Biri geldi biri gitti...
Olan küçük kıza oldu.
Tamı tamına bir aşk romanı diyebilirim. Sevgi, doyumsuzluk, aşk, hırs, aldatma, intihar, kaçış, gizlilik her şey mevcut. Birbirlerine aşık olduklarını sanıp ani bir kararla evlenen CHARLES VE MADAME BOVARY. Evliliklerinin daha en başında Bovary , " ah nerden evlendim ben" demesiyle hikâyeyi eline alıyor.
Madame Bovary, hep bir arayış içinde ne istediğini kendisi de bilmeyen bir kadın. Okurken yuh artık yeter be kadın, az akıllan demeden edemedim. Ama en çok da charlesin bu kadar aptal olmasına dert yandım. Sevdiği kadının, hal ve hareketlerini anlamayacak kadar aptal oluşuna.
Doktor Charles Bovary'de fazlaca saf ve iyi niyetliydi. Böyle adamların olduğuna inanmakda çok zor aslında. Karısını o kadar seviyor ve güveniyor ki hiç şüphelenmiyor. Bu kadarı da bana okurken sinir krizleri geçirtti. Neyse ki sonunda bir şeyleri farketti ama iş işten çoktan geçmişti.
Kitapta en üzüldüğüm de küçük Berthe oldu. Bu ilişkinin tek ve masum çocuğu.
Annesinden hiç sevgi görmedi. Sarılmak istedi ötelendi, konuşmak istedi susturuldu. Sadece gözlemledikleriyle büyüyebildi. Bir sıcaklık göremeden.
Ve sonunda da kimsesiz kaldı.
Roman sürükleyici ve sade anlatımıyla kolayca okunacak bir roman. Sadece betimlemeleri çok fazla ama bu beni rahatsız etmedi. Çünkü altını çizdigim çok güzel anlamlar vardı. İçim buruk şekilde incelemeyi sonlandırıp balkona geçiyorum. Üstüme kar yağa yağa Berthe için içime çekeceğim sigaramın her dumanını.
Sevgiyle kalın, hiç bir şeye karşı değişmeyen gerçek sevgilerle.