Gözlerimi devirip güldüm. İkimiz de gülme faslının
sonuna geldiğimizde birden ciddileştim. “Anlaştık. Şimdi,
seviş benimle. Sana ihtiyacım var.”
Yaklaşıp beni yavaşça ve dikkatle öptü. İçime girdi
ğini hissediyor ve dudaklarının arasında inliyordum. Her
şeyi çok daha yoğun hissediyordum. Her darbesi ve giriş
çıkışıyla kendimden geçiyordum.
“Ah, o kadar harika hissettiriyorsun ki.” Liam ağırlığını hâlâ üzerime vermiyordu ama daha derine girerkenaynı nazikliği göstermiyordu. Fakat bu yeterli değildi. Onu
sonuna kadar hissetmek istiyordum.
“Kucağına gelmek istiyorum.” Onu ittim. Çabucak
altıma geldi.
Gözlerimi kapadım ve penisinin üzerine oturdum.
Liam sözcüklerden anlamlı bir cümle oluşturmaya çabalarken sesi kesik kesik geliyordu ama tek söyleyebildiği bölük pörçük kelimelerdi. “Lee. kahretsin. Tanrım. Sen. Ah.”
Ellerini kalçalarıma koyup beni kendi hızına uymaya
zorluyordu. Bir kez daha orgazmın kapıda olduğunu hissettim. Klitorisimin her sürtünüşü ve aletinin içimdeki her hareketiyle bu his giderek güçleniyordu.
“Dayanamıyorum,” diye inledim seks ve ter kokusu
odayı doldururken.
“Dayanabilirsin. Her şeyini ver bana.”
Gözlerimi kapadım. Liam elini aramıza sokup baş
parmağını klitorisime bastırdı. Geri çekilemiyordum.
Öylesine yoğun bir hisle orgazm olmuştum ki gözlerimin
karardığına yemin edebilirdim. Hemen ardından Liam birkaç kez inleyip peşimden gelmişti.
Göğsüne uzanıp kalp atışlarını dinledim. Çıktığımız
inanılmaz yükseklerden aşağı indiğimiz birkaç dakikanın
ardından tuvalete gidip temizlendim. Odasına döndüğümde gözlerini tavana dikmiş uzanıyordu.
Bir sandalye çektim ve efsunlanmışçasına saatlerce aynı yerde oturdum. Çok yeni ve tatlı bir his vardı içimde. Biraz etrafa bakındım, hareket etmeden oturdum. Yavaş yavaş nefes alıp verdim, zaman zaman sessizce güldüm. Hatırlıyorum da, o an içimde beliren âşık olduğum düşüncesi beni üşütmüştü. İşte aşk, tam da karşımdaydı. Zinaida'nın silueti karanlığın içinde usulca yüzüyordu. Dudakları hâlâ gizemli bir şekilde gülümsüyor, gözleri yandan, sorgular bir şekilde bakıyordu. Harelerinde düşünceli ve kibar bir hava seziliyordu... Tıpkı o gece vedalaştığımız andaki gibi... Sonunda ayağa kalktım ve parmak uçlarımda yatağa gittim. Dikkatlice, kıyafetlerimi çıkarmadan başımı yastığa koydum. Ani hareketlerle içimdeki hayali ürkütmekten korkuyordum âdeta.
Hani hamlayınca kaslarını acıyan yöne çevirir, ne kadar acısa da buna devam eder ya insan; iyileşmek için. ..
Bu his, öyle bir şeydi belki de.. Ben acıyacağını bildiğim halde hep oraya bakıyordum ama içimdeki bu ağrı kronikri.
"Yanlış his diye bir şey yoktur. Var olan bütün hisler doğrudur. Ben bir şey hissediyorsam eğer, o his yanlış olamaz. Üzülebileceğimi, öfkelenebileceğimi, korkabileceğimi, bana sunulan bir şeyden memnun olamayabileceğimi söylemiştim. Eğer ben üzülüyor, öfkeleniyor, korkuyor, herhangi bir şeyden rahatsız ya da şikâyetçi oluyorsam ve bu hissimi ifade etme hakkıma saygı duyulmuyorsa, orada bir sorun vardır. Çünkü hislerim, bana kendimle ilgili bir şeyleri söylemek için oradadırlar. Hislerimi tanımazsam kendimi de tanıyamam. Hislerimi tanımazsam, içimdeki çocuğun konuşmasını engellemiş olurum."
"Evine dönmek istiyordun," diye tekrar etti. Evine dönmek istediğini hissediyordun ama sandığın gibi insan diyarı değildi, dönmek istediğin evin en başından beri Su Krallığı'ydı."
