölüm. Yaz bahçelerinde hoyrat bir rüzgârdır ölüm.
Sayfa 86 - MortisKitabı okudu
"Beni hoyrat bir makasla Eski bir fotoğraftan oydular. Orada kaldı yanağımın yarısı, Kendini boşlukla tamamlar." Metin Altıok
Düşünüyorum da, Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, Naif yönlerimizin keşfedilmesi, Cesaretsizliğimizin anlaşılması, Korkularımızın paylaşılması Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız Ve ne kadar güçlü korunuyoruz,
Reklam
YA ZAKKUMLAR... " Herkesin içinde sabırlı bir tohum gibi kendi kozasında saklı duran bir aşk yatar; bir gün bir güneş parlar bir yağmur düşer ve tohumun çatlayıp çiçekler açtığını ruhunuzun rengarenk bir ağaç gibi rüzgarlarla dans ettiğini görürsünüz. O rüzgarlarla dans eden çiçekler bazen manasız kaprislerle, yanlış anlamalarla,
"Hüzün ki en çok yakışandır bize Belki de en çok anladığımız Biz ki sessiz ve yağız Bir yazın yumağını çözerek ve ölümü bir kepenek gibi örtüp üstümüze Ovayı köpürte köpürte akan küheylan Ve günleri hoyrat bir mahmuz Ya da atlastan bir çarkıfelek Gibi döndüre döndüre Bir mapustan bir mapusa yollandığımız Biz, ey sürgünlerin nâzım'ı derken Tutkulu, sevecen ve yalnız Gerek acının teleğinden ve gerek Lâcivert gergefinde gecelerin Şiiri bir kuş gibi örerek Halkımız, gülün sesini savurup Bir türkünün kekiğinden tüterken Der ki, böyle yazılır sevdamız Hüzün ki en çok yakışandır bize Belki de en çok anladığımız."
Ey aşk! Seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım. Oysa bendeymişin bilememişim. Oyalanmışım. Kalakalmışım.
Albümler çıkacak ortaya. Kıyılamayacak resimlerin kimisine. Aslında yaşananların ta kendisine. Ne zamandı, neydi tarih, kaç yıl öncesiydi, diye düşünülecek. "Hoyrat bir makas" çıkacak kutulardan. "Eski bir fotoğraftan oyulacak" kutulara anısı sığmayan.Y ani geride kalan...
Sayfa 147Kitabı okudu
Reklam
Yalnızlığınıza aldanmayın bu çileli yolda… Gözyaşlarınızı sevgi pınarı yapın akıtın köklerinize.. Karşılık beklemeden sevin…sevin birbirinizi… Taki ayrık otları kavrulsun, yansın sevgi ateşinizde. Her gün biraz daha yeşersin kırılan dallarınız gönül gölgesinde, Durmadan dallarınızı koparsalar da… Siz çınar olun sarılan gövdelerinizle artık ulaşamasınlar… Yeni filizler verin yükseklerde, gölge olsun pençe pençe yapraklarınız, dipten sürecek yeni sürgünlere, dökülsün kabuklarınız, bakmayın tırnaklayan hoyrat ellere… Öz suyunu akıtın siz kesilen dallarınızın karışıp verimli bir toprak yayılsın yere… aşı yapın yeni sürgünlerden birbirinizin kesik gövdesine Karışsın özünüz özünüze,, Bir renk çeşnisi kaplasın ufukları güneşin aydınlığında İlahi nizamın ormanını görsünler… Yarınları yansıtan dallarınızda Köklerinizle öyle sarınki arz kabuğunu bu ormanda bir tek ulu çınarı. ülkü çınarını görsünler… M.Yazıcıoğlu
... Ve dağlar eşkiya dağlar kaçak sevgililer gibi yaslanır da birbirinin omzuna bir şivanın feryadını iletir telgraf telleriyle efkarımıza töresini devlet basmış bir aşirettir hoyrat
"... Halbuki asıl onun yanında rahatsızdım. Gündüz hayatında, kavga zamanları, eğlence ve sinema hariç, o kadar sakin, tatlı surette tembelliğe müsait olan karım uykuya dalar dalmaz bir nevi cambaz kesilir, kolları, elleri, bacakları birdenbire çoğalır, imkanları genişler, bir örümcek gibi yüzükoyun yattığı yerden her nevi plastik danstan zenci ibadetlerine kadar perde perde yükselip alçalan bir hareket sar'asına tutulur, bu çoğalmış aza beni dört bir tarafımdan sarar, dürter, acayip terkipler halinde vücuduma yapışır, hoyrat itişlerle ayrılırdı."
... tutuklamalar her zaman geceleyin gerçekleşirdi. Ansızın irkilerek uyanmak, hoyrat bir elin omzunuzu sarması, gözlerinize tutulan ışıklar, yatağı çevreleyen acımasız yüzler. Çoğu zaman ne yargılama olurdu ne de tutuklama raporu tutulurdu. İnsanlar ortadan kayboluverirdi, o kadar, ve bu hep geceleri olurdu. Adınız kayıtlardan silinir, yaptığınız her şeyin kaydı yok edilir, bir zamanlar var olduğunuz bile yadsınır, sonra da tümden unutulurdu. Kökünüz kazınır, külünüz göğe savrulurdu: Alışılmış değimle, buharlaşırdınız.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.