Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İçim dökülüyor önümdeki bardağa,masaya ve halıya Gözlerim asıyorum avizenin sahte elmazlarına,asma tavana,uzaya tabiki bunların seninle hiç bi ilgisi yok değil
Hanım çantası çiçeği vardır, bilir misiniz? İçi dosdolu kocaman yuvarlak bavul gibi. İşte gözlerim ağlamaktan hanım çantası çiçeği gibi. Bir posta da eve gelince ağladım. Gene olsa gene ağlarım. Çok tartışıldı, yazıldı, çizildi. Biliçaltı ajıtasyon dediler, savaş sahnelerini eleştirdiler. İdeolojik reklam, basit olmuş, duygu sömürüsü, çok
Reklam
What A Wonderful World
Odamın perdelerinden içeri girmeye çalışıyor ay. Başımı çevirince, sertçe kesilip fırlamış bir tırnak parçası gibi görüyorum onu. Hemen gözlerimi kapatıp yastığın altına saklanıyorum. Sabah olmak üzere, bir an önce ayakkabılarımı görmek istiyorum. Üç ay oldu ayakkabılarımı giymeyeli. Dolabın üzerinde duruyor pembe ayakkabılarım. Bağcıklarını
BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL Yüreğime sığmıyor artık bunca hezeyan Yerlere dökülüyor bildiğin gibi değil Mutluluk diye ektim filiz verdi bu hüsran Ciğerim sökülüyor bildiğin gibi değil Uçurumlarda gönlüm düştükçe de düşüyor Rüzgarlar sıcak esse bile içim üşüyor Ufukta koca güneş sanki hüzün ışıyor Ümidim yıkılıyor bildiğin gibi değil Düğüm düğüm içimde kalıyor yediklerim Koşa koşa kaçıyor bütün istediklerim Lime lime doğranmış, sızlıyor kemiklerim Etlerim çekiliyor bildiğin gibi degil Adın Uğur, bahtin karadan daha kara Kaderin harlı ateş, bedenin dersen çıra Zamanı yük almışsın, gecede ışık ara Günlerim yakılıyor bildiğin gibi değil. 09-05-2018 Uğur UKUT
~ Salvo II ~
Düğümlenmiş boğazımdan şimdi yüzlerce gemi geçer. Kalemi alıp 'Hiç'imi kağıda dökmek istedikçe, kader çizer ve beklemeden ansızın siler. Yeni başlıyorum, hele gitme bir dur! İçim 'his' ağrısı, dışım gittiğin o her şehir. Gönlümün altını kazıyor korkunç, bir o kadar sağanak yağmurlar, kısa bir film oluyor her köşe başında yıldırım misali yoluma çıkıyor gözbebeklerin. Sevgimi taklit ediyor çocuklar, cesaretimi takdir. Bir kimliğe bürünüyor Kasım, bir yılgın boşluğa dökülüyor Eylül. Bırakalım yağsın yağmur, boşaltsın yokluğunu, sen gel buraya... Çünkü, ben tek atımlık kurşun gibi menzildeyim ve bu ayrılık çok çirkin.
(Temmet) /Duyguların Bulağı Turfa Suları Dudağı Çatlamış Yolcu I. Garip çok garip bir mevsimde Ne yolda durak ne bir konak yolda Han desen çok uzak kalır soruda Düşmek bulmak bilinç bir linç içinde Çünkü bil inçleriyle övünenden kaçan Kaçtıkça sinirlere felç yağdıran dili dumura Umuru umudu mahalle yangınına uğratan Ben ne desem aklına ne
Reklam
Karanlık Uykular
Efsaneler dökülüyor toprağa bir doğuşu andıran Ama içim sonu gelmeyen yenilgilere teslim Geçmişe hasrettir çektiğim, bu yangın ikliminde Ve sancılarla çevrilidir karanlıklardan uyanmak Yılgın bir edayla hızlanır zaman, bana yetişmek için Hatıralar bile unutur beni çaresiz bir telaşla Rüzgârlar taşırken yitik sabahlardan seslenişimi Durgun ruhuma ayrılık hüznü siner Duvarlar suskunluğumu gizler en diri renkleriyle Ve pencereler aydınlıkla doldurur en derin yaralarımı Bense reddettim güzelliğe dair fırsatları Hiç söylenmemiş şüpheleri haykırdım dağlara Kaçınılmaz hatalarla ziyandayken mevsimler Kuşlar bile güler avuçlarımdaki tasalara Seyre dalar gözlerim olmazların yurdundaki mucizeleri D.K.
Yıllar önce annemi kaybetmiştim bir ocak ayında.Üniversite okuduğum için kendimi eve kapatmak yerine okula devam ettim.aylar sonra zar zor biraz olsun toparlanabilmiş olarak eve döndüm.Karşılaştığım manzara annemi kaybetmekten ağır değildi.Sıvadım kolları tamam dedim hallederim alt tarafı temizlik.22 yaşındayım o zaman.Ve daha önce evle ilgili
Bak bulutlar gri, kasvet çöktü şehrin üstüne. Ve ben yalınayak yürüyorum ıslak kaldırımlarda. Belki soğur içim, hafifler yangınım diye attım kendimi sokaklara yine. Saçım ıslak, kaşlarımdan damlalar dökülüyor yanaklarıma. Ağlıyorum.. Ben, yine ağlıyorum. Yağmur taneleriyle harmanlanan gözyaşlarım.. Öyle korkuyorum ki böyle
Öyle yorgunumki Cümleleri tamamlamak istemiyor içim, Yumuşak 'ğ' ler mesela cok yoruyor beni Ağzım noktalarla dolu. Bağıra bağıra susuyorum, Tanıdık birini görsem, Yutkunuyorum merhabaları. Yol dolu içim. Yollara yol kusuyorum bazen. İstemiyorum, sevmiyorum, gelmiyorum, gitmiyorum. Ne kadar karamsarlık varsa ruhuma giydirmişim. Dolabım
Reklam
Hissetmek ne renktir acaba?
“Hissetmek ne renktir acaba?” Sizi binlerce kez kucaklıyorum, kalbim sizinle, daima sizinle.” Bu cümlelerin altındaki dipnot ile canım bir kez daha yanıyor. Fernando Pessoa 1916 da bir arkadaşına yazdığı mektubu bu şekilde bitirmiş. Dipnotta ise bu mektubu alan arkadaşının altı hafta sonra intihar ederek yaşamını kaybettiği yazıyor. Daha kitabın
Kaç ilaç geçirir kalbimdeki bu elemi Neyle dindiricem boğazımda düğümlenen kederi Daha ne kadar uyumadan bitirecem geceyi ? Sonra ne zaman huzur kaplayacak içimi? Kime anlatacagim denizi iyi gelmeyen tek şehri Kim anlacayak beni, gökyüzü boğuyor dememi Derken vakit geç olmuş bir hayli Beklenen bekletmiş yine gözümde canlanır hayali Kaç zaman
Can içim Kaçak bir sigaradan değilde Ayrık gecelerden üzerime dökülüyor Yağmur sandığım aşkın hıçkırıklı külleri..
Subhanallah!
Hasan gibi sevmek Burada yazdığım hadise gerçek bir olaydır ethem cebecioğlu hocanın bir konuşmasından alıntıdır ses kaydı mevcuttur. İnanıp yada saçma bulmak tamamen size bağlı beni son zamanlarda en etkileyen hadiselerden biri olduğu için sizlerle de paylaşmak istedim uzun ama okumanızı tavsiye ederim; ''bizim ankara'da hasan diye delikanlı
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.