O his öyle kuvvetliydi ki her şeyi sorgulamama, birçok şeyi görmezden gelmeme neden olmuştu. Tek istediğim buydu, evime dönmek istiyor bunun için
Sonra içimdeki bu melun şeytan... Her şeyi imkansızlığı nispetinde bana cazip gösteren, beni olmayacak şeylerin hasretiyle kavuran bu korkunç his...
Muhakkak ki ruhumun benim gözümden kaçacak kadar uzak köşelerinde bir şeytan saklı... Beni oyuncak gibi kullanıyor...
Sayfa 144 - Ömer, Yapı Kredi YayıncılıkKitabı okudu
"Keskin mutfak aletlerine olan takıntının işe yarayacağı bir an geleceğini biliyordum." Soğuk metali sıyrılan tişörtümün altına bastırdı. "Umarım bu tişörte çok bağlı değilsindir be- beğim."
"Ne yapıyorsun?"
"Kendi servisimi kendim yapıyorum," deyip bıçağı tişörtü- mün altından kaydırarak altından yakasına
Bir anlığına ne hissettiğini sorgulamak istedim, içimdeki garip hissin adını koymak istedim. Acı mıydı bu? Üzüntü müydü? Korku mu? Söylesene, bu his de neyin nesi 889?
Gözlerimi kapattığım birkaç saniye boyunca odamdaki masadan aldığım ve rastgle bir sayfasını açtığım o kitabın karşıma çıkan rastgele cümlesini düşündüm
"Değişen tek şey sensin." Fısıldayarak tekrar ettim.
"Pisliğin tekiyim,” dedim pembe okul çantasını sırtımda kıpırdatıp onu daha yakınıma çekerken. “Sürekli işleri batırırım.”
“Bilerek mi yaptın?”
“Ne? Hayır. Bunu sana asla yapmam.”
“Söz mü?”
“Evet. Söz veriyorum."
Ocak ayıydı.
Yağmur yağıyordu.
Soğuktu.
Tuhaf ve endişe verici bir his yüzünden içimdeki lanet olası bir şeylerin alev aldığım hissediyordum.
"Kedi aç galiba, miyavlıyor, dedim ve besledim."
"Hayır Kırmızı. "Kedi aç demek bir düşüncedir. Benim sor- duğum senin içinde oluşan şey..."
"Hımm, kedinin acıklı sesini duyunca içim buruldu. Evet, acıma diyebilirim. Evet, evet acıma hissi ona karşı hissettiğim buydu.
"Hadi şimdi bunu da käğıda
Yürüyordu,
sonra bir baktım ki sırtım Impala’ya dayalıydı.
Ellerimi saçlarına soktum, parmaklarım o yumuşacık
saçlara dolandı. Bu arada Zayne ağırlığını yana vermiş,
kapıya uzanıyordu. Yetenekli oğlandı çünkü kapıyı bir şekilde benden ayrılmadan açtı.
Eğildi ve soğuk havadan arka koltuğa geçtik, uzun vü
cudunu vücuduma bastırdı ve beni hâlâ öpüyor, nefesimi
nefesine çekiyordu.
Bir ton ağırlığında olmalıydı ama ağırlığı bütün çılgınca şekillerde hoş ve çıldırtıcıydı.
“Tanrım,” diye fısıldadı şişmiş dudaklarıma, başını
kaldırırken. “Bunu o kadar uzun zamandır düşünüyordum ki ve böyle bir his vereceğini hiç bilmiyordum.”
Elimi pürüzsüz çenesine koyarken düşüncelerim allak bullaktı. Beni oksijen açlığı çeken bir adam gibi uzun
uzun, nefes nefese yine öptü. Geri çekilirken hafifçe ısırdı
ve geri gelince işler hızla kontrolden çıktı.
Elini kalçalarımdan yukarıya kaydırıp tişörtümün altına soktu ve teninim tenime değmesi, duygu ve ihtiyaç
larımızın birbirine karışması içimin derinliklerine ulaşıp
her bir hücremi sıcacık yaptı ve içimdeki her bir karanlık
boşluğu doldurdu.
Bunu yapabilmeyi hayal ettiğimiz onca yıl ikimizin de
içinden hızla yüzeye hücum ediyor ve bizi hem açgözlü yapıyor, hem de çılgına çeviriyordu. Parmaklarımı tişörtüne
geçirdim ve bu kez başını kaldırınca tişörtünü çektim ve
çıkarmama izin vererek cevap verdi. Zayne başını başı
ma doğru eğerken ellerimi göğsünden aşağıya kaydırdım.
Onda benin kendi yakıp kül eden arzumun tadını aldım.