Bir Hayalin Ardında kitabının yorumu ile geldim
𓍯128 sayfalık kısa ama derin bir iz bırakan bir kitap ile şubat okumalarına devam. Konusu aşk ama sonu hüzünlü bir aşk hikayesi. Uzun zamandır bu türü okumamıştım. Şubat ayına yakışır özel bir okuma oldu. Hayatın gereği hüzün ve acıdan nasibini almış bir
Elime aldığım andan itibaren ruhum yerinde değildi sanki. Bazı kitaplar sendir ya hani okusan bi rahatlayacaksındır o his varya heh aynen o histi kitabı ilk gördüğümde bu kitabı okumalıyım dedirten şey..O histi bitirene kadar , ona bir son bulana kadar sanki son bulursan evet gece rahat uyumani tetikleyecek yegane şey olduğuna inanmaktı .
Özellikle Nil ve Ufuk arasında geçen diyaloglar da çok fazla eğlendim, mizahi yönü çok iyiydi .Ama Hüseyin amcayla başlayan Hale, Ufuk, Yusuf üçgeniyle devam eden konu fazla etkileyiciydi.Tüm gece kendime sorular sorup ilk kendimle yüzleştim.
Sevgi neydi, nasıl gösterilirdi? ifade etmek de hiç zorlanmış mıydım? tüm gece kendime bu soruları sordum. Veya hiç bedel ödemiş miydim? Bir makarnaya bile derin anlamlar yüklemiş miydim? Sahi seni seviyorum duymadan da sevgiyi yaşayabilir miydi insan ?
Sizin adınıza da tüm gece cevapladım bu soruları. Sevgiyi anlamak yaşamak bilmek istersen, yel oluyordu,yol oluyordu, yine geliyordu sana o sevgi .
Güneş Özümü Alıyor kitabı sadece Ufuk'a değil benim de hayatımda ışıklar yaktı. Ne eften püften şeylere üzüldük dedim kendime. Yüreğimize ağırlıkları kendimiz taşıdık yığın yığın. Görmek istemedik ki bizim için yapılanı.. .Hep
Güneş Özümü Alıyor dedik hiç o güneşe birlikte çıkacak kadar cesaretimiz olmadi Hale kadar ..Keskin çizgilerimiz vardı bizim silinmeyi bekleyen.. Boğazımda ki yumru sahi mi ? Ya da içimdeki acı..
Mustafa Tan kaleminize sağlık çok teşekkür ederim öyle güzel öyle samimiydi ki. Öyle bizden, öyle benden. .. Lütfen siz hep yazın
Çok yorucu bir okumadan geldim, kitaba dair ne anlatabilirim diye düşünüyorum dünden beri.
Kitabın “e” harfi bulundurmayışı, çevrildiği diğer dillerde de “e” harfi kullanılmadan çevrilmiş olması tam bir reklam kampanyası olmuş. Yazarın bunu “Auschwitz” kampında “kaybolan” annesine ithafen yazdığını okumayan da kaldıysa tekrar belirtmiş olayım. E
Her kitabın bir vakti vardır. Ve ben, o vaktin geldiği bir mevsimdeyim. Yoksa yanılıyor muyum? Her vaktin mi bir kitabı var?
Öyle bir vakitteyim ki tam da TUTUNAMAMA vakti...
Bu satırları kitaba başlamadan yazıyorum.
Okumaya nedense korktuğum bir kitap. Nedensiz bir korku, ya da tutunamama korkusu. Böylesine beğenilen ve çok okunan bir kitap beni
Ama böyle, hem masum,
Ve aynı zamanda da acımasız,
Nasıl olabilirim?
Korkusuzca sallanarak bir ipte,
Boğulmak istiyorum özgürce.
Unuttun mu yoksa,
Salıncakları çoktan bıraktığımı.
Oysa değil bir salıncağa,
Her şeyin başlangıcı o... Sonra içimdeki bu melun şeytan...Her şeyi imkansızlığı nispetinde cazip gösteren, beni olmayacak şeylerin hasretiyle kavuran bu korkunç his...
Ben bir insandım, biz bir insandık... Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler, Ezidiler... Ve bizi dil, din, ırk vs ayrımıyla ayıran bütün gruplar olarak insandık.
Sonra ne oldu?
Doğumumuzdan ölümümüze bir film şeridi gibi geçirin yaşamınızı. Biz ne yaptık?
İşte dünyada saniyede oluşan insan istatistikleri:
Tarih 20/07/2019 Saat 15:00
Şu anki
1928 tarihli Reşat Nuri Güntekin romanı Acımak üzerine neredeyse bir asırdır söylenmek istenenler çoktan söylenmiştir. Zannediyorum okuyacağınız satırlar farklı olmayacak ama son zamanlarda yazmak benim için eskisinden daha kıymetli bir hâl aldı. Katı olan her şey buharlaşırken, hiçbir şeyi ellerimizde tutamazken, en çok korumak istediklerimiz bir